|

Fatih'in gemilerini Çingeneler mi yaptı?

Çingenelik de her kültür gibi kendine has güzellik ve ilginç geleneklerle dolu. Mesela erkeklerinin boşanması için karısını babasının çadırının önüne bırakması yetiyor. Genç kızların yabancı erkeklerle konuşması yasak ama dansözlük yapmaları normal sayılıyor. Göçebe olanlarının naylon çadırlarının yanında son model minübüsleri duruyor. Demircilik yapan hatta Fatih Sultan Mehmed'in gemilerin demirlerini onlara yaptırdığı söyleniyor.

Emeti Saruhan
00:00 - 4/01/2009 Pazar
Güncelleme: 13:57 - 3/01/2009 Cumartesi
Yeni Şafak
Fatih'in gemilerini Çingeneler mi yaptı?
Fatih'in gemilerini Çingeneler mi yaptı?

Olay 2004 yılı Ramazan ayında geçiyor. Karagümrük'te, tam sınırında oturduğum Sulukule'den gökyüzüne, yanık yanık okunan bir Mevlüt yükseliyor. Sulukule eğlencesi gibi ibadetini de mahallece yapıyor olmalı; yıl boyu hemen hemen her akşam geç saatlere kadar yankılanan müzik sesinden sonra, bu defa sokak okunan mevlütle çınlıyor. Mevlüt'ün bittiğini bildiren El Fatiha'dan sonra gelen 30 saniyelik sessizliğin ardından, bir gırnata Çiftetelli'nin ilk notalarını üflüyor Edirnekapı surlarına doğru. Sulukule'de ibadet saatinden eğlence saatine geçiş sadece 30 saniye sürüyor. Benim de bir başkası anlatsa “abartıyorsun” diyeceğim bu anım, Çingenelerin kendilerine has bir kültüre sahip olduklarını gösteriyor. Köşelerden “A be atasın bi beşlik, bakayım falına” ya da elinde çiçekle “abii, bu güzel ablama alasın bi çiçek” diyerek karşımıza çıkıveren Çingeneler hakkında pek bir şey bilmiyoruz.


KOCAMA BAKACAĞIMA SÖZ VERİYORUM

Çingenelerin kökenlerinin Hindistan'a dayandığı ama Avrupa'da Türk sanıldıklarını, Fatih Sultan Mehmed'in gemilerinin demirlerini Çingenelerin yaptığı gibi bilgileri Fatih Belediyesi'nin Bir Çingene Yolculuğu kitabından öğreniyoruz.

Çingene kelimesinin oyun, eğlence, çalgı anlamına gelen 'çengi'den, çengi- gan veya çengi-gane 'çengiler' anlamında türediği düşünülüyor. Güneydoğu Anadolu Çingeneleri babaya pader, anneye mader çocuğa biçe, diğer yörelerin çingeleri ise babaya dad, anneye mıday çocuğa şopar, erkek çocuğa çav, kız çocuğuna çay demektedir ki bu kelimeler Hintçe'de neredeyse aynı. Osmanlı'da ise Çingeneler devlet tarafından özel bir ayrım ya da dışlamaya uğramamış. Genelde sınır boylarına yerleştirip, tampon bir bölge oluşturulmuş. Kendi aralarında Hint kast sistemine benzer bir sistemleri olan Çingene ailesinde erkek çocuklar bohçacılık yapan annelerine ya da dansözlük yapan, çiçek satan ablalarına refakat etmekle görevli. Ayakkabı boyacılığı, simit satıcılığı gibi mesleklerde de aile bütçesine katkıda bulunuyorlar. Kız çocuklar evde ya da çadırda temizlik, yemek pişirme, bulaşık yıkama, yemek yapma, su taşımayla meşgul. Kız ve erkek çocuklar ergenliğe ulaşıncaya kadar birlikte oynuyor, yıkanıyor ancak ergenlikten sonra kızlar tek başına hiçbir yere gidemiyor, çalışamıyor, yabancı erkeklerle konuşamıyor. Ama dansözlük doğal meslekleri. Ailede kadınların görevi ise çok. Bohçacılık, gündelikçilik, temizlikçilik, falcılık, çiçekçilik gibi işlerle aile geçimini sağlıyorlar. Doğurganlık önemli ama başlıca görevleri kocalarına bakmak. Çingene kadınlarının kocalarına olan sadakati Hint kadınlarının sadakatiyle benzerlik arz ediyor. Kocalarını hoşnut etmek için elinden geleni yapıyorlar. Evlenirken de kaynana ve kocalarına iyi bakacaklarına dair söz veriyorlar.


İÇ GÜVEYSİNE 'EV ÇİNGENESİ' DENİYOR

Çingene ailesinde erkekler aile reisi ve geçimin teşvikçileri. Müzisyenlik, hamallık, ayakkabı boyacılığı, seyyar satıcılık gibi işlerle uğraşıyorlar. Erkek egemen bir yapısı olan Çingene topluluğunda, evlenince hanımının evinde ya da çadırında yaşamaya başlayan kişiye iyi gözle bakılmıyor. Rom (adam) denmiyor ve çok aşağılayıcı bir terim olan 'ev çingenesi' tabiri kullanılıyor. Yaşlılar çok özel konuma ve yüksek saygıya sahip. Çingeneler küçük yaşta ve yakın akraba evliliği yapıyorlar. Çingene olmayan biriyle evlilik Çingenelikten ihraç sebebi. Çok evlilik serbest, boşanma da kolay. Göçebe Çingenelerde boşanma usülü, karısını babasının çadırı önüne bırakmakla gerçekleşiyor. Böyle keyfi boşanmalarda erkek, kadın tarafının kendine zarar vermemesi için bir müddet bulunduğu bölgeden başka yere göç ediyor. Türkiye Çingenelerinde şans ve mutluluk getirmesi için düğünde damadın kafasına bidonla süt, sonra da bu sütün üzerine un dökülüyor.


NAYLON ÇADIRLARIN YANINDA SON MODEL MİNÜBÜSLER DURUYOR

Yerleşik ve göçebe olarak yaşayan Çingenelerin yanı sıra yazın göçebe kışın yerleşik yaşayan Çingeneler de var. Yerleşik Çingeneler genelde şehir varoşlarında baraka türü veya oldukça kötü evlerde yaşıyor, müzisyenlik, demircilik, hurdacılık, seyyar satıcılık, hamallık gibi düşük seviyeli işleri yapıyorlar.


DANSÖZ BULUNUR!

Altlarında son model minibüs veya araba olan göçebe Çingeneler, yokluk nedeniyle değil, hayat biçimleri ve gelenekleri böyle olduğu için göç ediyor. Modern araba, cep telefonu, araç telefonuna sahip olmaları abartılı bir hayatı seven Çingenelerin gösteriş merakını tatmin ediyor. Bilim adamlarının genel kanaati hiçbir etnik grubun Çingeneler kadar müzik zevki ve kabiliyeti olmadığı yönünde. Her ne kadar müziği geçim için yapsalar da, eğlence ve oyuna düşkünlükleri nedeniyle, dinleyicileri eğlendirirken kendileri de eğleniyorlar. Çingenelerin rol modelleri Adnan Şenses, Kibariye, Sibel Can, Hüsnü Şenlendirici, Balık Ayhan ve Tarık Mengüç gibi isimler. Sulukule'de akşamları her evde taliplilerine “devriye” diye tabir edilen müzik ve dans gösterileri yapılıyor. Aydın'ın Nazilli İlçesi'nde Kuşbazlar Mahallesi'nde her evin önünde rengi, boyu, kıvraklığına kadar özelliklerinin sayıldığı “Dansöz bulunur” levhaları duruyor. Roman oyun tarzını yediden yetmişe bütün Çingeneler biliyor ve her düğün ve eğlencede keyifle oynuyor. Bir Çingene düğününde çalgıcılar dahil düğüne iştirak eden bütün insanlar aynı anda ritmik olarak oynuyorlar.



15 yıl önce