|

Düzyazı’da Tali Bir Yol: Salah Birsel ve Nezleli Karga’sı

Nezleli Karga bir kitaba isim olmak için hayli garip bir seçim olsa da söz konusu Salah Birsel olduğunda bu gibi durumlar okuma serüvenini daha enteresan ve çekici hale getirebilir. 3 Ocak 1990 - 31 Aralık 1990 tarihleri arasında tutulan günlüklerden oluşan kitabın, neden Nezleli Karga ismini taşıdığı sorusu Salah Bey’in 29 Aralık’ta tuttuğu bir günlükte cevaplanıyor.

Muhammed Sefa Ulusoy
07:57 - 21/09/2023 Perşembe
Yeni Şafak
Salah Birsel ve Nezleli Karga’sı.
Salah Birsel ve Nezleli Karga’sı.

1990 yılının Aralık ayıdır. İstanbul’da “Nerede o eski kışlar” diye iç çekenlerin hasretini dindirecek bir kış yaşanırken Salah Birsel’in evinin bitişiğindeki ağaca bir karga konar. Karganın aralıklarla ötüşünü “vıraklamak” şeklinde tarif eden yazar olağan dışı bir durum sezmiştir. Kargaya dikkatlice kulak kesildiğinde karganın; “vurgun yemiş bir ses: Işıksız, yalımsız” diyeceği bir hastalığı olduğunu anlar. “İlk kez nezleli bir kargayla karşılaşıyordum” cümlesiyle şaşkınlığını gizleyemeyen Birsel böylece karganın dikkatini çektiği noktaya da parmak basar. Mevsim kış, kargalar nezleli, Salah Birsel 71 yaşındadır. Birsel’in nezleli kargayla nasıl bir bağ kurduğu bilinmez fakat günlüklerini topladığı kitabına ismini verecek kadar önemsediği aşikar.


Günlükler meraklı okurlar için her zaman büyük bir tecessüsle ve dikkatle okunmuştur. Şiir, felsefe, deneme, edebiyat ve kültür tarihi başlıklarında kalem oynatırken binlerce okuru da peşine takıp diyar diyar dolaştıran Birsel, okuruyla kurduğu ilişki, üslup ve biçim açısından oluşturduğu taklidi güç ve etkili diliyle günlüklerinde de güldüren, düşündüren, meraklandıran, başka meselelerin eşiğine kadar götürüp bırakan bir yol izleyerek sevenlerine doyumsuz bir okuma zevki sunar.


Salah Bey günlüklerini daha çok okuduğu kitaplar, izlediği filmler, arkadaşlarıyla buluşmalar, hepsinin de ortak noktası olan edebi tartışmalar ve meselelerle oluşturur. Her anı edebiyatla dopdolu geçen Birsel günlük rutinini izah sadedinde şu satırları kaleme alır: “Yazmıyorsam, okuyorum demektir”


Birsel, Edebiyat okurları için dip köşe yeni bilgiler ararcasına edebiyat dünyasında yaşanan olayları detaylarıyla aktarmayı da ihmal etmez. Bazı argo ve şimdilerde pek de kullanılmayan deyimler, kelimeler onun yazı dünyasında bütünleyici bir unsura dönüşerek farik vasıflarından birini oluşturur.


Günlüklerinde ünlü şairelerin nasıl bir seremoniyle şiir okuduklarını, seslerinin düzeyini, okurken takındıkları tavrı kendine has muzip üslubuyla aktarırken okurunu kıkır kıkır güldürmeyi ihmal etmeyen Birsel, kendi düşüncelerini büyük yazar, şair ve düşünürlerle karşılaştırmaktan, tartmaktan ve kimi zaman kendiyle kimi zaman ise onlarla alay etmekten çekinmez.

Salah Bey’in yazısı ve üslubunu tarif sadedinde Feridun Andaç’ın ifadeleri gayet açıklayıcıdır: “Uçarı bir okur, belleği sağlam ve de şen şakrak bir okur ister Birsel” Şen şakrak bir okur isteyen Birsel mesela raflar arasında bir kitabı ya da kitaplar arasında bir ismi, bir hadiseyi arıyorsa onu “bulmak” yerine muhakkak “enseler” üslubunda beliren bu gibi kullanımlar aslında onun hayatı ne derece eğlenceli hale getirmeye çalıştığının da bir göstergesidir.


Kitaplarla ilişkisini anlatan en güzel pasajlardan birini şöyle yazar Birsel:

“Zaman zaman kitaplarımı denetimden geçirirken çoğu boğazıma sarılır:

-Al beni, al beni.

Kendilerini yeniden okumamı isterler”


Demir Özlü bir yazısında Salah Birsel’in düzyazılarında beslendiği kaynakları şöyle sıralar: “Evliya Çelebi, Katip Çelebi, Karagöz, Ortaoyunu metinleri, Ebuzziya Tevfik, Ahmet Rasim…” Özlü “kendi ulusal niteliklerini derinden yansıtan ve hızla klasik olacak bir türk düzyazısıdır” ifadeleriyle de Salah Bey’in düzyazıda izlediği ve açtığı yolu tarif eder.


Kendi okuma düzeni ve alışkanlıklarından söz ederken başka yazarların hayatına göz atmayı da ihmal etmeyen Birsel, mesela Nurullah Ataç’ın az kitap okumasından, bazı kitaplardan hızlı sıkılmasından, bir türlü bitiremediği, okumaktan zevk almadığı ve yarıda bıraktığı kitaplardan bahseder. Ataç’ın sevdiği ve sevmediği yazarları irdelerken kitap konusunda pek muvaffak olamasa da “Ataç, tam bir gazete oburudur” satırlarıyla yine eleştiri oklarını fırlatır. Günlüklerinde detay verme konusunda da pek mahir olan yazar Şair Şinasi’nin Avrupa dönüşü olay olan sakalını kesme sebebini de uzun uzun yazar.


Üslubundaki inceliklerin arkasında yatan düşüncelerini aktaran şu satırları yazılarına deyimleri ve garip kelimeleri üstünkörü saçmadığını ifade etmesi açısından önemlidir:


“Yeni yazıya meyanesini verirken, deyiş biçimlerini ustaca seçmek gerekir. Hele sözcükleri yazının içine boca ederken, huninin alacağından daha çoğunu akıtmamaya bakmalıdır”


Dikkatli gözlemciliğini ise “Gazeteciler, daha doğrusu gazetecilerin aralarına sızmış edebiyat şahinbaşları olmasa biz gerçek şairlerimizi, gerçek yazarlarımızı bilemeyiz” ifadelerinden anlarız.


Çoğu gününü kitapları, kalem ve kağıdıyla geçiren yazarın okuruna içini döktüğü satırlar da yok değildir. Örneğin 1 Ağustos 1990’da tuttuğu bir günlüğünde “2. Burhaniye-Ören Festivalinin beşinci günü. İlk gün ben de imzadaydım. Yazarlığını insan ancak bu gibi günlerde yaşıyor.” ifadeleriyle okurla buluşmasının verdiği hazzı anlatır.


Birsel günlüklerinde romanı romana, şiiri şiire, yazarı yazara bağlamakla eserler arası uyumu ve atışmayı okurlarının gündemine taşır. Aynı zamanda yakın-uzak bütün arkadaşlarını, tanıdık-tanımadık herkesi açık sözlülükle eleştirmekten hiç çekinmez yine de eleştirirken ilgili kişinin hakkını teslim etmeyi de ihmal etmez. Onun bütün uğraşlarının, yazın faaliyetlerinin edebiyatın daha çok konuşulmasına, ortaya konan işlerin eni konu konuşulmadan, yazılmadan rafa kaldırılmamasına yönelik olduğu başta günlükleri olmak üzere bütün eserlerinde hissedilen hakim bir tavırdır.


Salah Bey’in günlükleri okurlarına bazen en mahrem bilgileri sunan, merakla beklenen bir haberci gibidir zira günlüklerde bulabilecekleriniz arasında Salah Beyin okuma-yazma alışkanlıkları, yeme-içme düzeni, evinin krokisi dahi vardır. Bazı yazılarında evindeki eşyaları bulundukları konumlarla birlikte öylesine tarif eder ki adeta satırlarda evin içini dolaşırken bulursunuz kendinizi. Bu noktada günlükler Salah Birsel’in okuruna gönlünü ve tecrübelerinin kapılarını sonuna kadar açtığı bir müzedir desek sezadır.


Nezleli Karga kitabı Birsel’in manaya hareket kazandıran kelime tercihleri, anlamı perçinleyen deyim kullanımları ile didaktik ve monoton düzyazıların boğuculuğundan kaçmak isteyen okur için sığınılacak bir liman görevi üstleniyor.


Salah Birsel’in kullandığı bazı kelime ve deyim örnekleri:

Aladışappak: Çok acele, çabucak: Yemeğimi aladı şappak yedim

Fıştıklamak: bir kimseyi bir başkasına karşı kışkırtmak, doldurmak, dolduruşa getirmek, fitlemek.

Havyar Kesmek: çalışmadan vakit geçirmek, vakti boşa harcamak, Kayıkçılıkta küreğin yavaş çekilmesi.

Harap Yebap: Viran olmuş, harabe.

Hınkhınklamak: Güç gerektiren bir iş yapılırken çıkarılan ses

Yemezzade: Pinti, cimri

#Salah Birsel
#Nezleli Karga
#Kültür Sanat
7 ay önce