|

Eski ramazanlara dair düşünmek

Fransız tarihçi yazar François Georgeon ‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul’da Ramazan’ kitabında 18. yüzyıl sonuna doğru başlayan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce kesilen yüz elli yıllık uzun dönemde İstanbul’daki siyasal reformlar ve kentsel dönüşümler çerçevesinde Ramazan yaşantısındaki değişimi ele alıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/06/2018 Çarşamba
Güncelleme: 05:28 - 13/06/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
​Eski ramazanlara dair düşünmek
​Eski ramazanlara dair düşünmek

“İmanın, İslam topraklarında gözlemleyebileceğimiz en önemli kolektif tezahürü” Müslümanlığı yakından tanıyan iki fransız uzman yazar Jacques Jomier ve Jean Corbon, 1956 yılı Kahiresi’ne dair Ramazan tarifini böyle yapıyor. Bir başka Fransız tarihçi yazar François Georgeon ise ‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul’da Ramazan’ kitabında 18. yüzyıl sonuna doğru başlayan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce kesilen yüz elli yıllık uzun dönemde İstanbul’daki siyasal reformlar ve kentsel dönüşümler çerçevesinde Ramazan yaşantısındaki değişimi ele alıyor. Ramazanın İstanbul’daki değişimini sosyalleşme biçimleri, toplumsal eğlence ve alışkanlıklar, gösteriler, gece hayatı, siyasal merasimler, gayrimüslimlerin ve kadınların ay boyunca kamusal alandaki konumları gibi çok çeşitli konular çerçevesinde anlatan Georgeon, “İstanbul’da Ramazan vakti, toplumsal ve kültürel yaşamın iyice yoğunlaşıp toplumsal ilişkilerin, cinsiyetler arası ilişkilerin, kuşaklar arası sorunların, iktidar meselelerinin apaçık görünür hale geldiği bir dönem, kentin tarihi açısından müstesna bir göstergedir” diyor.


KOKULAR BİLE DEĞİŞİR

1924 doğumlu Georgeon’un Türkçede yayımlanmış başlıca eserleri şöyle: Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri, Modernleşme Sürecinde Osmanlı Kentleri, Doğu’da Kahve ve Kahvehaneler, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yaşamak, Doğu’da Mizah, Osmanlı-Türk Modernleşmesi, Bir İmparatorluğun Ölümü. Aynı zamanda Centre National de la Recherche Scientifique (CNRS) bünyesindeki Türk ve Osmanlı Araştırmaları Bölümü’nün yöneticisi olan Georgeon “Müezzinin sesi de daha sık duyulur olur minarelerden: Beş vakit okuduğu ezan dışında müminleri geceleyin kılınan, Ramazan’a özgü teravih manazına davet eder; sabahın erken saatlerinde de Allah’ın yüceliğini ilahi okuyarak temcit ile bildirir. Camilerden, mescitlerden hatta ileri gelenlerin konaklarından Kuran okuyan hafızların sesleri yükselir. Yeniçeri Ocağı’nın 1826 yılında lağvedilmesinden önceki dönemlerde çeşitli yerlerde mehteran çalınırdı. Özellikle canlı olan bazı mahallelerde geceleyin sokaklarda çeşitli sesler duyulur, kahvelerden ve gazinolardan (taraçalı büyük kahvehaneler) müzik sesi geldiği gibi Osmanlı kuklası diyebileceğimiz Karagöz gösterilerinin veya meddahların gülünç hikayelerinin yol açtığı kahkahalar da yükselir. Buna karşılık bir de İstanbul’un sessizliğe gömüldüğü saatler vardır; bu sessizlik de Ramazan’ın işaretlerinden biridir. Sabahleyin hala uykuda olan şehrin alışılmadık sessizliğidir bu; sütçünün, sakanın, salepçinin, simitçinin, zerzevatçının vb. Bildik bağırışları duyulmaz. Bu ay boyunca kokular bile değişir; çorba kokusu, güllaç kokusu, akşama doğru da fırınlardan yayılan pide kokusu doldurur sokakları” diye anlatıyor kitabında İstanbul Ramazan’ını.

Georgeon’un kitabının oryantalist bir bakış açısıyla kaleme alınmadığını söylemek mümkün. Kitapta Ramazan uygulamalarının tüm pratiklerine yer verirken gerçeklikten sapmıyor. Olduğu gibi bir tarihçi objektifliğinde anlatıyor. Size bir toplumu daha müstesna bir durumda inceleme fırsatı veriyor. Bize bizi bizle anlatıyor. Kendisinin incelediği dönemlerde sosyal ilişkilerin daha net gözüktüğünü, aynı şekilde bir Ramazan kültürünün çok değerli bir şekilde ortaya çıktığını kaydeden Georgeon, Ramazan’da oluşturulan mahallelerden şöyle söz ediyor: “İstanbul’da Tanzimat döneminde yapılan reformlarla birlikte şehirler de değişiyor. Ramazan mahalleleri oluşturulmaya başlanıyor. 14. yüzyılın son çeyreğinde, Ramazan etkinliklerinin ağırlık merkezi Ramazan’ın simgesi halini alacak kadar tanınan bir semte, Şehzadebaşı’na başına doğru kayar. Buraya semt demek biraz zordur, aslında bir sokaktır. 19. yüzyıl başında o devrin bir kent haritasında ‘Güzel Sokak’ diye geçen Direklerarası, daha çok Yeniçerilerin kullandığı bir sokaktı. Yeniçeriler 1826’da lağvedildiğinde kışlaları da yıkıldı, boşalan arazi Fevziye adı verilen vakfın idaresine verildi. 1860 yıllarında Ramazan ayında Beyazıt Meydanı ve Kapalıçarşı’dan gelen yaya ve arabalardan oluşan kalabalık Şehzade Camii’ne kadar doldurdu bu caddeyi. Ne var ki Direklerarası biraz daha ileri tarihte, 1880’lere doğru iyice rağbet görür ve Ramazan eğlenceleriyle tamamen özdeşleşir. 1900 yılına doğru İstanbul’da “Ramazan” demek “Direklerarası” demektir.”

GAYRİMÜSLİMLER DE KATILIR

Ramazan’ın gelişi aslında sadece müslümanları etkilemiyor. 19. yüzyılda başkent İstanbul’un çoğunluğunu müslümanlar oluşturmuyor. 1885 nüfus sayımına göre Osmanlı İstanbul’un 874 bin olan toplam nüfusunun yüzde 44’ünü Müslümanlar, yüzde 17,5’ini Rumlar, yüzde 17’sini Ermeniler, yüzde 5’ini Yahudiler ve yüzde 14’ünü de yabancılar oluşturuyor. Ramazan’ın ritmi başkentin öteki cemaatlerinde de kendini kabul ettiriyor, onların yaşamlarına da değişiklik getiriyor. Georgeon bu değişimi şu cümlelerle anlatıyor: “Ramazan telaşına onlar da gayet etkin biçimde katılır. Akşamları ve geceleri sayısız Ermeni ya da Yahudi müzisyen, Ermeni tiyatro oyuncusu, Çingene dansçı seferber olur. Sanılanın aksine Müslümanlar ile gayrimüslümler arasındaki ilişkiler oruçla geçen bu ayda yoğunlaşır. 1868 yılında kurulan, her dinden çocuğun bir arada yaşadığı Galatasaray Lisesi gibi bir kurumda dini ritüeller söz konusu olur olmaz öğrenciler birbirinden ayrılır ama Ramazan geldiğinde gerçek anlamda bir suç ortaklığı oluşur aralarında: Rum, Bulgar ya da Sırp öğrenciler öğlen yemeklerinden bol pay alırlar, fazladan aldıklarını da oruç tutmayan Müslüman arkadaşlarına verirler; aynı şey Paskalya’da da yaşanır: Bu sefer de Müslüman öğrenciler yortu günlerinin ağır, yağlı yemeklerinden yorgun düşen Hıristiyan arkadaşlarına hafif yiyecekler verir.”

#Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul’da Ramazan
#François Georgeon
6 yıl önce