|

Eksiği tamam eden hikâyeler

Eksile Eksile, Mustafa Başpınar’ın üçüncü hikâye kitabı. Başpınar, hikâyesini bireyin dünyasından hareketle kaleme alsa da en nihayetinde onu, cemiyetin ve yaşadığı coğrafyanın meseleleriyle bir arada kurgulamayı ilke ediniyor.

Yakup Öztürk
04:00 - 15/06/2020 Pazartesi
Güncelleme: 01:29 - 15/06/2020 Pazartesi
Yeni Şafak
Başpınar, Eksile Eksile’de aileyi merkeze alan bir hikâyeci olduğunu da gösteriyor.
Başpınar, Eksile Eksile’de aileyi merkeze alan bir hikâyeci olduğunu da gösteriyor.

Edebiyat, büyük sosyolojik, siyasal dönüşümlerle beraber kendisine her zaman yeni sahalar arar. Kentleşmenin, bugünkü anlamda bilinçli toplumun meydana çıktığı sanayileşme sonrası dönemlerde edebiyat ve sokağın gerçekliği, birbiri içerisinden yeni imkânlar doğurdu. Roman ve modern hikâye bu dönemlerin bir çocuğu olarak insan ve toplum ilişkisini bireysellikten toplumsallığa, romantizmden realizme doğru köklü sarsıntılarla taşıdı. 1900’lerin ilk çeyreğinde Rus gerçekçiliğinin, Marksist anlayışın, büyük sermaye ve pahalı sanat karşısında topluma dayanan edebiyatı teklif etmesiyle, roman, hikâye hatta şiir hayatın, sokağın ve tarihin akışını edebiyatın bir öznesi hâline getirdi. İnsanın psikolojik temelli iç dünyası yanında fakirliğin, kederin, savaşların, hastalıkların, kaybetmenin ağırlığı bütün perdelerinden sıyrılarak edebiyatta kendisini buldu. Türk edebiyatında da göçle dönüşen kentlerin, kasabaların hikâyesini, büyük şehirlerde tutunamayanların trajedisini, darbelerin, siyasal patlamaların toplumu çürüten taraflarını okuduk. Ne zamanki postmodern anlayışın edebiyata akseden tarafları doksanlardan itibaren Türk edebiyatına girdi, bu gerçekçi edebiyat yerini oyuna, soyuta, yapay ve çabuk tükenen bir anlayışa bıraktı. Dergilerde yazarının dahi boyunu aşan metinlerarası göndermelerle dolu hikâyeler yayımlandı. Gizem, ısrarcı bir anlaşılmazlık, tabiat ötesi kahramanlar ardı ardına metinlere yığıldı. Postmodernizmin metaforunu, pastişini, palimsestini ansiklopedilerden okuyabildiği kadarıyla anlayan türedi hikâyeciler asırlarca sürüp gelen halkaya makas atmayı bir maharet sandılar.

POSTMODERNİZM: KURALSIZLIĞIN KALESİ


Postmodernizmin eğlenceli tabiatı kabul etmek gerekir ki cezbedicidir. Bugün Türk romanında bu akımın taşıyıcısı isimler metinler üretiyor ancak kuralsızlığın kalesi kabul edilen postmodernizmin dahi kontrol altında tutması gereken bir çizgisi vardır. Neyse ki edebiyatı modern formlarında sürdürmeye çalışan, yaşadığı zamanın insana dair bütün manzaralarını sayfalarına taşıyan hikâyeciler var. Mustafa Başpınar bunlardan biri. Onun hikâyelerinde gökten düşen üç elmanın kokusunu, sululuğunu, kırmızılığını, hangi topraktan geldiğini duyarız. Son kitabı Eksile Eksile de bu türden hikâyelerden bir araya getirilmiş. Köyden kasabalara, şehirlere göçe mecbur bırakılan, yoksul ailelerin hikâyesiyle açılıyor kitap. Babalarını kaybetmiş çocukların, önce kocasını sonra oğullarını kaybeden annelerin ne zamana kadar eksileceğini sorarak başlıyor. Maden işçilerinin göçük altında ölümü, savaşların gölgesinde can vermemek için yola çıkan mültecilerin bebeklerini kaybetmesi ölümün milliyetsizliğini anlatıyor. Her sanatçı gibi Mustafa Başpınar da bu sahihliğini kendisini yazarak sağlıyor olmalı. Hikâye sanatının kurgunun tekelinde olduğunu kabul ederek kitaptaki türlü manzaraların otobiyografik izler taşıdığını iddia edebiliriz. Genç bir hikâyecinin, üniversite öğrencileri ile söyleşmek üzere yola çıkışını, heyecanlarını, karşılaştığı kitle karşısındaki şaşkınlığını ve popüler kültürün öğütücülüğünü anlattığı hikâyesi “Değişmeyen Ne Var Hayatta” bunlardan biri. Başpınar, günlerini üniversite öncesi gençlerle bir arada geçiriyor. Sınavlar, okul koridorları, idareciler, kaygı, stres bu hikâyelerin odağında. Milyonlarca gencin yaşadığı bir ülkede hikâyeler yazan Başpınar, “Stressiz Bir Sınav”da olduğu gibi modern zamanların ritüellerine dönüşen sınavlarda yok edilen gençliği tartışmaya açıyor. “Rutin”de elinde Çehov kitabıyla kendi rutinini aşmaya çalışan, meslekte on yılı aştığı için ne yapsa kendisini tekrar edeceğine inandırılmış bir öğretmenin dünyasına tanıklık ediyoruz.

TRAJİK BİR İMAJA DÖNEN AİLE

Başpınar, Eksile Eksile’de aileyi merkeze alan bir hikâyeci olduğunu da gösteriyor. Ancak Başpınar’da aile, çatışmaların, boşanmaların, hayal kırıklıklarının, borçlarıyla boğuşan insanların mekânı. En çok baba-oğul kavgalarının canlı tasvirleriyle karşılaşıyoruz. Kredi borcunu, faturaları, işsizlikleri konuşan, maaşların yetmediği kırılgan aile sofralarını görüyoruz. “Kişiliksiz Ağzı Olan Birinin Özgeçmişi” baba-oğul hikâyelerinden. “Gelince Konuşuruz” ise aile temasıyla en öne çıkanı. Orta yaşını neredeyse tamamlamak üzere bir kadının telefon konuşmasına tanıklık ettiğimiz hikâyede güzellikten yüzüne bakılmaz denilebilecek bir genç kızın aksayan bacağından dolayı gelin adayı görünmekten nasıl bir anda uzaklaştırıldığını anlatıyor. Başpınar, diyalog hâlindeki iki kadının sahte, aslında pekâlâ saygısızlığa dayanan ilişkilerini, hak, hukuk, din, diyanet diye sayıklayan kahramanın bir anda nasıl otomata dönüştüğünü kurguluyor.

#Mustafa Başpınar
#Eksile Eksile
#İz Yayıncılık
4 yıl önce