|

Edebiyat mahfilleri aktüel edebiyatın atardamarıdır

Fatih Sultan Mehmet’le başlayan mahfillerin saraydan konaklara, evlerden kahve ve restoranlara uzanan hikayesini araştıran Turgay Anar, “19. yüzyıldan itibaren devlet ricalinin evlerinden edebiyat meraklıların yaşadıkları yerlere uzanan bir genişlikte edebiyat mahfilleri kurulmuştur. Bu edebiyat mahfilleri, aktüel edebiyatın da atardamarıdır” yorumunu yapıyor.

Ayşe Olgun
04:00 - 15/07/2020 Çarşamba
Güncelleme: 02:36 - 15/07/2020 Çarşamba
Yeni Şafak
​Turgay Anar
​Turgay Anar

Turgay Anar’ın Mekandan Taşan Edebiyat/Yeni Türk Edebiyatında Edebiyat Mahfilleri kitabı genişletilmiş baskısıyla Ketebe Yayınları arasında okurla buluştu. Anar’ın doktora tezi olan çalışma dünden bugüne Edebiyat dünyasını mekanlar üzerinden ele alıyor ve bu mahfillerin edebiyat dünyası için ne anlama geldiğini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Biz de kitaptan yola çıkarak geçmişten günümüze edebiyat mahfillerinin işlevini konuştuk.

Edebiyat mahfillerinin tarihini İstanbul’un fethiyle Fatih dönemine kadar götürüyorsunuz. Saraylardaki buluşmalar son halife Abdülmecid’e kadar devam etmiş. Mesela Abdülmecid’in Dolmabahçe’de edebi sohbetler yapıldığını hatta Üsküdar’daki köşkünde dönemin önemli yazarlarından Abdülhak Hamit Tarhan’ın Finten adlı eseri için bir kutlama düzenlediği ve davetlilere üstünde Finten yazan altın kravat iğnesi hediye ettiği yazılır. Önce devlet, saray ilişkisi üzerinden edebiyat mahfilleriyle ilgili bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylersiniz?

Osmanlı toplumu gibi patrimonyal bir toplum yapısında mutlak güç, bir hükümdarın şahsında toplanır. Bu nedenle hükümdarın şahsında “devlet baba” imgesinin belirginleştiğini görürüz. Sanatkârların böyle bir toplumda ekonomik özgürlükleri olmadığından, geçimlerini sağlayabilmek için bir himayeye ihtiyaç duyuyorlardı. Mülkün sahibi sultan, sanatkârların yegâne “hamisi”, yani bir nevi “patronu”ydu. Genellikle güzel söz söylemeye meyilli, şiir okumayı seven hatta zaman zaman da şiir yazan şair padişah ve diğer rical, şairleri himaye ederek hem onların sohbetlerinden ve şiirlerinden yararlanmış hem de himayelerine aldıkları isimlerin kendileri için söyledikleri şiirlerle ölümsüzlüğe yol almışlardır. Edebiyat mahfilleri, devlet ileri gelenlerinin yardımlarıyla toplanmaya başlamış, bu durum edebiyatçıların faydasına olmuştur.

İktidara, otoriteye karşı mahfiller oluşmuş mu?

Osmanlı Saray ricalinin elindeki iktidar gücüne karşı edebî olmasa da birçok mahfil kurulmuştur. Mahfil, “toplanma yeri” anlamına geldiğinden böyle oluşumların adlandırılmasında mahfil adı da tercih edilmiştir. Namık Kemal, Ziya Paşa gibi edebiyatçılar iktidara muhalif olmuşlar, aynı zamanda birçok edebiyat mahfilinde diğer edebiyatçıları da etkilemişlerdir. Bu oluşumlar en yoğun, II. Abdülhamid’in saltanatı sırasında ortaya çıkmıştır. Jön Türkler ve İttihat ve Terakki bunların en bilinenleridir. Bir edebiyat mahfili kimliğine sahip olan Ali Kemal’in mahfilini ise herkes bilmez. Birleşik Krallığın Başbakanı Boris Johnson’un dedesi olan Ali Kemal, Osmanlı iktidarına karşı çıkma heveslisi arkadaşlarıyla bir edebiyat mahfili kurmuştur. Mehmet Ali Ayni, Abdülhalim Memduh, Tahir Kenan, Ahmet Reşit gibi isimlerin önderliğindeki Mülkiye öğrencisi bazı gençler, edebî meseleleri konuşmak üzere Encümen-i Hamidî isimli bir cemiyet kurmuşlardır. Edebî toplantıların yapıldığı bu cemiyete isim olarak Encümen-i Hamidî’nin verilmesinin asıl sebebi, ileride bir “müşkül” ile karşılaşmamak düşüncesidir. Ali Kemal ve arkadaşları daha sonra bir vesile ile sürgüne gönderilmişlerdir.


MAHFİLLER FATİH SULTAN’LA BAŞLIYOR

Hangi padişahlar ve hangi dönemlerde güçlü edebiyat mahfilleri oluşmuş neler söylersiniz?

Osmanlı Devletinin özellikle Fatih sonrası birçok anlamda önemlidir. Fatih Sultan Mehmet ile birlikte başlayan kurumsallaşma, merkezi otoritenin güçlenmesi ile birlikte padişahın çevresinde siyaset, kültür-sanat ve edebiyat sahalarında bir sohbet halkasının oluşumunu mümkün kılmıştır. Bu açıdan İstanbul’da Fatih’in yanında 185 şair bulunuyordu ve bunlardan 30’u da devletten şair ulufesi alıyordu. Sadece başkentlerde değil şehzadelerin sancakları da önemlidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın dönemi de şüphesiz önemlidir. İlginç olan ise şudur: Osmanlı çeşitli sebeplerle güç ve toprak kaybettikçe; siyasi, ekonomik, sosyal meseleler daha da şiddetlenmiştir. Bu yüzden Osmanlı sarayındaki edebiyat, kültür ve sanat mahfili geleneği devlet ricalinin köşk ve konaklarına giderek daha fazla yayılmış; ayrıca kahvehane, kıraathanelerde de “kamusal” insanın katıldığı mahfiller ortaya çıkmıştır.

Osmanlı döneminden ve sonrasında ise dönemin ünlü paşalarının, edebiyata meraklı kişilerin, yazarların konaklarında, köşklerinde, evlerinde edebiyat buluşmaları yapılıyor. Bu konaklardan, köşklerden, evlerde dönem dönem hangi adresler öne çıkıyor, edebiyat dünyasına yön vermede nasıl etkisi oluyor?

Sosyal, siyasal, ekonomik değişme ve dönüşümler, Osmanlı Devleti’nin yıkılıp yeni bir devletin ortaya çıkması, dünya savaşları, doğal olarak mahfil toplantılarının mekânsal niteliğine de büyük oranda etki etmiştir. 19. yüzyıldan itibaren devlet ricalinin evlerinden edebiyat meraklıların yaşadıkları yerlere uzanan bir genişlikte edebiyat mahfilleri kurulmuştur. Bunlardan en önemlilerine birkaç örnek verebilirim: Hersekli Ârif Hikmet’in Laleli Çukurçeşme’deki evi, Abdurrahman Sami Paşa ve oğlu Abdüllatif Suphi Paşanın Konakları, Recaizade Mahmut Ekrem’in Yalısı, Şair Nigâr Hanım’ın Evi, Tevfik Fikret’in Baba Evi/ Yalısı ve Âşiyan, Abdullah Cevdet’in İçtihat Evi, İhsan Raif Hanım’ın Evi, İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın Konağı. Birkaçını sırladığım bu edebiyat mahfilleri, aktüel edebiyatın da “atardamarıdır”.

EDEBİYATÇI KİMLİĞİNİ İNŞA EDER

Edebiyat mahfilleri aynı zamanda edebiyat dünyasındaki isimlerin öne çıkarmasında, isminin duyulmasında, kitaplarının yayınlanmasında da etkili olduğunu biliyoruz. Yazar, şair açısından edebiyat mahfilleri nasıl bir misyon yükleniyor?

Mahfiller bir yazar veya şairin edebiyatçı kimliğinin belirginleşmesinde, bu kimliğinin kuruluş ve kurgusunda asla göz ardı edilemeyecek önemdedir. Dolayısıyla mahfil toplantıları, bir “kimlik inşası mekânı”dır aynı zamanda. Buralara devam eden şair veya yazar, mahfilin kurucu kişileri, üstatları, sözü geçen insanlarını tanır ve onların yaşadıkları zamana nasıl ve ne düzeyde hitap ettiklerini, kendilerini bir edebî güç veya otorite olarak nasıl ortaya koyduklarını hisseder; onlarla yaptığı sohbetlerle, onlardan öğrendikleriyle bu otoritenin nasıl oluştuğuna bizzat karar verir. Şair ve yazarların kimliklerini kurmak ve kurgulamakta edebiyat mahfilleri çok önemlidir.

FARKLI KUŞAKLARI BULUŞTURUR

Edebiyat dünyasında farklı kuşakları buluşturan çok ünlü mekânlar arasında öne çıkan isimler hangileridir?

Edebiyat mahfilleri, usta ile çırağı, genç ile yaşlı sanatçıyı bir araya getiren bir edebiyat merkezidir. Genelde bir edebiyat mahfilinin en temel özelliği, sosyolojik anlamda birincil bir iletişimi sağlamaktır. Bu sayede kuşaklar birbirlerini tanırlar. Bunlara en güzel örnek Küllük’tür. Bu edebiyat mahfili, birçok edebiyatçıyı hatta kuşağı bir araya getirmiştir. Üsküdar’daki Çiçekçi Kahvesi, İkbal Kıraathanesi, Marmara Kıraathanesi, Baylan, Hatay Restoran, İstiklâl Caddesi’ndeki Çiçek Pasajı da farklı kuşakları bir arada görebileceğimiz edebiyat mahfillerindendir.

Peki yazar/şair kimliği kadar gittiği mekânı da onunla birlikte ünlenen adresler var mı?

Bu türden edebiyat mahfilleri çok fazladır. Meşhur ve önemli edebiyatçılar, devam ettikleri edebiyat mahfillerini meşhur etmekle birlikte orayı çeşitli açılardan bir cazibe merkezi de yaparlar. Yahya Kemal’in yaşadığı Park Otel, Orhan Kemal’in İkbal Kıraathanesi, Attilâ İlhan’ın Baylan Pastanesi, Marmaratörlerin genel merkezi Marmara Kıraathanesi, Cemal Süreya’nın gittiği Bastancı Hatay Restoran, Orhan Veli’nin Lambo’su bu türden yerlerin en meşhurlarıdır.

Mekânlar sadece sohbet edilen buluşulan yerler olmamış aynı zamanda pek çok yazar için eserlerini yazacakları adresler de olmuş. Yine kahramanını bu mekânlardan seçmiş yazarlar var. Edebiyat eserleri ile mekânlar arasındaki bağ üzerine neler söylersiniz?

Mekânlar, yaşanılan hayatın hemen her özelliğini, ekonomik, sosyal, siyasal ve edebî gelişme ve değişmelerini yansıtmakla birlikte bu gelişme ve değişmelere de etki ederler. Mahfilin mekânla olan kopmaz bağı, oradaki toplantıların unutulmaya direnç göstermesini sağlar. Milletlerin geçmişini sembolize eden her tür eser, unutulmayı engelleyen başka bir bağın oluşmasını mümkün kılar. Mahfil de bu anlamda edebiyatın hemen her tür verisini canlı tutan bir “edebiyat hafızasının mekânı” gibi düşünülebilir. Edebiyat mahfilleri, edebiyat hafızasını oluşturup bir arada tutar. Edebiyat mahfilleri, “edebiyat hafızasının mayalandığı” yerlerdir.


EVİNİ SANATÇILARA AÇAN KADINLAR

Şair Nigar’ın konağında edebiyat toplantılarının yapıldığını biliyoruz, Ahmet Midhat’ın matbaasındaki edebiyat sohbetlerine yine Fatma Aliye gibi dönemin yazar/şair hanımlarının gelip gittiği de biliniyor. Edebiyat dünyasındaki kadınlar bu mekânlarla ilişkisi nasıl olmuş? Sizce yeterince kabul görüyorlar mı? Tespitleriniz nedir?

Osmanlı’nın özellikle son devirlerinde ve Cumhuriyetin ilanından sonra evini sanatçılara açan pek çok kadından tabii ki söz edebiliriz. Çalışmamda “Salon edebiyatı” başlığında incelediğim bu tür edebiyat mahfillerinde edebiyat, kültür ve sanat meselelerinin yanı sıra musikinin de eksik olmadığına dikkatlerinizi çekmek isterim. Zeynep Sultan’ın konağı ile Şair Nigâr Hanım, İhsan Raif, Şükufe Nihal, Nahit Fıratlı, Adalet Cimcoz’un evleri önemli edebiyat mahfilleridir. Bu evlerdeki edebiyat sohbetleri, mahfilin katılımcıları ve konuşulan konuların edebiyata etkileri açısından şüphesiz değerlidir.

HIZ ÇAĞINDA EDEBİYAT MAHFİLLERİ

Bugün hâlâ edebiyat dünyasını buluşturan mekânlardan bahsedebilir miyiz? Eskisi kadar etkililer mi?

Hayat hızla değişiyor. Bu değişimden edebiyat da nasibini alıyor. Eskideki gibi bir araya gelen sanat-edebiyat insanların olmaması, bu türden mahfillerin tekrar kurulamayacağını bize düşündürebilir. Bu nostaljiye çok da saplanmadan değişen dünyaya uygun bir edebiyat mahfili geleneği neden kurulamasın. Nitelik bahsi ise edebiyatın/sanatın/kültürün toplumdaki yeriyle doğrudan ilgilidir. Değer verirseniz, değer görürsünüz ve değer bulursunuz.

Günümüzde aynı zamanda buluşma mekânları sosyal medyaya da kaydı. Bu değişim üzerinden mekânları değerlendirseniz neler söylersiniz?

İnternet üzerinden yapılan hiçbir aktivite sosyolojik açıdan birincil ve yüz yüze iletişim ve sohbetin yerine geçemez. Sosyal medya, hız çağında yaşayan bizleri tabii ki etkilemektedir, ama bu mecrada bir araya gelip de eskiden olduğu gibi kaliteli, güçlü bir edebiyat mahfili ortaya çıkabilmiş midir? Asıl gerçek, bu soruya vereceğimiz cevapta gizlidir.

#Turgay Anar
#Ketebe Yayınları
#Fatih Sultan Mehmet
4 yıl önce