|

Doğu ve batının hakkını veren şarkiyatçı

Yüzünü hem doğuya hem de batıya çeviren Alman şarkiyatçı Annemarie Schimmel, tecrübelerini ve serancamını Doğudan Batıya adlı kitabında büyüleyici bir dille anlatıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/04/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:44 - 11/04/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
​Annemarie Schimmel
​Annemarie Schimmel
OLGAY SÖYLER

Annemarie Schimmel Türk okurlarının da yakından tanıdığı bir isim. 2001’in sonuna kadar tuttuğu notları daha önce Almanca olarak basılmıştı. Geçtiğimiz kasım ayında ise kitap ilk kez Türk okurlarıyla buluştu. Schimmel’in “Doğudan Batıya” adlı kitabı onun eşsiz hayat tecrübelerini yansıtıyor. Kitaptan anlıyoruz ki onun şarkla ilk tanışması henüz yedi yaşında geçirdği bir hastalık dönemine rastlar.O dönemde okuduğu dünyadan masalların yer aldığı bir kitapta Müslüman bir yazara ait masaldan çok etkilenir. Masalda bulunan bir lahitin altındaki kitabede yazan’ ’İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar’’ sözünden çok etkilenir.

İLK MAAŞIYLA MEVLANA KİTABI ALIR

Onu çok etkileyen bu ifadenin sufilerin çok sevdiğini ve Hz. Muhammed’e izafe ettiklerini on yıl sonra öğrenecektir. Hint-İslam kültürünü ilgi alanı olarak tercih etmesinde bu masal bir anlamda onun ilk okuması sayılır. Hitler’in başbakan seçildiği yıllarda on beş yaşında olan Schimmel Latince hocasının Arapça bilen birisini tanıdığını tesadüf eseri öğrenir ve gazeteci olan Ellenberg ilk hocası olur. Sonraları annesi ve babasıyla çalıştıkları ve ezbere bildikleri Arapça gramer kitabının 1967 baskısının düzenlenmesi işini o yapacaktır. O yıllarda bir tutkusu musiki ve şiir olduğunu uzun uzun anlatan Schimmel, Alman şiirini zirve isimleri ile beraber, Fransız ve diğer Avrupa ülkelerinden şairlerin şiirlerini de okur.

Ortaçağ Arap tacirlerinin Avrupa seyahatnamelerine ilişkin dersler ile başladığı döneme, Farsça öğrenmeyi eklemiş, üçüncü dönemde ise Evliya Çelebi metinleri ile Türkçe dersine de geçmişti ve doktora tezi için “Memluklerde Âlimlerin Konumları ve Türce Konuşan Askeri Zümre ile Müslüman Elit Arasındaki Münasebetler Sorunu” konusunu seçeceğini hocalarından birine bir çırpıda söyleyiverdi ve hocası tez zamanının geldiğini belirtmişti. İlk maaşıyla Mevlana’nın Mesnevisini aldığını gururla kitabının satırlarına düşüyor.

NECATİGİL ONU RIHTIMDA BEKLER

Rumi’nin Mesnevisi ile beraber Hallâc okuması yapıp yıldırım çarpmışa döndüğünü anlattığı satırlarına, Konya’yı Kâbe gibi gördüğünü, defalarca Mevlana türbesine gittiğini bundan sonra geri kalan hikâyesinin de Mevlana’nın nasıl yön verdiğini anlatmış olduğu kitabına; Türk ve İslam dünyasının şekillendirdiği üniversite yıllarına, 19 yaşına verdiği doktora tezine, Hariciyede nasıl işe alındığına burada Türkçe deşifreler görevi ifa ettiğine, adına Şimele denmesine ve bir şekilde nasıl Cemile olduğuna değindiği halen birçok Türk arkadaşının ona bu şekilde hitap ettiklerini anlatır. “ Memluklerde Askeri Zümre” isimli tezini bitirdiği gün nasıl kamyonlara bindirilerek kampa götürüldüklerini (ki bir nevi tutuklamadır) anlattığı satırlar oldukça ilginç pasajlar içermektedir.

1952 de Napoli’den bindiği gemiden, İstanbul’da inecek, uzun zamandır mektuplaştığı bir arkadaşı rıhtımda onu bekleyecektir. Arkadaşı şairler refiki dediği Behçet Necatigil’di ve İstanbul günleri başlıyordu. Yaşar Nabi Nayır, Salah Birsel, Cahit Külebi, Haldun Taner ile kendi alanı yani eğitimi dışında genel kültürü ile sohbetleri gerçekten takdire şayandır, kaldı ki bu kadar ile bitmeyecek, Yahya Kemal ile aynı sofrada bulunacaktır zaten bu dev şairin Endülüs’te Raks adlı şiirini Almanca tercümesini yapmıştır.


1953 yılında ilk defa geldiği Ankara’da bir dizi ünlü sima yine okuyucuyu beklemektedir. Fakat okuyan için etkileyici bölümlerden biri kuşkusuz ikinci doktorasını henüz dinler tarihi alanında vermiş , bu Alman hanıma yeni kurulmuş olan Ankara İlahiyat Fakültesinde verdiği bir dizi Türkçe dersten sonra 1954 de Dinler Tarihi kürsüsünün tevcih edilmesiydi. Kitabın en özel bölümlerinden bir olan Konya ve burada katıldıkları Mevlana anma geceleri, ilk defa izlediği Ayin-i Şerif, Almanya’dan gelen onlarca konuğa bir şekilde dokunan ve o temiz adamın bir küçük kitabını Almanya’da basan İsmail yani kardeşini anlattığı bölümlerden sonra; Ankara’dan ayrılışı ve Harvard günlerinin nasıl Mevlana, İslam, yazmalar, Hat’lar, müzelerde sergilenen ancak artık bizim olmayan bir şekilde götürülmüş, satılmış eserleri okurken satırlar arasında kaybolacaksınız. Şark Seyyahı adını verdiği bölüm ise biz okuyucuya adeta rüyayı ve hayalleri vaat ediyor. Kuveyt, Bahreyn’den, Arabistan, Ürdün, Yemen ülkelerine, buradan masallar diyarı İran, Fergana vadisi, Türkistan, Afganistan ve Tacikistan’a uzanan macera ve İslam mimarisi ile dopdolu şehirlere ama en önemlisi kalplere nüfuz eden ve yüzlerce yıldır unutulmayan eşsiz sufilerin hal tercümeleri ve türbelerine konuk olacaksınız. Buhara, Semerkant, Taşkent, Hive, Ürgenç gibi masal şehirlerden ölümün şimdilerde kol gezdiği ama o zamanda fakir Kabil’e bu ülkelerin önemli sufileri; Ahmet Yesevi, Bahâeddin Nakşibend, Necmeddin Kübra gibi gönül ehli insanlara, Timur, Gazneli Mahmud, Babür, Şah İsmail gibi hükümdarların hayatlarına ve belki bilmediğimiz veya göremediğimiz yönlerine dokunacak Schimmel ’in enfes kelime inşasına tanık olurken, beldelerin mimarisine, peyzajına kısaca ne gördüyse dimağındakilere tanık olacaksınız.

Firdevsi çıkacak bir ara karşınıza, bir bakmışsınız Ali Şir Nevai anlatıyor, bilime getirecek sözü bir aralık Schimmel ve o da ne Biruni anlatısı gelmiş. Şark Seyyahı bölümü kitabın en özel bölümlerini barındırsa da ; Schimmel ‘in Hint-İslam öğretisine merakının doruk noktasına vardığı Hindistan Pakistan anlatılarıda bir o kadar ilgi çekici bölümlerden. Benazir Bhutto ve babasına ait anlatılarına, Pakistan ve Hindistan’ın nasıl ayrıldıkları eklenecek. Pakistan’ın da bölünme sürecini ve suikastları, kırımları hüzünle okuyacaksınız. Emeklilik sürecini ve tekrar döndüğü Bonn Üniversitesinde ileri yaşında olmasına rağmen arı gibi çalışmasını okurken hayran kalacak, İstanbul’da IRCICA ile yürütmekte olduğu faaliyetleri halen devam ettiğini öğrenecek, Mevlana ile geçirmekte olduğu zamanların halen bitmediğini hayranlıkla gözlemlerken, kralları, kraliçeleri, Cumhurbaşkanları ile ilişkileri, çevirdiği kitapları, yazdığı şiirleri ve kitaplarını ilgiyle ve bitmesin diyerek takip edeceksiniz. Her insanın ödemesi gereken bazı bedeller olduğu düsturu ile neredeyse tüm Avrupa basınını karşısına alan Salman Rüşdi krizine ve 11 Eylül saldırılarında her gün her terör olayının İslam ile yan yana konulamayacağını basına bıkmadan felçli kolu ile anlattığı satırları da okuyucuyu etkileyecek konulardan. Annemarıe Schımmel, gerçekten Doğudan Batıya mükemmel bir yolculuk vaad ederken, bize bu gönül insanının hakkını da vermek düşüyor.

#Doğudan Batıya
#Annemarie Schimmel
6 yıl önce