|

Felak Suresi Arapça okunuşu ve Türkçe anlamı: Felak Suresi oku, dinle, Diyanet meali

Felak Suresi Arapça okunuşu, Diyanet meali, fazileti, konusu, tefsiri haberimizde. Felak Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 113. suresidir ve her türlü kötülükten Allah'a sığınmayı emreder. Sure, sabah ve akşam okunması tavsiye edilen surelerdendir ve çok faziletlidir. Resulullah, Felak ve Nas surelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir. Haberimizde Felak suresinin Arapçasını, Türkçe okunuşunu, Diyanet mealini ve faziletini bulabilirsiniz.

12:20 - 27/07/2021 Salı
Güncelleme: 17:11 - 31/07/2023 Pazartesi
Yeni Şafak
Felak Suresi
Felak Suresi

Felak Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 113. suresidir. Sure, 5 ayetten oluşur. Surenin adı, "yarmak" anlamına gelen "felk" kelimesinden gelir. Sure, her türlü kötülükten Allah'a sığınmayı emreder.

Felak Suresi Medine döneminde inmiştir. 5 ayettir. Felak, sabah aydınlığı demektir. Resûlullah, Felak ve Nas surelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir.

Haberimizde Felak suresinin Arapça ve Türkçe okunuşunu, Diyanet mealini, tefsiri, konusunu ve faziletini bulabilirsiniz.

Felak Suresi Arapça okunuşu

قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ
وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ
وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ
وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ

Felak Suresi Türkçe okunuşu

1. Kul e'uzü birabbilfelak

2. Minşerri ma halak

3. Ve min şerri ğasikın iza vekab

4. Ve min şerrinneffasati fiyl'ukad

5. Ve min şerri hasidin iza hased

Felak Suresi Diyanet meali

﴾1﴿
De ki: "Sabahın rabbine sığınırım;
﴾2﴿
Yarattığı şeylerden gelebilecek kötülüklerden;
﴾3﴿
Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden;
﴾4﴿
Düğümlere üfürenlerin şerrinden;
﴾5﴿
Bir de kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden!

Felak Suresi dinle

Felak Suresi'nin nüzulü

Mushaftaki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci sûredir.
nden sonra,
nden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayetler varsa da (bk. Şevkânî, V, 615) üslûp ve içeriği bakımından Mekkî sûrelere benzediği görülür.

Felak Suresinin konusu

Sûrede bazı kötülüklerden dolayı Allah’a sığınılması öğütlenmektedir.

Felak Suresinin fazileti

  • Hz. Peygamber sahâbeden Ukbe b. Âmir’e şöyle buyurmuştur: "Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi:
    Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs”
    (Müslim, “Müsâfirîn”, 264). Resûlullah, Felak ve Nâs sûrelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 25. Bu iki sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. İbnKesîr, VIII, 550-553).
Felak Suresi'nin faziletleri
şöyledir:
  1. Felak Suresi, her türlü kötülükten Allah'a sığınmayı emreder.
  2. Sure, sabah ve akşam okunması tavsiye edilen surelerdendir.
  3. Felak Suresi, sıkıntı ve üzüntüden kurtulmak için okunabilir.
  4. Sure, şeytanın vesveselerinden korunmak için okunabilir.
  5. Sure, hastalıkların şifası için okunabilir.
  6. Sure, kötü rüyalardan korunmak için okunabilir.
  7. Ev ve iş yerlerinin korunması için okunabilir.
  8. Yolculuklar da okunabilir.

Felak Suresi Tefsiri

Sabah
” diye çevirdiğimiz felak kelimesi “
yarmak”
anlamındaki felk masdarından isimdir. Yarma ve çatlatma neticesinde meydana gelen şeyin sıfatı olarak kullanılmaktadır. Yaygın yoruma göre burada Allah’ın gece karanlığını yarması neticesinde meydana gelen sabah aydınlığını ifade eder. Ancak, bir sonraki âyetle bağlantısı dikkate alındığında kelimenin,
“yokluktan yarılıp çıkan mahlûkat”
şeklinde özetleyebileceğimiz daha genel bir anlam içerdiğini kabul etmek gerekir. Buna göre felak kelimesi kâinatın yokluk alanından belki bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade eder. Bu cümleden olmak üzere arzdan kaynayan pınarlar, bulutlardan boşalan yağmurlar, tohumlardan filiz veren bitkiler, rahimlerden çıkan yavrular gibi Allah’ın kudretiyle bir asıldan, bir kaynaktan ayrılıp çıkan bütün mahlûkat felak kelimesinin kapsamına girer. Ayrıca –Muhammed Esed’in de belirttiği gibi (III, 1324)– felak kelimesinin, “
bir belirsizlikten (dönem) sonra hakikatin ortaya çıkışı
” şeklindeki tanımı (Tâcü’l-arûs, “flk” md.) dikkate alındığında “
sabahın rabbi
” deyimiyle “
Allah’ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin ona sığınmasının, ‘hakikatin ardından koşmak’ ile eş anlamlı olduğuna
” işaret edildiği de düşünülebilir. Eski tefsirlerde felak kelimesine, “
cehennemin ismi, cehennemde bir zindanın veya bitkinin ya da kuyunun ismi”
gibi –bize göre isabetli olmayan– başka yorumlar da getirilmiştir (meselâ bk. Taberî, XXX, 349-351; Şevkânî, V, 616-617).

Bütün mahlûkatın şerrinden Allah’a sığınmanın gereği vurgulanmıştır. Bu ifade, maddî ve mânevî, dünyevî ve uhrevî, dış âlemde veya kişinin nefsinde, tabii ve ihtiyarî, her türlü şerri kapsamaktadır. Allah’ın yarattıklarının şerri, kötülüğü yaratma bakımından Allah’a ait olmakla beraber her yaratılanın bir hikmeti, bir faydası, ilâhî plana uygun bir fonksiyonu vardır. Bu imtihan planında ve ortamında insana kötüyü isteyip istememe ve onu icra için iradesini harekete yöneltme yetisi verilmiştir. Öte yandan Allah’ın kötü olarak nitelemediklerini kötü sayan veya kötü kılanlar, bu sınava tâbi olan şuurlu varlıklardır yani kötülük onların tavrı, tercihi, kullanma ve uygulama biçimi ve yeri ile ilgilidir.

“Gece” diye çevirdiğimiz gâsık kelimesine müfessirler “soğuk, Süreyyâ yıldızı, güneş, ay, yılan ve zarar veren her şey” mânalarını da vermişlerdir (bk. Râzî, XXXII, 194-195; Şevkânî, V, 616). Buna göre bastırdığında soğuğun, battıklarında Süreyyâ yıldızı veya güneşin, tutulduğunda ayın, soktuğunda yılanın ve zarar veren her şeyin şerrinden Allah’a sığınmak gerekir. Ancak burada da müfessirlerin çoğunluğu bizim meâlde verdiğimiz “gece” mânasını tercih etmişlerdir. Çoğu zaman ve özellikle bu âyetlerin indiği devirlerin şartlarındaki insanlar için gece karanlığı korkutucu ve ürperticidir; faydaları yanında bazı sıkıntıları da vardır. Çünkü gece karanlığında insanın faaliyetleri zorlaşır, gündüzün yapılan işlerin bir kısmı gece yapılamaz, hatta bazan imkânsız hale gelir; yolcu yolunu şaşırır, düşmana karşı korunmak güçleşir. Râzî şöyle der: “Geceleyin yırtıcı hayvanlar inlerinden, haşereler yerlerinden çıktığı, hırsızlar ve soyguncular hücuma geçtiği, yangınlar olduğu ve yardım imkânı azaldığı için gecenin şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiştir (bk. XXXII, 195). “Çöken karanlık” mecazi anlamda zulüm ve cehalet karanlığı, karanlık düşünceler ve insanın içine çöken, onun ruh dünyasını karartan kin, öfke, şehvet ve kıskançlık gibi kötü huylar yahut ölüm, ümitsizlik ve karamsarlık gibi insanı korkutup kaygılandıran haller şeklinde de yorumlanabilir.

Üfürenler
” diye çevirdiğimiz
neffâsât
kelimesi hem erkek hem de kadın için kullanılır (bk. Abduh, s. 181). Âyet metnindeki ukad ise “
düğüm”
anlamına gelen ukde kelimesinin çoğuludur. “
Düğümlere üfürenler
” diye tercüme ettiğimiz ifade, “
kadın sihirbazlar, sihirbaz nefisler, sihirbaz gruplar
” anlamlarında da yorumlanmıştır (bk. Zemahşerî, IV, 301). Zemahşerî, âyette Allah’a sığınılması emredilen asıl kötülüğün ne olduğu hususunda şu ihtimalleri sıralar: a) Sihirle uğraşanların yaptıkları işten ve bunun günahından; b) Sihirbaz kadınların, yaptıkları sihirle insanları fitneye düşürmelerinden ve bâtıl şeylerle insanları aldatmalarından; c) Sihirbazlar üfürdükleri zaman onların etkisiyle değil Allah’tan gelen bir musibetten Allah’a sığınmak emredilmiştir (bk. IV, 301). Râzî, neffâsât kelimesini, “
cinsel cazibeleriyle erkekleri âdeta büyülercesine etkileyip türlü türlü işler yaptıran kadınlar
” şeklinde özetleyebileceğimiz mecazi bir anlamda yorumlamanın uygun olacağını belirtmiştir (XXXII, 197). Bununla birlikte yaygın yoruma göre burada gerçek büyücü ve üfürükçüler kastedilmiş ve kadınıyla erkeğiyle büyü ile meşgul olan herkesin şerrinden Allah’a sığınılması emredilmiştir. Câhiliye döneminde ipi düğümleyerek ve düğümlere bir şeyler okuyup üfleyerek büyü yapıldığı birçok kaynakta zikredilmiştir. Âyette düğümlü ipe üflenerek yapılan büyünün etkisinden ve şerrinden değil, bunu yapanların kötülüğünden söz edilmiştir. Şu halde bu tür işlerle meşgul olanlar insanları aldatmakta, kafalarını karıştırmakta, onları bilhassa sıkıntılardan kurtulma hususunda gerçeklere yönelmekten ve bilime uygun tedbirlere başvurmaktan alıkoymakta, yanlış yollara ve davranışlara yönlendirmektedirler. Âyet, müminlerin büyücü ve üfürükçülere itibar etmemeleri, onlardan uzak durmaları, onlara değer vermekten sakınmaları gerektiğini de ortaya koymaktadır. Nitekim Taberî’nin naklettiği bir rivayete göre Hasan-ı Basrî, bu âyet söz konusu olduğunda “
Sihre bulaşanlardan sakının
” demiştir (XXX, 353; bu konuda ayrıca bk. Bakara 2/102 ).
Felak ve Nâs sûrelerinin Medine’de indiğini söyleyen müfessirler burada bir yahudi tarafından
Hz. Peygamber’e
sihir yapıldığını, bu sebeple onun altı ay veya daha fazla bir süre rahatsızlanıp söylemediği bir sözü söylemiş ve yapmadığı bir şeyi yapmış gibi hayal ettiğini, bunun üzerine
Felak
ve
Nâs
sûrelerinin indiğini ve
Resûlullah
’ın bunları okuyarak şifa bulduğunu bildiren rivayetlere dayanmaktadırlar (bk. Kurtubî, XX, 253). Ancak diğer
Mu‘tezile
âlimleri gibi
Zemahşerî
de âyetle ilgili yorumunda, bu tür uygulamaların gerçekliğine ve etkilerine inanmayı kesinlikle reddeder (bk. IV, 301). Son dönem âlim ve müfessirlerinden
Muhammed Abduh
, böyle bir olayın peygamberin ve vahyin sihir vb. beşerî etkilerden korunmuşluğunu ifade eden âyetlere (bk. Mâide 5/67; Hicr 15/9) aykırı olduğunu ileri sürerek ilgili rivayetlerin kabul edilemeyeceğini söylemiştir (Tefsîru cüz’i Amme, s. 181-182). Benzer görüş
Reşîd Rızâ
tarafından –mevcut psikolojik bulgulara da dayanılarak– daha ayrıntılı bir şekilde ifade edilmiştir (bk. Menâr, I, 398 vd.). Bizim kanaatimize göre bilgi ve inanç konularında mütevâtir olmayan rivayetlerin dayanak olamayacağı birçok Sünnî âlimin üzerinde birleştiği bir kural olup peygambere büyü yapıldığı iddiasının hem bilgi hem inançla ilgisi bulunduğundan bu konuda mütevâtir olma değeri taşımayan rivayetlere itibar edilmemesi gerekir (ayrıca bk. Alâeddin es-Semerkandî, Mîzânü’lusûl, s. 434).
Kıskanç kişi
” diye çevirdiğimiz hâsid kelimesi “
kıskanmak
” anlamına gelen
hased
kökünden sıfat olup kıskançlık ve çekememezlik duygusunun etkisinde kalan kişiyi ifade eder. Bu duygunun etkisiyle “
birinin sahip olduğu nimetin zevalini arzulama
” anlamına gelen haset, İslâm ahlâk kaynaklarında başlıca kötülük kaynakları arasında gösterilmiştir. Bir tür ruh hastalığı kabul edilen hased duygusunun insan tabiatındaki bencillik eğiliminden, dolayısıyla başkalarının kendisinden daha üstün durumda olmasına tahammül edememesinden kaynaklandığı, bu durumun onu bir tür bunalıma soktuğu bildirilmektedir. Bu sebeple âyette, kıskançlığı tutan hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmanın önemine dikkat çekilmiştir (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/109).

Fatiha ve Kısa sureler

#Felak Suresi
#Diyanet
#Felak suresi Türkçe Okunuşu
#Felak suresi anlamı
#felak suresi Okunuşu Arapça
3 yıl önce