|

Doğu edebiyatı parlıyor

Dünya kitap piyasasında uzun yıllar Batı edebiyatından eserler ön plana çıktı ve daha fazla okura ulaştı. Ancak son yıllarda ibrenin yönü değişti. Hem Ortadoğulu hem Asyalı yazarların kitapları sayısız dile çevriliyor, ödüller alıyor. Peki Türkiye’de durum ne? Hatice Saka Arap, Seray Şahinler Demir ise Uzak Doğu’dan yansımaları araştırdı.

Hatice Saka
04:01 - 9/01/2019 Çarşamba
Güncelleme: 09:28 - 9/01/2019 Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
HATİCE SAKA

Son yıllarda Modern Arap Edebiyatı eserleri uluslararası kitap pazarında daha fazla boy gösterir oldu. Uluslararası Arapça Kurgu Ödülü gibi ödüllerin verilmesi, Arapça romanların profilini yükseltti ve daha geniş bir okur kitlesine ulaşması açısından önemli bir rol oynadı. Geçtiğimiz günlerde Türkçe’ye de çevrilen Iraklı yazar Ahmed Saadavi’nin “Frankenstein Bağdat’ta” adlı romanı büyük ilgi gördü ve Man Booker Ödülü’nün kısa listesine girmeyi başardı. Biz de Modern Arap Edebiyatı’nın yükselişinin sebeplerini ve ülkemize nasıl aksettiğini araştırdık. Son dört yılda 15’e yakın Arapça kitabı Türkçe’ye kazandıran Prof. Dr. Mehmet Hakkı Suçin, Modern Arap edebiyatı çevirilerinin çoğu zaman doğrudan Arapça’dan değil de bir Batı dilinden dilimize çevrildiğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Arap yazarlar Batı’da “parlamadan” Türkçe’ye çevrilmemişlerdir. Bu da Türkiye’de, Arap edebiyatına ilişkin aşinalığın yüzeysel olduğu anlamına gelmektedir.” Arap yayıncı Usama Fevvaz ise, “Daha önceki yıllarda Modern Arap Edebiyatı denildiği zaman Taha Huseyin, Necip Mahfuz gibi daha çok toplumsal sorunlar içerikli konularda eserler kaleme alan yazarlar ön plandaydı. Günümüzde ise Arap edebiyatçıların artık dünya edebiyat trendlerine paralel olarak eserler kaleme aldığını görmekteyiz” diyor. Akdem Telif Hakları ve Tercüme Ajansı Kurucusu Dr. Muhammed Ağırakça da Arap edebiyatında bestseller konumundaki kitapların çoğunun Türkçe’ye tercüme edilmediğine dikkat çekiyor. Modern Arap edebiyatının son dönem kitaplarını Türkçe’ye kazandıran Mevsimler Kitap’tan çevirmen Muhittin Karahan ise ülkemizde yeni dönem Arap edebiyatının layık olduğu yerde olmadığını dile getiriyor.

DR. MUHAMMED AĞIRAKÇA
Akdem Telif Hakları ve Tercüme Ajansı Kurucusu
Kitapların çoğu
tercüme edilmiyor

Arapça kitap fuarlarını sıklıkla gezen ve Arap yayıncılar ile yayın dünyasını sürekli değerlendirme fırsatı olan bir yayıncı olarak genelde kendilerinden duyduğumuz tablo yeni neslin kitaba karşı eskiye oranla daha mesafeli olması. Eskiden kitap fuarlarında satışların çok daha yüksek olduğundan bahseden büyük yayıncılar kitap baskı miktarlarını da azalttıklarını ifade ediyorlar. Bu durumun halkın alım gücünün azalması ile doğru orantılı olduğunu açıklayan yayıncılar, okuyan kitlenin ise bir şekilde kitaba ulaşma gayretini de görmezden gelmiyorlar. Modern Arap Edebiyatı konusuna gelince ise Necip Mahfuz, Halil Cibran, Mihail Nuayme ve Mahmut Derviş gibi klasikleşmiş isimlerin yanı sıra Filistinli yazar İbrahim Nasrallah, Cezayirli yazar Ahlam Musteganmi, Suriyeli yazar Ghada al-Semman ile Kuveytli yazar Saud Alsanousi’nin öne çıkan isimler olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazarların eserlerinin bir kısmı Türkçeye tercüme edilmiş olmakla birlikte Arap dünyasında bulduğu karşılığın ülkemizde tam olarak bulduğu söylenemez. Yine Arap dünyasında bestseller konumunda olan bu yazarların hiçbir kitabı henüz Türkçeye tercüme edilmemiş olanlarını da görmekteyiz. Bu bağlamda Arap edebiyatının önde gelen eserlerinin ülkemizde tanınmasını hedefleyen Akdem Telif Hakları ve Tercüme Ajansı aynı zamanda Türk edebiyatının Arap dünyasında tanınması açısından özel bir çaba göstermektedir.

MUHİTTİN KARAHAN
Mevsimler Kitap Çevirmen
Layık olduğu yerde değil

Ortadoğu’da yaşanan siyasi gelişmelerin dünyanın gündeminde yer etmesi ve bunların bir şekilde modern Arap edebiyatında yer bulması bu ilginin önemli sebeplerinden biridir kanaatimce. Çevirisini yaptığım Taksi ve Korkunun Çocukları buna en iyi örnektir diye düşünüyorum; Taksi 10’un üzerinde dile çevrilmiş bir kitap ve Mısır’daki çalkantılı süreci çok önceden öngörebilmiş bir eser. Korkunun Çocukları ise Suriye’de yaşanan trajediyi içerden anlatan çok önemli bir psikolojik roman. Ama yine de Modern Arap Edebiyatı’nın en azından ülkemizde layık olduğu yeri bulduğunu söylemek için henüz erken...

PROF. DR. MEHMET HAKKI SUÇİN
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
Eserler Batı’da parlamadan
Türkçe’ye çevrilmiyor

Yirminci yüzyıla geldiğimizde modern Arap edebiyatına ilginin, seksenli yıllardan sonra bariz bir şekilde arttığına şahit oluyoruz. Bunun ardında birkaç önemli sebep yatmaktadır. Bunlardan belki de en önemlisi, tarihsel süreç içerisinde Batı okurunun, Doğuyu bir fantezi dünyası olarak görme arzusundaki devamlılıktır. Batılı okur, Doğuyu hep Binbir Gece Masalları’ndaki fantastik dünyasıyla okuma isteğindedir. Bir diğer sebep, onun bu fantastik dünyasını altüst edecek gelişmelerle tezahür etmiştir. Ortadoğu’daki gelişmeler, petrol savaşları, Filistin meselesi başta küçük yayınevleri olmak üzere ilgiyi bu dünyayı anlamaya yönlendirmiştir. 1987’de Tahir bin Cellûn’un (Tahar ben Jelloun) Goncourt ödülünü, 1988’de de Necip Mahfuz’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü almaları bu ilgiyi önemli ölçüde artırmıştır. Son yirmi yıldır Arap edebiyatından çevirilere, önemli dosyalara yer vermekte olan Banipal dergisi, İngilizce konuşan dünyada neredeyse tek başına bir ajans faaliyeti yürütmektedir. Yine Banipal’in çabalarıyla 2007’de Birleşik Arap Emirlikleri sermayesi ile Man Booker Ödülü’nün bir araya getirilmesiyle oluşturulan Arabic Booker Ödülü, bir taraftan Arap romancılar arasında rekabet yaratırken diğer taraftan da Arap edebiyatının Anglosakson dünyada tanıtılmasını sağlamaktadır. Öyle ki, bu satırların yazarının da jürileri arasında yer aldığı 2014 yılında birincilik ödülü alan Ahmed Saadavi’nin Frankenstein Bağdat’ta adlı romanının, Penguin Books tarafından yayımlanan İngilizce çevirisi, geçtiğimiz yıl Man Booker Ödülü’nün kısa listesine girmeyi başarmıştır. Roman geçtiğimiz aylarda dilimize de çevrilmiştir. Bu noktada, başta kurgu olmak üzere Arap edebiyatının Anglosakson dünyaya açılımına katkı sağlayan iki yayınevinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Birincisi, 1960 yılında kurulan Kahire’deki American University Press, ikincisi ise, 2008’de Katar sermayesiyle kurulan Bloomsbury Qatar Foundation Publishing, Katar Üniversitesi bünyesine devredildiği 2015’e kadar, çeşitli türlerde 200’e yakın Arapça kitabı İngilizce yayınlamıştır. Öte yandan çoğunlukla İngilizce çevirilere yönelik oluşturulan çeviri ödülleri de Arap edebiyatından yapılan çevirilere ivme kazandırmaktadır. 2006’da kurulan Seyf Gubaş-Banipal Çeviri Ödülü, 1996’da Mısır’da kurulan Necip Mahfuz Çeviri Ödülü, Katar sermayesiyle verilen Şeyh Hamed Çeviri Ödülü bunlardan bazılarıdır. Bütün bu imkânlar, Arap edebiyatının Batı’da tedavülde kalmasını sağlasa da, Batı’da diğer Batı dillerinden yapılan edebi çevirilerle kıyaslandığında Arapçadan yapılan çeviri oranının düşük çıkacağını tahmin ediyorum. Arap edebiyatından, Türkçeye yapılan çevirilere gelecek olursak; bahsettiğimiz imkânlardan neredeyse tamamen yoksun bir zeminle karşı karşıya kalırız. Arapçadan Türkçeye yapılan edebi çeviriler iki elin parmaklarını geçmez. 13. Yüzyıldan 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar çevrilen en önemli eserler şunlardır: Zemahşeri’nin Atvâku’z-Zeheb, Antername, Kelile ve Dimne, es-Sıkillî’nin Sulvânu’l-Mutâ’, Hariri’nin Makâmât, Binbir Gece Masalları, İbn Hallîkân’ın Vefeyâtu’l-A’yân.

Modern Arap edebiyatı çevirileri ise daha geç dönemde, çoğu zaman doğrudan Arapçadan değil de bir Batı dilinden dilimize çevrilmiştir. Arap edebiyatının duayeni Taha Huseyn’in “el-Eyyam”ı (Günler) İngilizceye 1932 ve 1943 yıllarında iki kez çevrilirken, bu kitabın Türkçe çevirisi, ancak 1994’te Fransızcadan yapılabilmiştir. Çoğu eser de ara dillerden çevrilmiştir. Necip Mahfuz bile birkaç eseri dışında, maalesef İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir. Diğer bir ifadeyle “nitelikli” Arap yazarlar Batı’da “parlamadan” Türkçeye çevrilmemişlerdir. Bu da Türkiye’de, Arap edebiyatına ilişkin aşinalığın yüzeysel olduğu anlamına gelmektedir. Bunun tarihsel ve sosyokültürel nedenleri vardır kuşkusuz. Türkiye’de Araplarla ilgili “Bizi arkadan vurdular” söyleminin etkisinin sürmesi, Araplarda da “Türklerden dolayı geride kaldık.” inancının devam etmesi gibi. Karamsar bir tablo çizmiş gibi görünebilirim; ancak bütün bu psikolojik engellere rağmen gerek Türkiye’de Arap edebiyatına karşı, gerekse Arap dünyasında Türk edebiyatına karşı dikkat çekici bir ilgiden bahsedebiliriz. Türkiye’de organize edilen edebiyat festivallerine Arap dünyasından daha fazla şahsiyet davet edilmektedir. Sadece bu satırların yazarının çevirdiği eserler, son dört yılda on beşe yaklaşmıştır. Arap edebiyatına ilgi duyan yayınevlerinin ideolojik eğilimlerindeki farklılıklar, Türkiye yayınevlerinin Arap edebiyatına ilgide “birleştiklerini” göstermektedir.


USAMA FAWWAZ
Nevfel Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Ödüllerin
etkisi büyük

Modern Arap Edebiyatında son yıllarda gelişme olduğunu açıklıkla söyleyebiliriz. Yeni dönemde yazarlar Arap dünyası sınırlarından çıkıp küreselleşen dünyanın şartlarını göz önüne alarak Arap edebiyatına özgün eserler vermekte. Özellikle Körfez bölgesinde ortaya çıkan genç edebi akımın modern Arap edebiyatı içerisinde farklı bir yeri olduğunu belirtebiliriz. Her ne kadar edebi seviye noktasında kemale ermiş bir seviyede olmasalar da genç yazarlar farklı türlerde önemli başarılar kazanmaktadır. Genç edebiyatçıların farklı türlerde eser vermesinin en temel sebebi olarak son dönemlerde Arap dünyasında çok önemli edebiyat ödüllerinin ortaya çıkmasıdır. Akademik bir değerlendirme ile bağımsız bir şekilde verilen bu ödüllerin Arap edebiyatın gelişimine çok büyük bir katkısı var. Sheikh Zayed, Katara ve Booker ödülleri bu ödüllerin önde gelenleri. Modern Arap edebiyatının ilk dönemlerinde bazı yazarların toplumsal eleştiriler ve geleneksel yaşama dair farklı yaklaşımlar ortaya koymaları Arap dünyasında hakim olan ana akım tarafından büyük bir tepki ile karşılanıyordu. Bu da edebiyatın gelişmesi için gerekli olan özgürlük ortamını kısıtlıyordu. Arap baharı ile yeniden gündeme gelen özgürlük söylemi ve yaşanan gelişmelerle beraber ortaya çıkan göç dalgaları, genç neslin Avrupa ülkeleri başta olmak üzere farklı coğrafyalara göçünü tetikledi. Buraya giden genç edebiyatçıların kendi toplumlarına yönelik yapmış oldukları değerlendirmeler okuyucu tarafından ilgi gördü. Geçtiğimiz on yıla kadar modern Arap edebiyatı denildiği zaman Mısır, Suriye ve Lübnanlı yazarların öne çıktığı ve bu ülkelerde yayıncılık yapan yayınevlerinin eserlerinin tüm Arap dünyasına hakim olduğu söylenebilirdi. Özellikle son yıllarda Kuzey Afrika, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar gibi körfez ülkelerinde yerel unsurlardan hareketle edebiyata farklı bir bakış açısı getiren genç yazarların varlığı yayın piyasasını etkilemiştir. Bu bağlamda henüz eser sayısı çok fazla olmayan klasik eserler yayınlamaktansa genç yazarların modern romanlarına yer veren yeni yayınevlerinin önümüzdeki yıllarda ciddi bir çıkış yapacağını düşünmekteyim. Türk edebiyatından Arapça’ya çevrilen eserlere genel olarak baktığımızda ise bu eserlerin seçiminde medyanın büyük rol oynadığını düşünüyorum.

Not: Dosyanın tam metnini internet sitesinden okuyabilirsiniz.

#kitap
5 yıl önce