|

Çakmaklı’nın sinema serüveni

Sanki Yücel Çakmaklı yokken Milli Sinema yoktu ve Çakmaklı olmayacağı için artık Milli Sinema da olmayacaktı. Ağustos 2009’da vefat ettiğinde, hepimize anlatmak istediği belki de buydu.

Haber Merkezi ve
01:17 - 14/08/2021 Cumartesi
Güncelleme: 16:33 - 14/08/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Yücel Çakmaklı
Yücel Çakmaklı

Her ağustos ayı geldiğinde istisnasız o bakışı hatırlarım. Sinemamızın önemli isimlerinden Yücel Çakmaklı, taş örmeli bir duvarın önünde uzaklara bakıyor. Belki de çok yakınlarına bakıyor da aradığını bulamıyor. Kim çekti bilmiyorum o fotoğrafı (Bünyamin Yılmaz olma ihtimali yüksek. Çünkü kendisi mahallenin kara kutusu. Herkesin bir fotoğraf karesi mutlaka vardır). Çakmaklı’nın son dönemini anlatır gibiydi; film çekmek istiyor ama çekemiyor...

Çakmaklı’nın sinema serüveni Milli Sinema Akımı denen üretim alanının varlığı ile neredeyse denk. Sanki Çakmaklı yokken Milli Sinema yoktu ve Çakmaklı olmayacağı için artık Milli Sinema da olmayacaktı. Ağustos 2009’da vefat ettiğinde, hepimize anlatmak istediği belki de buydu.


SADECE FİLM ÇEKMEDİ, SÖZÜ YÜKSELTTİ

Yücel Çakmaklı’yı sadece sinemamızda bir akımın kurucusu ya da öncüsü olarak görmek eksiklik olacaktır. Vefatının 12. yılında Çakmaklı’yı anarken Türkiye’nin yeni orta sınıfını, değişen toplumsal yapıyı, sosyo-kültürel çalkantıları ve geldiğimiz noktada özeleştiri peşinde koşanları ya da özeleştiri yapması gerekenleri hatırlamamız gerekiyor. Zira Çakmaklı, sinema alanında varlık gösteren yeni bir heyecan olmakla kalmayıp toplumun görmezden gelinen bir kısmına varlık alanı açan ve sözün yükselmesi gereken yeni zirveler ortaya koyan kişiydi.

Sinemasını nasıl yaptığı, eksikleri, fazlaları, Yeşilçam’a dayanmış klişeleri ya da dil arayışındaki sarsıntıları ele alınıp sinemasal eleştiri yapılabilir. Her sinema adamının olduğu gibi Çakmaklı’nın da eleştirilecek yönleri var. Kimilerine göre filmlerinde eleştirilecek alan çok fazla. Fakat konumuz şu an o değil. Mesele, sözü kelepçelenmiş kesimlerin kilidini gevşetmesi ve yeni sözlerin söylenmesine yol açabilmesiydi.

“FİLMLER ANADOLU GERÇEĞİNİ YANSITMALI”

“Anadolu’nun bağrından kopup gelen” ifadesinin somut hali olan Yücel Çakmaklı, kendi sinemasını ve yapmak istediğini anlatırken de filmlerinin içinde ve ötesinde bazı şeylerin altını çiziyor. “Türk sineması, Anadolu gerçeklerini yansıtan filmlerle milli sinema hüviyetine kavuşabilecektir” diyen Çakmaklı, 1964’teki Tohum dergisindeki yazısında şu hususların altını çiziyor:

“Filmlerimizin büyük kısmı, sinemayı sadece bir ticaret vasıtası telakki eden tüccar prodüktör ve rejisörlerin yaptıkları uydurma Amerikan filmlerinin taklidi veya piyasa romanlarından aktarılmış bayağı komediler, ağdalı melodramlardır. (…) Türk sineması ancak köylüsü ve şehirlisi ile manevi kıymetleri maddeden üstün tutan Müslüman Türk halkının inançları, milli karakterleri, gelenekleriyle yoğrulmuş, Anadolu gerçeklerini yansıtan filmler vererek ‘milli sinema’ hüviyetine kavuşabilecektir.”


ANMAK YETMEZ...

Bir asırlık geçmişinde uzun boşluklar ve çalkantılarla, darbelerle, sarsıntılarla bir türlü kendine gelemeyen ülke sinemamızda 20-30 yıllık zaman diliminde birkaç kuşağın derdine sözcü olmak, Yücel Çakmaklı’nın hayırla anılmasına yeter de artar bile. 2000’lerle birlikte artık film çekemeyen ve birkaç dizi yapabilen Çakmaklı, bu açıdan biraz küskün göçüp gitmişti.

Milli Sinema’nın kurucusu ve öncüsü olan Çakmaklı’yı anmanın en esaslı hali, altını çizdiği Anadolu değerleri temelinde filmler üretmek ve bu minvalde üretilen filmlere izleyici olarak kayıtsız kalmamak olacaktır.

#Yücel Çakmalı
#Türk Sineması
#Anadolu
3 yıl önce