|

Fikir farklı yılbaşı farklı

Bugün olduğu gibi geçmişte de yeni yıla herkes farklı etkinlikler, eğlenceler düzenleyerek girerdi. Yılbaşı kutlamak caiz mi değil mi tartışması ise en az 40 yıldır değişmedi.

Ayşe Olgun
04:00 - 3/01/2021 Pazar
Güncelleme: 22:05 - 2/01/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Pandemi nedeniyle bu yıl yılbaşında evdeydik. Toplu mekanlarla yeni yıla girmek yasaklandı. Peki evlerde neler yapıldı? Eğlence mi? İç muhasebenin yapıldığı bir gece mi oldu? Yoksa diğer rutin günlerden bir farkı yok muydu?

Yeni yıl gecesi herkes kendi ikliminde 2021’e hoş geldin dedi. Ortak olan ise hepimizin evde olmasıydı.Kimi aile içinde küçük eğlenceler düzenledi kimi ise yılın diğer günlerinden farksız bir şekilde bu geceyi geçirdi. Aslında her yıl yeni yıl yaklaşmaya başlayınca bir tartışmadır başlar. Yeni yıl kutlamak bizim ne geleneğimizde ne de dinimizde var diyenlerle yeni yıl kutlamakta bir beis görmeyenler arasında tartışma bu yıl da önce sosyal medya hesaplarında yaşandı. Oysa bu tartışma yıllardır yapılır? Ne kutlayanlar geri adım atar, ne de kutlamayı doğru bulmayanlar. Bu tartışmalar her defasında beni çocukluk yıllarıma götürür. Bugün sosyal medyadan yükselen o farklı sesler çocukluğumda da aynı sitenin içindeki evlerden yükselirdi.


Çocukluğum Erzurum’da geçti. Oturduğumuz 80 dairelik site bir anlamda yetmişli ve seksenli yılların küçük bir Türkiyesi idi. Sitemizde Erzurumlu ailelerin yanında doğuya görev yapmak için gelmiş bürokratlar da otururdu. Yaşamları birbirinden son derece farklı olsa da komşuluk ilişkileri bu farklılık içinde sekteye uğramazdı. Mesela annelerimiz yaptığı gün toplantılarında kimse fikrine, yaşam tarzına göre ayrılmaz herkes davet edilirdi. Ya da sitenin aylık toplantılarında alınacak kararlarda yine herkesin söz hakkı olurdu. Kimse fikrinden, kariyerinden dolayı daha kıymetli olmazdı. Farklılıklar ise ramazanlarda ve yılbaşı gecelerinde ortaya çıkardı genellikle. Bu tartışmalar büyükler arasında olduğu kadar çocuklar arasında da dile getirilirdi. Ama farklılıklara rağmen kimse kimseyi dışlamazdı.

MEKKE’NİN FETHİ’NE DOĞRU

Üst komşumuz ünlü bir kuran kursu hocasıydı.Münteha Hoca sitenin karşısındaki camide ya da evinde zaman zaman kadınlara vaaz verirdi. Bu vaazlarının en çok konuşulanı ise yılbaşı gecesinden birkaç gün önce evde toplanan kalabalığa yapılırdı. Daha çok mütedeyyin hanımların çocuklarıyla gittikleri bu toplantılarda Münteha Hoca “Yılbaşını kutlamak Hıristiyan işidir, dinden çıkarsınız” diye sert bir dille yılbaşı için hazırlık yapan aileleri uyarırdı. Bu vaazlar etkili de olurdu. Bu vaazı dinleyen kadınlar çocuklarına, eşlerine televizyonun düğmesine bile dokunmalarına izin vermez, geceyi ibadetle ve nefs muhasabesiyle geçirmenin daha doğru faziletli olacağını anlatırevde o geceye mahsus konulan kuralları uygularlardı. Evlerde o gece ibade yönelme, tefekkür etme anlayışı bir kaç yıl sonra bütün ülkede olduğu gibi bizim şehrimizde de yapılan Mekke’nin Fethi programlarıyla taçlandı. Daha çok gençler Halk Eğitim Merkezi’nde o gece şiirlerin okunduğu, söyleşilerin yapıldığı Mekke’nin Fethi programına gitmek için akın akın yollara dökülürdü.

TOMBALA YASAK MONOPOLY OLUR

Bir de babam gibi yılbaşı gecesi kutlamasını bir gün önceye ya da sonraya alanlar olurdu. Bizim gibi aileler yılbaşı gecesi evinde özel bir yemek hazırlamaz, televizyonu da belli bir saate kadar açık tutardı. Yeni yılın hayır ve bereket getirmesi için dua eder, bir gün önce ya da bir gün sonra da kuruyemişler, meyvelerle diğer günlerden çok daha zengin ailece bir akşam çayı içerlerdi. Tombala ise “günah” sayıldığı için biz çocuklara tombala değil monopoly, kızma birader, satranç vs oynamaya izin verilirdi. Ama tabi bu oyunlar yılbaşı gecesi oynanmazdı.Bugün hala söylenen şu cümle o zaman da epey revaçta olan bir savunma cümlesiydi: “Biz Noel’i değil yeni bir yıla girmeyi kutluyoruz.” Günahtı, değildi derken yeni yılı kutlamanın Hristiyan adeti olmadığa ikna olmuş komşularımızın evinde bir iki gün öncesinden hummalı bir hazırlık başlardı. Kimi evlerde ‘hindi gavur işi’ diye o gece tavuk pişirilirdi. Tavuk pişirilen evlerin sofralarına da evlerine de alkol girmeden o gece kutlanırdı.

HİNDİ Mİ TAVUK MU

Bir yılbaşı gecesi ikinci katta oturan çok samimi arkadaşımın anneannesinin alkolsüz ve tavuklu yılbaşı sofrasına davet edilmiştim. Çocukluğumda yılbaşı kutladığım tek yıl diye o geceyi hatırlarım. Efsane yemekler yapan anneannenin o geceki sofrası da görülmeye değerdi. Üçüncü katta oturan Deniz’in annesi hindi pişirir, yılbaşını ekran karşısında geçirirlerdi. Münteha Hoca’nın tam yan dairesinde oturan Zeki bey amcalar ise karısıyla yılbaşı balosuna giderlerdi. Sitenin belki de en şık hanımlarından birisi de Zeki Bey amcanın kendinden oldukça genç olan eşi Güzin Hanım teyzeydi.Dokuzuncu katta oturan arkadaşımız Melahat’ın babası makinistti. Tren istasyonuna bile sallana sallana giden o amcayı ayık kafalı haliyle hiç hatırlamıyorum. Yılbaşı gecesi ise daha fazla içerdi. Evlerinde bütün eşyalar kırıktı. “Babam içince kapıya tekme attı, masayı kırdı” diye anlatırdı Melahat. O gece de fazla alkol alınca nara sesi yükselirdi üst katlardan. Bizim yan dairemizde ise bir albay üç çocuğuyla birlikte yaşardı. Yılbaşı gecesi orduevinde verilen baloya katılan bir başka aile de onlardı. Ertesi gün de Hanife hanım teyze annemlere geceyi tüm teferruatıyla eve gelir anlatırdı. Yedinci kattaki Hacı Lütfi bey amcaların evinden o gece çıt çıkmazdı. Televizyonu bile o gece açmazlardı. Bilirsiniz o yıllarda yılbaşını evde geçirenlerin biricik eğlencesi TRT1’deki yılbaşı eğlencesi programını izlemekti. Ajda Pekkan, Zeki Müren, Emel Sayın ekranın ağır toplarıydı. Tam 12.00’de ise dansöz oynatılırdı ekranlarda. Ertesi gün komşular birbiriyle gecenin değerlendirmesini yaparken ‘ama biz dansözü seyretmedik’ deyip yılbaşını kutlasalar da ‘günahtan’ kaçındıklarını ima ederlerdi. O saatte televizyonu açık olanlar ise genellikle ‘O baktı’ diyerek kocalarını suçlayan ifadelerle geceyi anlatırlardı. Ama bana göre 31 Aralık gecesinden daha eğlenceli olan yeni yılın ilk haftası okulda yaşananlardı.

ÜNİTE DERGİLERİNDE NOEL AĞACI

Çoğunuzun hatırlayacağı gibi eskiden ünite dergilerinde yılbaşı gecesini anlatan görselli bir yazı olurdu. Bu görselde henüz çekirdek aileler değil geniş aileler çizilirdi. Sobanın üstünde kestaneler pişerken bir koltukta dede diğerinde nine gülümserdi. Çocuklar yerdeki halı üstünde anne ve babalarıyla tombala oynardı. Evin bir köşesinde ise süslü çam ağacı olurdu. İşte bu resim bizim çocuk zihinlerimizdeki “Gerçek yılbaşı gecesi” diye algılanırdı. Çünkü yeni yılda okula gittiğimiz ilk gün öğretmenimiz resim dersinde “Evet çocuklar, yılbaşını nasıl geçirdiniz?” diye sorduğunda hepimiz evlerimizdeki yılbaşı gecesini bir saatliğine unutur dergide gördüğümüz o resmi çizerdik: Sobanın üstünde kestane, yerde ailece oynanan tombala, köşede ise noel ağacımız. Yine hepimiz koltuklara bir dede ile nine oturturduk sanki onlar hep bizimleymiş gibi. İşin ilginç yanı öğretmenimiz resim defterlerimizdeki bu sahneye itiraz ettiğini hatırlamıyorum. Teker teker resimlerimize bakar “Aferin” diyerek imzalayıp geçerdi. Yeni yılınız kutlu olsun!

#Yılbaşı
3 yıl önce