|

Filistin’i Aramak insanlığı aramaktır

Bazı kitaplar vardır onları ara sıra hatırlamak gerekir. İşte bunlardan birisi de Najla Said’in Filistini Aramak adlı kitabı diyebiliriz. Kudüs doğumlu Edward Said ile Beyrut doğumlu Mariam Said’in 1974 yılında Boston’da dünyaya gelen Najla Said’ın kaleme aldığı bu kitap anı ve biyografiden oluşuyor.

04:00 - 15/01/2021 Cuma
Güncelleme: 01:55 - 15/01/2021 Cuma
Yeni Şafak
Najla Said
Najla Said
İBRAHİM DEMİRCİ

Başlık olarak seçtiğim cümleyi, Nuri Pakdil’in, “Kudüs sevilmeden insanlığa girilemez.” cümlesini hatırlatması için tırnak içine aldım. Filistin’i, Kudüs’ü insanlıkla özdeş kılan bu yaklaşımı pek çok kimse, abartılı, yanlış, siyasal, ideolojik, güdümlü, tarafgir, dar, slogancı vb. bularak küçümsemeye kalkabilir. Oysa durum, onların sandığı yahut sanmak istediği gibi değildir. Filistin ve Kudüs, hakikaten insanlıkla özdeştir. Filistin’i aramak, hakikaten hakiki insanlığı aramaktır. Kudüs sevilmeden hakikaten insanlığa girilemez.

Beni bu kesin yargıya götüren yeni bir kanıt, bu keskin sonucu zihnimde bir kez daha pekiştirmemi sağlayan sağlam bir dayanak duruyor önümde: Najla Said’in Filistin’i Aramak adıyla dilimize çevrilmiş olan kitabı.

“Arap-Amerikalı Bir Ailede Bocalayarak Büyümek” alt başlığını taşıyan eseri Leyla Burcu Dündar, Türkçeleştirmiş. Zoomkitap biyografi dizisinin 3. kitabı olarak 2015 yılında yayımlanan kitabın kapağında “anı” olduğu belirtilmiş. Biyografi ile anı türlerinin ortak yönleri bulunsa da pek çok açıdan farklılıkları olduğunu da biliyoruz. Najla Said, on beş bölüme ayırarak kurguladığı bu 208 sayfalık çalışmasının başına “Annemle babama” ithafını koymuş.

ZEKİ DUYARLI VE DÜRÜST BİR KIZIN HİKAYESİ


Kudüs doğumlu Edward Said ile Beyrut doğumlu Mariam Said’in ilk çocukları Wadie Said’den sonra 1974 yılında Boston’da dünyaya gelen ikinci ve son çocukları Najla Said, doğduğu, seçkin okullarında okuduğu, yurttaşı olduğu Amerika’da yetenekli bir oyuncu olmasına rağmen o kadar çok “red” ile karşılaşır ki, sonunda kendi topluluklarını kurmak zorunda kalırlar. Kendi hayat hikâyesinden hareketle 2009’da kaleme alıp sahnelediği oyununun “anı” yahut “biyografi” türünde yeniden yazıldığı bu metni, siz isterseniz otobiyografik bir roman olarak da okuyabilirsiniz.

Najla, hayır hayır Necla, hayatını dürüstlüğün, içtenliğin, ince duyarlığın pırıl pırıl güzelliğiyle, açıksözlülüğün doğallığı ve cesaretiyle önce bir tiyatro oyunu olarak kaleme almış, çeşitli salonlarda ve okullarda sahnelemiş. Sonuç hakkındaki değerlendirmesi şöyle: “Sahnelemeye başladığımdaysa insanların dinlemeye istekli olduklarını gördüm çünkü bu sadece benim hikâyemdi; çünkü tam da biraz çetrefil, can sıkıcı ve alışılmamış olduğu için karmaşıklığıyla evrenseldi. Karışık bir kimliği olmak, aslında daha büyük ve çeşitli bir insan grubuyla ilişki kurmayı kolaylaştırıyor. Ayrıca, kendi gençliğime gülebilmem ve ergenken nasıl ciddi olan hiçbir şeyi umursamadığımı gösterebilmem (ve hâlâ da bazen umursamam), insanların benimle birlikte öğrenmesine ve kendi karmaşalarında, Ortadoğu’daki sorunlara ilişkin farklı derecelerdeki kararsızlık ve ilgisizliklerinde huzura kavuşmalarına yol açtı.” (s. 205)

Filistin’i Aramak’ın hemen her bölümünde zeki, duyarlı ve dürüst bir kızın, kendisine, ailesine, çevresine, okul arkadaşlarına, öğretmenlerine, bütün dünyaya ilişkin gözlem, değerlendirme ve sorgulamalarına tanık oluyoruz. İkide bir içimizde bir şeyler titriyor, sık sık dişlerimizi sıkmak yahut dudaklarımızı ısırmak gereğini duyuyoruz. Oyununda “hüzünlüyken bile komik” unsurlar bulunduğunu belirten yazarın anlattıklarının çoğu, bana “komikken bile hüzünlü” göründü.

ANILAR EŞLİĞİNDE ÇOCUKLUK GÜNLERİNE

Kendisi başta olmak üzere bütün tarafları insaf ve hakkaniyetle koruyup kollamayı gözeten anlayış genişliğinin, adalet duygusunun temelinde Kudüs’te yüzyıllarca mescid, kilise ve sinagogu barış içinde bir arada yaşatmış olan İslâm uygarlığının faziletleri yatmaktadır. Bu faziletlere bütün insanlığın -öncelikle de Müslümanların- sahip çıkması gerekmez mi?

“Babam, on beş yaşındaki oğlunun ne tür bir metafizik yanıt aradığını büyük olasılıkla gayet iyi biliyordu; o, Wadie’nin aynı soruyu yılmadan kaç kez sorabileceğini görmekten çocukça bir haz alır gibiydi.” (s. 16)

“(Beyrut’ta aile üyelerim) onlardan (Müslümanlardan, Filistinlilerden) nefret etmeyi reddetmişlerdi; hepimizin insan olduğu yönündeki inançlarına sımsıkı sarılmışlardı.” (s. 22)

“Beyrut’ta herkesin odasının bir balkonu vardı. Bizim de New York’ta bir tane olmasını isterdim. Oysa bizim yalnızca yangın merdivenlerimiz vardı ve asansör görevlimiz Nick’e göre, onları kullanan sadece hırsızlardı.” (s. 33)

“Daha sonra fark ettim ki, oyun oynamaya davet ettiğim arkadaşlarımdan bazılarının evimize gelmesine izin verilmiyordu.” (s. 42)

“Okuldayken, neyin ‘doğru’ neyin ‘yanlış’ olduğuna dair bir düşünceye uymaya zorlandığımı hissederdim; evdeyse daha büyük ve farklı bir dünyanın parçası olma farkındalığının getirdiği huzur ve dayanışma duygularıyla mest olurdum. “ (s. 66)

New York City çapında dördüncü sınıf öğrencileri arasında düzenlenen resim yarışmasında “hiç kan veya şiddet imgesi içermeyen yegâne çizim”i (s. 91) ile birinciliğe lâyık görülen Necla, bu başarıyı anlamakta da kabullenmekte de sıkıntı çeker. Sıkıntıları ve sorunları yüzünden yemekten içmekten kesilen ve tedavi gören kızcağızın “Lübnanlı, Filistinli, Arap” olduğunu kabullenmesi de, açığa vurması da kolay olmamıştır.

Sevdiği bir arkadaşına, “Ben Filistinli ve Lübnanlıyım” diye ağzından kaçırıveren Necla, “Elimde değil, öyle doğmuşum işte.” açıklamasını eklemekten kendini alamaz (s. 102).

Arap düşmanlığını açıkça dile getiren bir Fransız çiftçisi, Necla’nın Lübnanlı olduğunu öğrenince şöyle diyecektir: “Lübnanlılar Arap değildir! Hayır, hayır, hayır, Lübnanlılar Arapça konuşur ama Arap değillerdir.” (s. 123)

“Benim ikinci ismim ‘Wadad’, anneannemin ismidir ve ‘sevgi’ anlamına gelir. / Tüm bunları yan yana getirince ben, Najla Wadad Said, kelimesi kelimesine ‘mutlu ve açık bir sevgi yarasıyım.’” (s. 182)

Bu mutlu ve açık sevgi yarasını özenle dilimize kazandıran, çeviri tercihlerini notlarla -gerektikçe- okuyucuya aktaran Leyla Burcu Dündar’a teşekkür diyorum.

#Najla Said
#​Filistin’i Aramak
#Leyla Burcu Dündar
3 yıl önce