|

Endülüs’e selam olsun

Ortaçağ kültür ve tarihi çalışmalarının tanınmış ismi Maria Rosa Menocal’in “Dünyanın İncisi Endülüs” adlı eseri Avrupa topraklarında kurulan en güçlü islam medeniyeti tarihine ışık tutuyor. Kitapta anlatılanlar Müslümanların bu muhteşem döneme çok daha fazla ilgi göstermesi gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor.

Semiha Kavak
04:00 - 15/11/2020 Pazar
Güncelleme: 22:28 - 14/11/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Oldukça uzun bir dönem varlığını koruyan Endülüs Emevi İslam Devleti 1031-1090 yılları arasında çöküşe geçti.
Oldukça uzun bir dönem varlığını koruyan Endülüs Emevi İslam Devleti 1031-1090 yılları arasında çöküşe geçti.

Endülüs denince Müslümanlar olarak “Ah!” çekip, iç geçiririz. Zira Endülüs sadece bir coğrafyanın Müslümanların elinden çıkışını değil, aynı zamanda bir medeniyetin de yok oluşunu getirir akıllara.

Emevi Devletinin hikayesi Emevi ailesinden bir gencin zorunlu göçüyle başlar. “8. yüzyılın ortalarında bir gün Abdurrahman adında gözü kara bir delikanlı İslam’ın Yakın Doğu’daki kalbi Şam’daki evini terk etti ve sığınacak bir diyar bulma umuduyla Kuzey Afrika çöllerini arşınlamaya başladı. Abdurrahman Müslümanları ilk kez Arabistan çöllerinin dışına çıkarıp Bereketli Hilal’in zengin kültürleri ile tanıştıran iktidardaki Emevi Hanedanlığına mensuptu.”

Abbasilerin, Emevî hanedanına son vermesiyle Emevi sülalesinden gelen Hişam’ın torunu Abdurrahman, İspanya’ya giderek burada 756 yılında Endülüs Emevi Devleti’ni kurdu. Devletin ilk hükümdarı ve kurucusu olup Franklara karşı başarılı mücadeleler veren ardından da Abbasiler ile mücadeleye girişen ve sonunda İber Yarımadası’nda egemenlik kuran I.Abdurrahman’la başlayan Emevi Hanedanına mensup Müslümanların Endülüs’teki parlak devirleri çağa damgasını vuracak türdendi.

BİR MEDENİYET YIKILIYOR


Oldukça uzun bir dönem varlığını koruyan Endülüs Emevi İslam Devleti 1031-1090 yılları arasında çöküşe geçti. Âmiriler Dönemi’nin son hanedanı IV. Abdurrahman’ın başarısız politikaları devlet otoritesini zayıflattı ve Devletin sınırları içerisinde bulunan pek çok şehir bağımsızlıklarını kazanmak adına iç isyan çıkardı. İç karışıklıklar ve dış saldırılar nedeniyle Endülüs Emevi Devleti parçalandı.

Ortaçağ kültür ve tarihi çalışmalarının tanınmış ismi Maria Rosa Menocal’in “Dünyanın İncisi Endülüs” adlı eseri tarihin unutulmayan bu medeniyetini ve sonrasını ele alıyor.

Bu kitapta anlatılanlar Müslümanların bu muhteşem döneme çok daha fazla ilgi göstermesi gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor. Zira, Endülüs Emevi İslam Devleti, yedi yüz küsur yıl boyunca İslam’ın Avrupa’daki bir devleti olarak tarihe adını yazdırdı. Bu sürenin 624 yıl hüküm süren Osmanlı Devletinden daha uzun bir süre olduğunu düşünürsek, buradaki devlet yapılanmasının ne derece güçlü olduğunu daha iyi anlamış oluruz. Eğer, Emevi Devleti Avrupa’da günümüze dek tutunabilseydi belki de dünya tarihi yeniden yazılırdı.

ZENGİNLİK FARKLILARIN BULUŞMASINDAN

Farklı dil, din, mezhep ve etnisitelerin Endülüs’te hoşgörü içerisinde asırlarca bir arada yaşamasının derinliklerinin ortaya çıkması aynı zamanda İslamı ve Müslümanları barbar göstermeye çalışan Batı’ya bir cevap niteliği taşır. Bunun yanısıra burada ortaya çıkan medeniyet Orta Çağ’ı karanlık çağ olarak değerlendirenlere gerçeğin hiç de öyle olmadığını anlatır.

Abbasilerin Emevileri tahttan indirmesi ve aralarındaki savaşta Emevilerin yenik düşmesi Emevilere Endülüs’ün kapısını açtığı gibi, birbirlerine rakip bu iki hanedanın rekabetlerini başarı için kullanmalarını da sağladı. Abbasiler önce Şam’da sonrasında ise yerleştikleri Bağdat’ta dillere destan bir medeniyeti oluştururken, Emeviler de Endülüs’ü Avrupa’nın ilimde, bilimde, sanatta cazibe merkezi haline getirdiler ve burada çeşitli milletlerin bir arada yaşadığı bir toplumsal yapı geliştirdiler.

Ama ne yazık ki, her iki İslam devletinin çöküşüne giden yolda yine iç çatışmalar, kavgalar rol oynadı. Birçok şehir iç savaşlar neticesinde harabeye döndü, inşa edilmiş olan birçok eser bu çatışmalar nedeniyle yok oldu.

“Endülüslerin kendi aralarındaki iç çekişme ve ihanetler, Frenklerin güneydeki topraklara açılmasına fırsat tanıdı. Abdurrahman, tahta çıktığı ilk günden beri, Endülüs’ün kısa tarihinin büyük kısmını şekillendiren kargaşayı ortadan kaldırmaya kararlıydı.”

Ancak, tarih boyunca süren bu iç çatışmalar ve kavgalar nedeniyle birçok İslam devleti gibi bu iki devlet de aynı akıbeti yaşayarak tarihe karıştı.

Yazar, kitabında Endülüs medeniyetinde farklı milletlerin birbirlerine yakınlık sağlayan kültürel benzerliklerinden yola çıkarak kurulan medeniyetin şifrelerini çözmeye çalıştığı gibi, çözülmelere ve çöküşe giden aşamalara da dikkat çekiyor; “9.ve 10. Yüzyıllarda Dar-ül İslam; Arapça konuşan, kültürel ve entelektüel bakımdan zengin ve rengarenk bir dünyaydı. Emevi görüşü de bu zemin üzerine inşa edilmişti. Endülüs dünyası, Yahudi toplumu için sadece teknik ya da dilsel anlamda erişilebilir bir yer değildi. Kimliklerinin hayati bir parçasını oluşturuyordu ve bu durum hiçbir surette Yahudiliklerine aykırı değildi. Ülkedeki yaygın kültür de Yahudilerin varlığı ve çalışmalarından nasibini aldı.” “ziyadesiyle Araplaşmış Yahudiler, İbraniceyi Endülüs’te yeniden keşfedip dillerine hayat verdiler. Hıristiyanların, entelektüel felsefe tarzından camilerin mimari şekillerine kadar neredeyse tüm yönleriyle Arap tarzını sahiplendikleri yer, yine Endülüs’tü.”

Menocal’ın geçmişi günümüze taşıyarak resmettiği bu kitap kökleri bizim Yakın Doğu adını verdiğimiz bölgeye ve yedinci yüzyılın ortalarına dayanan bu beklenmedik gelişmelerin Avrupa tarihi ve medeniyetinin seyrini ne kadar derinden etkilediğini gözler önüne seriyor.

Sürükleyici bir roman tarzında kaleme alınmış olan eser öğretici olduğu kadar tarih boyunca Müslümanların kendi aralarındaki ihtilaflarının nelere mal olduğunu da ortaya koyuyor.

#Endülüs
#Maria Rosa Menocal
#Emevi
3 yıl önce