|

Çin’in enerji ithalatında can damarı: Hürmüz Boğazı

İran ile petrol alımı noktasında ticaretini düşüren Çin, diğer taraftan bu düşüşü telafi etmek için Suudi Arabistan seçeneğini değerlendirmiş ve Riyad’dan ithal ettiği petrolü 2019’da rekor seviyeye çıkarmıştır. Bu noktada altı çizilmesi gereken nokta; Suudi Arabistan’ın Çin’e ihraç ettiği petrolün yine Basra Körfezi – Hürmüz Boğazı üzerinden ikmal ediliyor olmasıdır.

Haber Merkezi
04:00 - 17/02/2020 الإثنين
Güncelleme: 02:31 - 17/02/2020 الإثنين
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
SERCAN ÇALIŞKAN - ORSAM ARAŞTIRMACISI

Sahip olduğu stratejik önem özellikle ABD-İran mücadelesi ile sık sık gündeme gelen Hürmüz Boğazı, Ortadoğu’daki petrol üreticisi ülkelerin Asya, Avrupa, Kuzey Amerika ve diğer pazarlara ikmal gerçekleştirdiği güzergah üzerindeki temel geçiş rotasıdır. ABD Enerji Enformasyon İdaresi’nin açıkladığı verilere göre 2017 ve 2018 yıllarında Hürmüz Boğazı üzerinden günde 17 milyon varili geçkin ham petrol taşınmıştır. Yaklaşık 100 milyon varil günlük tüketimin yapıldığı dünya petrolünün beşte biri Hürmüz Boğazı üzerinden taşınmaktadır. Dolayısıyla boğazdaki petrol tankerlerine yapılacak olası saldırılar, kazalar veya devletler arası politik mücadelelerin yansımaları yalnızca petrol ihraç eden ülkeleri değil, enerji ihtiyacı büyük oranda dışa bağımlı olan ülkeleri de ciddi oranda etkilemektedir.

Enerjiye duyduğu ihtiyaç ile küresel petrol tüketiminde en fazla paya sahip olan Çin, söz konusu enerji ihtiyacını karşılayabilmek için Hürmüz Boğazı’nı geçiş rotası olarak kullanmaktadır. Öyle ki Çin, 2018 yılında günlük 9 milyon varil, 2019 yılında ise 10 milyon varil ham petrol ithal ederek dünyanın en çok petrol ithal eden ülkeleri arasında birinci sırada bulunmaktadır. Çin, İthal ettiği yıllık 500 milyon tonu geçkin ham petrolün yarısından fazlasını Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan tedarik ederken, bu petrolün tedarikini Hürmüz Boğazı üzerinden gerçekleştirmektedir. Bu istatistikler doğrultusunda, Çin için bölgede yürütülmesi gereken temel politikalardan biri Hürmüz Boğazı’nın ‘güven ve istikrarının’ sağlanması olmuştur. Hürmüz Boğazı ve çevresinde yaşanan her türlü gerginliğin Çin ekonomisi üzerinde ciddi etkilerinin olabileceği öngörülmektedir.

KUŞAK YOL PROJESİ’NDEKİ STRATEJİK ÖNEMİ

Pakistan’ın Belucistan eyaletinde inşa edilen Gwadar Limanı’nın, Çin’in Kuşak Yol Projesi kapsamında enerjiyi ithal edeceği rota üzerinde hayati önemi bulunmaktadır. Hürmüz Boğazı’na son derece yakın konumda bulunan liman sayesinde Çin, enerji ithalatındaki mesafeyi önemli oranda kısaltabileceği gibi diğer yandan Ortadoğu’daki varlığını da arttırabilecektir. Halihazırda Çin, Ortadoğu’dan ithal ettiği petrol ve gazı Basra Körfezi – Hürmüz Boğazı – Malakka Boğazı rotası üzerinden ülkesindeki limanlara ulaştırmaktadır. Gwadar Limanı’ndaki yatırımların tamamlanması ve limanın tam anlamıyla işlerlik kazanması ile birlikte mevcut rotaya alternatif olarak Basra Körfezi’den ikmal edilen petrol ve gazın Hürmüz Boğazı üzerinden Gwadar Limanı’na ulaştırılması planlanmaktadır. Gwadar Limanı’na ulaşan petrol ve gazın ise Gwadar’dan ‘Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’ projesi kapsamında inşa edilecek demir yolları, kara yolları ve boru hatları ile Çin’e taşınması öngörülmektedir. Bu sayede mevcut rotada Malakka Boğazı üzerinden 8.100 mil olan mesafe Gwadar Limanı’nın kullanılması ile birlikte 3.400 mile inecektir. Plan ve öngörüler paylaşılırken projenin hayata geçirilmesi her ne kadar sorunlardan uzakmış gibi lanse edilse de Çin’in Gwadar Limanı’na kadar olan rota üzerinde Hürmüz Boğazı’nın güven ve istikrarını sağlayıp sağlayamayacağı ciddi soru işaretlerini barındırmaktadır. Zira Hürmüz Boğazı, bilhassa 2019 itibariyle birçok gerginliğe ev sahipliği yapmış, üzerinde savaş senaryoları konuşulmuş ve halen ABD-İran gerginliğinde olası bir çatışma sahası olarak değerlendirilmektedir.

Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı üzerinden geçiş yapan tankerlere yönelik saldırı girişimleri gibi adımlarla boğaz ve çevresinin istikrarsızlaştırılması doğrudan Çin’in Kuşak Yol Projesi kapsamındaki kara ve deniz bağlantılarına darbe vurabilir. Bu anlamda Çin’in belki de içerisinde bulunduğu en olumsuz durumlardan biri; söz konusu bu yumuşak karnının ve enerjiye olan zafiyetinin ABD tarafından biliniyor olmasıdır. ABD ve Körfez ülkelerinin İran ile bölgede giriştiği mücadelenin sahası Aramco saldırılarında olduğu gibi kimi zaman Hürmüz Boğazı olurken, bu gelişmeler Hürmüz Boğazı’nın istikrarsızlaştırılmasıyla Çin’in bölgedeki çıkarlarına önemli ölçüde zarar vermektedir. Ortadoğu, Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı’nda süren halihazırdaki gerginlik ve olası gelişmeler Çin’i yalnızca ekonomik anlamda etkilemekle kalmayacak, diğer yandan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da milyarlarca dolarlık yatırımlarını da tehlikeye sokabilecektir. Dolayısıyla Çin’in, Basra Körfezi’ni Hint Okyanusu’na bağlayan Hürmüz Boğazı’nı ‘tehlikeden arındırması’ elzem görülmektedir.

Çin’in, Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı’nın kendisi için öneminin ne olduğuna dair verdiği en net mesaj Rusya ve İran ile Umman Körfezi’nde düzenlediği askeri tatbikat olmuştur. Petrol tankerlerine yapılan saldırılar, ABD’ye ait insansız hava aracının (İHA) düşürülmesi ve Hürmüz Boğazı’nda İngiltere’ye ait bir petrol tankerinin İran tarafından alıkonulması sonrasında gerçekleştirilen bu tatbikat ile Çin, enerji ithalat rotasını ve Ortadoğu’da güçlendirmeye çalıştığı varlığını koruyabilmek için ortaya koyduğu kararlılığını başta ABD olmak üzere tüm dünyaya göstermeyi amaçlamıştır.

İRAN FAKTÖRÜ

Kuşak Yol Projesi içerisindeki yeri ve sahip olduğu enerji rezervleri ile Çin’in Ortadoğu’daki önemli müttefiklerinden biri İran olmuştur. Fakat Çin için kritik öneme sahip enerji rotaları üzerinde ve Ortadoğu’da artan İran kaynaklı gerginlikler, Çin’in İran ile müttefikliğini gözden geçirmesine neden olmuştur. Aramco saldırısı, Körfez’deki tankerlere İran tarafından el konulması, ABD’ye ait İHA’nın düşürülmesi ve son olarak Irak’ta ABD ile çatışmaya varan gerginliğin ana aktörlerinden birisinin İran olması Çin’in bölgedeki çıkarlarına hizmet etmemektedir. Bu anlamda Çin’in İran politikasındaki değişimin en net göstergesi enerji ithalat verilerinde kendini göstermiştir. 2018 yılında Trump yönetiminin İran’a yönelik yaptırım kararlarını uygulamaya başlaması ile birlikte Çin’in İran’dan aldığı günlük 650 bin varil petrol, 2019’un son aylarında 140 bin varile kadar düşmüştür. İran ile petrol alımı noktasında ticaretini düşüren Çin, diğer taraftan bu düşüşü telafi etmek için Suudi Arabistan seçeneğini değerlendirmiş ve Riyad’dan ithal ettiği petrolü 2019’da rekor seviyeye çıkarmıştır. Bu noktada altı çizilmesi gereken nokta; Suudi Arabistan’ın Çin’e ihraç ettiği petrolün yine Basra Körfezi – Hürmüz Boğazı üzerinden ikmal ediliyor olmasıdır. Dolayısıyla Çin’in, enerji ithalatı noktasında bölgedeki müttefikleri değişiklik gösterse de Hürmüz Boğazı’nın istikrar ve güvenliğinin sağlanması gerektiği gerçeği değişmeyecektir.

Sonuç itibariyle Çin’in Ortadoğu petrolüne bağımlı bir ülke olduğunu, bu bağımlılığı gidermek için kullandığı enerji ithalat rotasının belki de en stratejik geçiş rotalarından birinin Hürmüz Boğazı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Hürmüz Boğazı üzerindeki petrol ve gaz trafiğine zarar verecek devletlerarası gerginlikler, iç savaşlar ve terör olayları Çin’in bölgedeki varlığına önemli ölçüde zarar verebilecektir. Bu kapsamda Çin’in Kuşak Yol Projesi’ni de göz önünde bulundurarak öncelik verdiği temel konulardan biri bölgenin istikrar ve güvene kavuşması olmuştur. Çin, çıkarlarına hizmet edecek söz konusu istikrar ve güvenin sağlanması için yalnızca diplomatik girişimlerle, bölgeye gerçekleştirilen milyar dolarlık yatırımlarla yetinmeyeceğini de Rusya ve İran ile düzenlediği ortak askeri tatbikatta açıkça ortaya koymuştur. Çin’in özellikle ABD ile küresel rekabette hedeflediği konuma erişebilmek için ihtiyaç duyduğu ekonomik büyümeyi sağlaması, enerjiyi tedarik ettiği rotaların güven ve istikrarının sağlanması ile büyük oranda doğru orantılı olmuştur.

#Hürmüz Boğazı
#İran
#Kuşak Yol Projesi
#Çin
٪d سنوات قبل