Günümüzün büyük piyanistlerinden ve bestecilerinden biri olan, ‘Modern çağın Mozart’ı olarak bilinen İtalyan besteci Ludovico Einaudi, klasik, rock ve elektronik müziği harmanlayan eşsiz yorumuyla yeniden İstanbul’da. Klasik müzik ve deneysel müziğin yaşayan en büyük temsilcilerinden olan, küresel ısınmaya dikkat çekmek için buzulların arasında piyano çalarak adından söz ettiren sanatçı bugün ve yarın akşam saat 20.30’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde bir konser verecek.
İtalyan besteci ile konser öncesi konuştuk; bestelerine hakim olan ve dinleyeni derinden etkileyen müziğini sorduk. “Benim için müzik, duygularım ve içimdekilerin bir parçası olduğu için çok önemli. Bestelerimde duygularımdan besleniyorum ancak bu ilham çok farklı şeylerden de gelebiliyor. Bazen etkilendiğim şey doğanın karmaşası da olabiliyor” diyen sanatçı besteleri yaparken farklı meseleleri olduğunu söylüyor. Einaudi, “Çoğu zaman bunlar açıklayamayacağım duygular oluyor. Çalışırken enerjime meydan okuyan anlar oluyor ve bu anlarla kendimi bağlanmış hissediyorum. Bu yüzden süreç benim için çok da berrak değil. Bazı duygularla aramdaki bağın daha kuvvetli olduğunu hissediyorum. Sonunda bu duygulardan bir tanesi beni daha fazla etkiliyor” diyor.
Ludovico Einaudi’nin Türkiye ile tanışıklığı yeni değil. Sanatçı 3 yıl önce Mercan Dede ile birlikte çaldığını ve bu birlikteliğin Türk müzik kültürüne girişinin ilk adımı olduğunu söylüyor. İstanbul'da yeniden konser vermekten mutlu olduğunu belirten sanatçı şöyle konuşuyor: “İstanbul’u dolaştım, Kapadokya’ya gittim. İstanbul’da sokaklarda yürümeyi, müze gezmeyi ve sokakta yürürken farklı insanların yüzlerini görmeyi ya da markete gitmeyi her zaman çok seviyorum.”
Ludvico Einaudi, geçtiğimiz yıl iklim değişikliğine dikkat çekmek için hazırladığı “Kutuplar İçin Ağıt” bestesini Norveç buzullarında çalmıştı. Greenpeace ile birlikte yapılan çalışmasının unutulmaz bir an olduğunu belirten sanatçı, “Gerçekten önemli bir şey yaptığımı hissettim. Orada olmak ve buzulların ortasında piyano çalmak muhteşem bir serüvendi. Etrafımı saran tüm hisler ve ortam bütün hayatım boyunca benimle kalacak. Doğanın geleceği, çevre sorunları, kendi geleceğim ve bizden sonra gelecek nesil hakkında kaygılanıyorum. Bu unutmamamız gereken bir mesele. Gidebileceğimiz başka bir gezegen yok. Mülteci krizi de başka büyük bir mesele. İnsanların çoğu bu sıkıntıyı unutmaya, olanları görmemeye yatkın. Ama bu gerçeği değiştirmiyor” dedi.
