Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un son dönemlerde Türkiye’ye yönelik ,dozunu her geçen gün daha da artıran çıkışlarının sebebini 1916 senesinde aramak lazım. O zaman çok net olarak anlayacağız ki Macron’un çıkışları vicdan değil cüzdan bazlı..
Osmanlı’nın 300 yıllık idaresini, maddi ve manevi mirasını babalarının malı gibi taksimata tabi tuttular:
•Irak ve Filistin, İngiltere( hali hazırda Ürdün’ün bulunduğu topraklar da dahil olmak üzere)
Suriye ve Lübnan da Fransa müstemlekesi oldu.
Hızlarını alamayan İngiltere Mısır’ı Fransa ise Mağrip’i kontrolü altına aldı.
Günümüze gelecek olursak, konuşmalarında Türkiye ‘ye karşı bölge halkı adından konuşan Macron’un büyük dedesi Picot , Birinci Cihan savaşının belirsizliğini fırsat bilerek Osmanlı’nın yasal mirasına çöktüğü o anlaşma Arapların bilgisi dışında gizlice imzalamış bir antlaşmaydı. Libya’da resmî devletin davetine binaen bulunan Türkiye ‘ye itiraz etme hadsizliğini gösterenler 1916 senesine bakarsa o tarihten günümüze Ortadoğu’nun hiç düzlüğe çıkmadığı gibi hep sorunlar yumağı olarak varlığını devam ettirdiğini görürler. Fakat 1915 senesine sabitlenmiş olan Macron, Ortadoğu ‘da felaketlerin başlama tarihi olan altında Fransa‘nın imzası bulunan 1916 senesi işine gelmediğinde oraya bakmıyor.
Macron, Fransız Dış Politikasında Gaullizmi uygulamaktan yana tavır sergilemektedir. General de Gaulle, Fransa‟nın Ortadoğu’da her zaman mevcut ve etkin olduğu tezinden hareketle pozisyon belirleme ” söylemi ile iktidara gelmiş ve Arap Dünyası ile sıcak ilişkiler kurmaya muvaffak olmuştu. General de Gaulle ile Macron arasındaki temel farka bakacak olur isek ilki ,”Fransa’nın Ortadoğu siyasetinde Fransız diplomasinin desteklediği etkinlikler ve iki kutuplu uluslararası sistemin süper güçleri arasındaki dengeden yararlanarak, ABD’nin hegemonik etkisini kırma yönündeki politikalardan ” yana idi. O ise Macron, Türkiye ‘nin bölgedeki etkisinden şiddetli rahatsızlık duyduğundan bu etkiyi kırma yönünde kendisinden geçmiş halde didinip duruyor. En ucuz popülizme tenezzül ederek sözde Ermeni soykırımını kullanmaktan, terör örgütü üyeliyi nedeniyle mahkum edilen, Türkiye ‘de yattığı hapishaneden firar eden vatan haini ile el sıkışmaktan kaçınmıyor.Macron, Türkiye‘nin Libya’daki varlığından öylesine rahatsız ki kendi ülkesinin Anayasa mahkemesi tarafından verilen kararların aksine çıkışlar yaparak sözüm ona göz dağı veriyor. Peki Macron’un temel derdi nedir?Demokrasi ve insan hakları söylemlerine kimse inanmaz zira Fransa ‘da demokratik taleplerle sokaklara çıkan sarı yeleklilere karşı uygulanan acımasız tavrı tüm dünya görmekte.
Lakin gelin görün ki etnik azınlıklar konusunda sicili bozuk Fransa, Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Avrupa müktesebatının azınlıklarla ilgili düzenlemelerini reddeden Fransa, ne Breton realitesini ne de Katalonlar’ın gerçekliğini tanıyan, azınlıkların korunması gibi bir kavramı literatüre almayan Fransa, tüm devlet imkânlarıyla Türkiye ‘deki ayrılıkçı grupları destekliyor ve başta Kürt Enstitüsü olmak üzere hepsini ciddi şekilde finanse ediyor. PKK’nın önde gelenleri ile Fransız usulü aşk yaşayan, ülkemizdeki etnik grupları flörtüz davranışları ile ayrılıkçı faaliyetlere teşvik eden Fransa, kendi ülkesinde ekalliyetlere yasakladığı her şeyi Türkiye’den talep edecek kadar yüzsüzdür.
Ermeni diasporasının şımartıldığı, sözde Ermeni soykırımının sözcülüğünün yapıldığı Fransız Hükümeti’nin aşk kaçamakları kadar siyasi riyakârlığı da tescillidir.
Ermenistan basınında yayınlanmış habere göre Fransa’nın Alfortville kenti ile Ermeni işgalinde olan Karabağ’ın Berdzor kenti arasında Dostluk Deklarasyonu imzalanmış.. İmza töreninden sonra uydurma Karabağ yönetimini temsil eden Bako Sahakyan, deklarasyonun imzalanmasını “Siyasi, hukuki ve moral açıdan Karabağ için önemli bir hadise” olarak nitelendirerek , bunun “Dost ülke Fransa ile bağların pekişmesi ve gelişiminin önemli esaslarından olduğunu” kaydetmiş…
Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu ve Ermenistan tarafından işgal edildiği gerçeğini bilen ve bu yönde Avrupa Konseyi kararlarında iştirak eden Fransa anlaşılan Karabağ’da Ermeni işgalini meşrulaştırmakta kararlı...
Cezayir’de yapılan soykırım belgelerle birlikte tekraren değerlendirilmeli, sözde Ermeni soykırımının hesabını sorma cüretini gösteren Macron’un önüne koyulmalıdır. Böylece, nasıl bir camdan köşkte oturdukları Fransızlara hatırlatılmalıdır.
Parfümleri sayesinde çürük kokularını, french oje ile tırnaklarındaki pisliği kapatmaya, ünlü öpücükleri ile ihanetlerini af ettirmeye alışmış bir millete hak ettiği muamele yapılmaz ise Fransa‘ya Fransız kalmamız kaçınılmaz olur…