İŞKOLİK BABALAR, NARSİST ANNELER
MATRİKS SENDROMU
Ayetlerden kesiliyoruz, işaretleri göremezsek, sıkılmaya başlıyoruz. Şu anda Turgut Reis’teyim, burada dünyanın en muhteşem gün batımı var. Akşam vakti gün batarken insanlar gelip geçiyor, cep telefonlarına bakmaktan gün batımını göremiyorlar. Tefekkür edemezsek, derinlemesine düşünemezsek, ayetlerden koparsak, gömülmeye başlıyoruz. Bu çocuklar işaretler ve nurdan kesiliyorlar.
ESAS DÜŞÜNME YERİMİZ KALBİMİZ
Bildiğiniz psikoloji bunu açıklamaya yetmiyor. Çünkü bu psikoloji insanın yapısındaki birçok detayı bilmiyor. Yirmi beş senedir “nefs psikolojisi” diye bir psikoloji yaklaşımının çalışması içindeyim. Kuran-ı Kerim üzerinden insanın nefs yapısını anlamaya gayret ediyoruz. Ancak Kuran-ı Kerim üzerinden anlarsak, ayetler üzerinden anlarsak bu gençlerin yaşadığı dramın nereden kaynaklandığını anlayabiliriz.
GENÇLER ZOMBİLER HÂLİNE GELİYOR
Mesela A’râf Suresi 179. Ayet-i Kerime, “Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdırlar. İşte asıl gafiller onlardır” buyuruyor. Esas düşünme yerimizin kalbimiz olduğunu söylüyor. “Hayvandan daha aşağı” diye bir tabir kullanıyor. Biz umumiyetle dışarıdaki bir şey olarak anlıyoruz bunu. Bizim içimizde yok mu veya “hayatı hiç tatmamış ölüler” diyor. Peki, bizim içimizde ölmüş gibi yaşayan, hayatı yaşamayanlar yok mu?
KESTİRME YOLDAN UÇURUMA GİDİYORUZ
İnsan ümidini kaybedemez, bir çare buluruz. İnsanlık büyük tehlikelerle karşı karşıya geldi, ama bıçak kemiğe dayandığı zaman, dibe vurduğumuz zaman inşallah bazı çareler üretebileceğiz. Evvela teşhisi koymamız lazım. “Böyle bir hastalık var ve bu hastalık çok vahim, kuş gribinden, domuz gribinden daha da vahim” dememiz lazım.
- Bu mevzuyu çok ciddiye alıp acilen tedbirler üretmemiz, millî ve uluslararası bir şura organize etmemiz lazım.Tedbirler üretilmezse millî ekonomiye de milyarlarca zarar getirecek. Mesela
- Bu çocuklar gece uyumuyor. Gece uykusunun iki saat azalmasının hangi psikosomatik rahatsızlıklar yaptığını kitaplar anlatıyor.
- Gençler sosyallikten kaçıyor
- Kendilerine güvenleri yok
- İntihar artıyor
- Eşcinsellik yüzde dörtten yüzde sekize çıktı
- Çok kestirme yoldan bir uçuruma doğru gidiyoruz.
ELİMİZDEKİ EKRANLAR DECCALDİR
Çünkü muhafazakâr kesimin çocuklarının da ekran zamanı diğerleriyle aynı. Zehir de ekrandan aktığına göre, muhafazakâr kesim beş vakit namazını kılıp orucunu tutsa bile, akan zehir onlara da bulaşır. O aptal telefonlara ne kadar bakıyorsak, o kadar ifsad oluyoruz. Hadisi Şerif’te Efendimiz (s.a.v), âdemoğlunun yaratılışından kıyamete kadar deccal kadar büyük bir tehlike gelmediğini buyuruyor. Elimizdeki ekranlar deccaldir. Bunun muhafazakârı veya muhafazakâr olmayanı yok. Hepsi bakıyor buna. Oradan zehir aktığını düşünün, bu zehirlenme herkes için geçerli. Bakanından doktoruna, psikiyatristinden psikoloğuna herkesin bağımlı olduğu bir toplumda kime anlatacağız bunun zararını?
Nasıl yapacağız hocam o zaman? Ümidi keselim mi?
Evvela okuyup araştırmalıyız. Bunun çok büyük bir tehlike olduğunu anlamamız lazım. En önemlisi de devlet büyüklerinin bu durumu anlaması lazım. Mesela benim çocukluğumda herkes fosur fosur her yerde sigara içerdi. Çocuklarının yanında bile içerlerdi. Sigaranın zararları ancak 10 senedir filan kabul edildi. Bu çok güçlü bir bağımlılık. Bu bağımlılıkla mücadelenin bir stratejisi olması lazım. Bunun da devlet ricaliyle beraber programlanması lazım. Karşındaki insanın aynı alkolikler gibi kafası tütsülü.
Ama işin ilginç tarafı onlar da sanal bağımlı. Cumhurbaşkanı konuşma yaparken onlar da telefonlarıyla uğraşıyor. Kimsenin kimseyi dinlediği yok. Sevgililer birbirinin yüzüne bakmıyor, mesaj atıyor. Bu tam mânâsıyla delilik. Bu delilik arttıkça artıyor.
BÜTÜN CEVAPLAR KURAN’DA
Bütün bu söylediklerimizi delillendirmek mecburiyetindeyiz. Bizim delilimiz de Kuranı Kerim. Kuran-ı Kerim’in psikolojik tevili üzerine aşağı yukarı 5 senedir çalışıyorum. Üçte ikisini bitirdim. Psikolojinin artık ‘delilli psikoloji’ olması lazım. “Ben söyledim böyledir” veya “Amerikalı söyledi böyledir” şeklinde değil. Bizim delilimiz Kur’an-ı Azimüşşan’dır, eğer okumasını bilirsek bütün cevaplar oradan gelir.
Evet, herkesin kalbi kararıyor ve herkes karanlığa daha fazla gömülüyor. İçim kararıyor, içime kasvet basıyor gibi tabirler, kalp geçidinden gelen nurun bize ulaşmamasının neticesi. İşaret mânâsında ayetlerden mahrum kalmak insanları karanlığa düşürüyor, kasvet getiriyor, ardından da endişe ve korku artıyor. Kuran-ı Kerim’de zikredilen gibi kendi nefsimiz, kalbimiz üzerinden hem işaretler hem de nur geliyor. İşte insanlar bu nurdan mahrum kalıyor. Ama bunu anlamanız için kalbin açık olması lazım. Kalbinizi tıkamayın, kalbinizi paslatmayın, kalbinizi öldürmeyin. Kalp dediğin zaman psikiyatristler iki yüz gramlık et parçası anlıyor. Bundan dolayı artık bu psikiyatri bitti. Kalbi bilmeyen bir psikoloji, psikoloji değildir.
İNSAN RUHU BİLGİSAYARIN İÇİNE HAPSOLDU
İşin başka bir boyutu bu, içindeki karanlığı keşfet demek, içindeki karanlıkla yakınlık kur demektir. Bir de bunun küresel politika boyutu var. Cep telefonları üzerinden farkına varmadan bizi tanıyıp analiz ediyorlar. Tüketim alışkanlıklarımızı, psikolojik zaaflarımızı her şeyi okuyorlar. Biz farkına varmadan Matriks filminde olduğu gibi “matriks”in içine giriyoruz tıpış tıpış. İnsan ruhu bilgisayarın içine hapsediliyor. Böyle bir şey olmaz, çünkü ruh, Rabbimin emrindedir. Hiç kimse bizim ruhumuzu, bizim irademize karşı kontrol edemez. Bu çocuklar farkına varmadan zombi haline dönüşüyor ve bu da patalojiye yansıyor. Batı dünyası özellikle son 200 senedir büyük bir kriz yaşıyor. Hristiyanlık çökünce, önce akıllarına sığındılar. Vahye ihtiyaçları olmadan akılla her şeyi çözeriz zannettiler. Teknoloji çok çabuk ilerledi fakat artçıları gecikmedi; çevre ve insanın ifsadı… Bugünkü hazin tablo… Norman O. Brown’un “Ölüme Karşı Hayat” kitabında çok güzel açıkladığı gibi, Tanrıdan ümitlerini kesince, bu dünyanın sahibi şeytandır diye, şeytana tapmaya başladılar. Sadece satanistleri kast etmiyorum, bilseler de bilmeseler de şeytanın bütün dediklerini yapıyor ve battıkça batıyorlar. Bazı medya kuruluşları bunların kontrolu altında ve küresel çapta bir ifsad politikası izleniyor. Ve biz Müslümanlar hala derin bir uykudayız…