|

Cervantes yazarlığa Osmanlı’da başladı

İspanyol şair roman ve oyun yazarı Miguel de Cervantes, 20li yaşlarındayken İnebahtı Savaşı’na katılıyor ve Osmanlı’ya esir düşüyor. Barselona Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Nesrin Karavar, “Cervantes, Osmanlı topraklarında henüz edebiyatçı değil askerdi ama ilk eserini, ilk yazısını bu topraklarda yazdı. Bu olağanüstü bir hazine” diyor.

Harun Karabuç
04:00 - 3/03/2019 Pazar
Güncelleme: 13:29 - 2/03/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Miguel de Cervantes
Miguel de Cervantes

İspanyol şair roman ve oyun yazarı Miguel de Cervantes Saavedra 1547- 1616 yılları arasında yaşamış. Cervantes ile ilgili İnebahtı Savaşı’nda Osmanlı’ya esir düştüğünde İstanbul’a geldiğine hatta Kılıç Ali Paşa camisinin inşatında çalıştığına dair yıllardır anlatılan bir şehir efsanesi var. İspanyol uzmanlara göre ise Cervantes beş yıllık esareti boyunca Cezayir’den ayrılmıyor. Yani İstanbul’a yolu düşmese de Osmanlı topraklarında beş yılını geçiriyor. Ve yazmaya da bu topraklarda başlıyor. Don Kişot gibi eşsiz bir esere imza atan Cervantes’in eserlerinde bu beş yılın derin izleri var. Öyle ki pek çok yazısında hem Osmanlı topraklarından hem de görmediği İstanbul’dan bahsediyor. Bu toprakları dünya edebiyatına taşıyor. Barselona Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Nesrin Karavar, Cervantes’in eserlerinde İstanbul’u dünya edebiyatı şehirlerine dahil edip kalıcı kıldığını söylüyor ve ekliyor: “Fiziken burada bulunması çok önemli değil. Eserlerinde İstanbul’u ve Türkleri çok güzel anlatıyor. Cervantes Osmanlı topraklarında henüz edebiyatçı değil asker ama ilk eserini, ilk yazısını bu topraklarda yazdı. Bu olağanüstü bir hazine” diyor.

İSTANBUL’U GÖRMEDEN ANLATTI

Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Kültür AŞ ve Cervantes Enstitüsü işbirliği ile Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda, ‘Cervantes İstanbul’da’ başlıklı bir panel düzenlendi. Nesrin Karavar’ın moderatörlüğündeki panele Madrid Alcala de Henaner Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. José Emilio Sola Castaño, Madrid Compuletense Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. José Manuel Lucía Megías, İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Dr. Gonzalo Manglano de Garay, Barcelona Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Isabel Soler Quintana ve Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Önalp katıldı. İspanyol akamisyenler ve edebiyatçılar Cervantes’in İstanbul’a hiç gelmemesine rağmen İstanbul’u çok güzel tarif ettiğini söylüyor. Dr. José Emilio Sola Castaño ise Cervantes’i büyük bir yazar yapanın burada geçirdiği yıllar olduğunu dile getiriyor.

ESİR DEĞİL MİSAFİR

Panelin ardından Cervantes’in fiziken olmasa da eserlerinde İstanbul’u çok güzel anlattığını söyleyen Dr. Nesrin Karavar ile bir araya geldik. Cervantes’in Cezayir’deki esirliği süresince arasının herkesle iyi olduğunu söyleyen Karavar, “Müslümanlarla aynı ortamlarda bulunuyor, Hristiyan din adamlarıyla da arası çok iyi. Soylularla da iyi geçiniyor, esirlerle de. Esir değil misafir gibi yaşıyor, kimse dokunmuyor. Ayrıcalıklı tutuluyor. Beş yıllık hayatı aslında tam bir muamma. Fidyesi ödendikten sonra İspanya’ya dönmesi için temiz kağıdı alması gerekiyor. İspanya’da engizisyon mahkemlerinde yargılanmamak, kendisini temize çıkarmak için bir metin yazıyor, şahitlerin ve noterin huzurunda. Cervantes Osmanlı topraklarında henüz edebiyatçı değil asker ama ilk eserini, ilk yazısını bu topraklarda yazdı. Bu olağanüstü bir hazine. Dünyanın ilk kurmaca eseri olarak kabul ediliyor, sonrakiler onun üzerinden kurularak geliştirilmiş” diyor.

SARAY ÇEVRESİ KABUL ETMEDİ

Akıllara gelen büyük bir soru var. Cervantes İstanbul’a hiç gelmediyse bu şehri eserlerinde tüm detaylarıyla semtlerin siimlerine bahçelerine varıncaya dek nereden biliyordu. Okuduğumuz zaman uydurulmuş kurmaca bilgiler de değil üstelik. Bu soruyu Karavar şöyle cevaplıyor: “Cervantes İtalya’da bulundu. Bütün İtalyan gezginlerden dinliyor, gazete haberlerini okuyor. Cezayir’de esirliği sırasında diğer esirlerden duyuyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişte olduğu bir dönem. Bütün dünyanın gözü İstanbul’da. Cervantes’in özelliklerinden biri Türkleri ve Müslümanlığı güzel anlatması. Bu yüzden ülkesinde Cervantes’ten hiçbir zaman emin olamadılar. Müslüman olma şüphesi vardı. Bu yüzden yaşadığı dönemde ne saray çevresinde ne de edebiyat çevresinde kabul edilmiyor.”

TURİSTİK BİR ROTA

Dünya genelinde Cervantes’in metinlerde geçen şehirleri ve bu şehirlerin yazarla olan ilişkisini anlamak amacıyla José Manuel Lucía Megías’ın başlattığı Cervates’in Şehirleri projesi var. Bu şehirlere İstanbul da dahil edildi. İBB’nin mobil uygulaması Yürü&Keşfet’e bir de Cervantes Rotası eklendi. Rotada Yahya Efendi Camii, Dolmabahçe, Kılıç Ali Paşa Camii, Pera, Haliç Tersanesi, Yahudi Mahallesi, Çıfıt Çarşısı, Murat Ağa Hamamı, Yedikule, Topkapı Sarayı ve Ayasofya yer alıyor. İstanbul’u Cervantes’in Şehirleri ağına dahil edilmesine ön ayak olan Karavar, İstanbul’da Cervantes Rotası’nın nasıl belirlendiğini ise şöyle anlatıyor: “2016’da İspanya’da Madrid’te Cervantes ile ilgili çok büyük bir sergi vardı.

O sergiyi gezerken Cervantes’in Şehirleri haritası dikkatimi çekti. İstanbul da bu haritadadır diye baktım ama göremedim. İstanbul’u semtlerine kadar yazmış, nasıl olmaz diye şaşırdım.

Bu rotanın peşine düştüm. Sonra serginin küratörüne ulaştım. Meğer o kişi aynı zamanda Cervantes’in Şehirleri haritasını da çıkaran kişiymiş. Bununla ilgili birkaç yıl çalıştıktan sonra İBB Kültür AŞ Genel Müdürü Kemal Kaptaner’e sundum ve onlar da memnuniyetle kabul ettiler.”


Tarihi gerçeklikler var

Cervantes yaşamının sonlarına doğru ünlü eseri Don Quijote (Don Kişot)’u kaleme alıyor ve bu eseri sayesinde tüm dünyada tanınıyor. Eserde yazarın kendi hayatıyla alay ettiği ve kahramanla aralarında çokça benzerlikler olduğu görülüyor. 38 dile çevrilen Don Kişot dünyanın en çok okunan eserlerinden biri ve hala dünyanın en bilinen romanları arasında yer alıyor. İstanbul teması Don Kişot’un 39 ve 40. bölümkerinde de işleniyor. Nesrin Cervantes’in romanlarında tarihi gerçeklerin olduğunu söylüyor.

#Cervantes
#Don Kişot
#Nesrin Cervantes
5 yıl önce