|

Gazze'deki kötü adamlara ithaf

Bugünlerde Filistin'de yaşananlar; diplomatik tabirle “orantısız gücün sonuçları”, adıyla sanıyla ise katliam hiç kuşkusuz. Peki, kimi yahudiler neler düşünüyor bu vadide? Maalesef bugün için tepkiler istisna, sükut ise yaygın. Eskiden ise iki örnek var. Biri İstanbul yahudisi Maks Frumkin. Diğeri de, “sevdiği” bir Osmanlı subayını öldürten ama “pişman olmayı” da ihmal etmeyen ajan Suzi Liberman.

Taceddin Ural
00:00 - 4/01/2009 Pazar
Güncelleme: 14:03 - 3/01/2009 Cumartesi
Yeni Şafak
Gazze'deki kötü adamlara ithaf
Gazze'deki kötü adamlara ithaf

Dünyanın en iyi ve en vicdanlı yahudileri Türkiye'dekilerdir. Sebebi kolayca anlaşılabilir. Yahudiler Türkiye'de 500 seneden beri bulunuyorlar ve Müslüman Türkler'den bir takım iyi huyları öğrendiler. Bu nedenle diğer yahudilere nazaran daha vicdanlı oldular. Fakat İsrail devleti kurulduktan sonra bu ahlâktan uzaklaşıyorlar.” Rusya'da doğmuş, 1920'lerden itibaren İstanbul'da yaşamış, bir ara İsrail'e gitmiş bir yahudi, Maks Frumkin söylüyor bunları. Frumkin, hem İstanbul'daki cemaatinde gördüklerinden hem de İsrail'de yaşadıklarından ikrah getirdikten sonra da yahudilikten ayrılmış. Öyle diyor…


TÜRKİYE'DEKİ YAHUDİLERE İKÂZLAR

Yaşadıklarını, “Yahudilikten niçin çıktım?” isimli bir kitapta toplayan Maks Frumkin, 1976 yılında Eskin Matbaa'sından hatıratını piyasaya çıkarmış. Dönemin ünlü yahudi aileleri olan Perahya'lar, Elnekave'ler, Asa'lar, Stiro'lar Frumkin'in ya akrabalık bağının oluştuğu ya da iş yaptığı isimler. Cemaatinin kaymak tabakasıyla sürekli beraber olmuş Maks Frumkin. Kitabının ilk bölümlerinde, sosyal hayatta, aile içi ilişkilerde, ticarette sergiledikleri tutumları örnekleriyle dile getirerek cemaatine ağır eleştiriler yönelten Frumkin, daha politik eleştirilerini ise İsrail'in kurulduğu 1948 yılından sonra İstanbul'da şahit olduklarına ayırmış. “İsrail Konsolosluğu Türkiye için menfî propaganda yapıyor, İsrail'e göçü teşvik ediyor” diyor. - İsrail kurulduktan sonra başta İstanbul'dakiler olmak üzere Türkiye yahudileri arasında yoğun bir göç hareketi görüldüğünü ilgili literatür de teyit ediyor. - Frumkin, eleştirilerini şöyle sürdürüyor: “İstanbul, Ankara ve İzmir'de en güzel yerlerde kalıyorlar. Yazın Büyükada'da onbinlerce lira ile kumar oynuyorlar. Her sosyal toplantı fırsatında İsrail için para topluyorlar. İsrail Konsolosluğu, El-Al Hava Yolları, İsrail'in Türkiye'deki mülteci ofisi Sohnut - Şadmin dövizlerin kaçırılmasına yardım ediyor. İsrail'de mülk, fabrika nasıl satın alınıyor? Gümrük, kambiyo uyuyor! Türkiye'ye bir gizli ticaret polis teşkilâtı lâzımdır. Türk Devleti birgün uyanacaktır. Ümit edelim bu uyanış bir an evvel gelsin. Bu memlekete hakikaten yazıktır. Ey Türk yahudileri! Sizler de nankörlük etmeyin! Ben Gurion'un yalanlarına kanmayın!”


“EĞER İSRAİL CEHENNEMİNDEN KURTULABİLİRSEM…”

İsrail'e gittiğinde tam bir hayal kırıklığı yaşadığını anlatan Maks Frumkin, “Çalış diyorlar; inşaat, kanalizasyon, şu, bu. Ya çalış, ya aç kal! Fakat beyler ben Sorbon mezunuyum, 8 dil bilirim ve yaşlıyım. Aldığım cevap şu: İster çalış, ister çalışma. Mukaddes topraklarımızda demokrasi var! Hiç kimseyi zorla çalıştırmıyorlar!” diye yazıyor. Yahudi ileri gelenlerinin, yalan vaatlerle dünyanın dört bir yanından yahudileri İsrail'e topladıklarını, parlak vaatlerin bu topraklara gelinince açlık, sefalet ve kötü davranışa dönüştüğünü de anlatıyor Frumkin. “Gelmeden önce Dimona için 'Cennettir orası' diyorlardı. İbranice'de Dimona 'hayâl' demektir. Bana kalsa buranın ismini 'Allah'ın Belâsı' koyardım.” Fromkin kitabında, İsrail'e geldiği günlerde resmî yetkililerin Türkiye'den göç eden yahudiler için her vesileyle “hayvanlar” tabirini kullandıklarını da yazıyor.

Frumkin, yahudilikten çıkmaya ise ancak ülkeye geldikten aylar sonra öğrenebildiği, “Beş yıl

İsrail'den ayrılamama” uygulamasıyla karşılaşınca karar veriyor. Kendisine dayatılan kötü iş ve kötü konutu görünce, cebindeki paralar “özel bir yöntemle “ alınınca karşısındaki yetkiliye şunları haykırıyor Maks Frumkin: “Şu anda yahudi olmaktan utanıyorum. Allah beni bu cehennemden kurtarırsa size söz veriyorum sizinle ve İsrail'le uğraşacağım. Siz Araplar'dan değil kendi halkınızdan korkun. Bu devlet büyük bir yalan üzerine kurulmuştur. İsrail'den ayrılır ayrılmaz da matbuat vasıtasıyla pasaportumu yırtarak size göndereceğim, yahudi dininden de çıkacağım.”

Unutmadan; fevkalade yahudi karşıtı gözüken bu kitabın yazarının fikirlerine, Türkiye'de mukim olmasına bakıp, Maks Frumkin'in yahudilikten ayrıldıktan sonra Müslüman olduğu kolayca düşünülebilir belki. Ama değil! İsrail'den kaçıp Türkiye'ye gelen, önce Bodrum'da bilahare de İstanbul'da yaşayan Maks Frumkin, hayatının geri kalan kısmını bir protestan olarak tamamlamış…


İsrail'e neden düşmanlar?

“Araplar, İsrail'e karşı inatçı bir düşmanlık içindeler. Ama kin sebepleri eksik değildir. 1948'den beri on yıldır tazminatsız yuvasını, maişetini kaybetti Araplar. Ürdün'de ve Gazza'da yardımlarla yaşıyorlar. Birleşmiş Milletler, resmi belgelerinde Filistinli'yi, 'Filistin'de normal şekilde yaşarken, kin yüzünden evini, işini kaybeden kişi' olarak tarif ediyor. Şunu da söylemeli. Arap mülteci meselesinin halli de çare olmaz. Çünkü İsrail milleti daracık alanda sürekli çoğalmaktadır. İsrail toprak olarak genişlemek zorundadır.”


Kibutz gerçeği

“Kibutz deneyimleri” de yaşayan Frumkin, “sofu ve politkacılar” Tel-Aviv, Kudüs ve Hayfa'da keyif çatarken, hepsi de sınırlara kurulmuş ve barınanların can güvenliğinin olmadığı kibutzlarda ise gençlerin karın tokluğuna, hassaten erkeklerin ise “fuhuş ödülü”yle çalştırıldıklarını anlatıyor. “Ey Moşe Dayan! Zaten Allah'tan bulmuşsun, bir gözünü kaybettin. Ne güzel çalıştırıyorsun kızlı erkekli onları. Önce yoruyorsun. Mesai bitince de ne eğlenceler tertip ediyorsun. Tabiî, İsrail'e nüfus lâzım değil mi? Babaları kimmiş önemli değil. Bir doğum makinesi icat edebilseydiniz, bir genç kıza her üç ayda bir doğum yaptırdınız. İsrail nüfusu artsın da tek! Sonra bazı zavallı gençkızlar. Bunları asker gibi yetiştirdin. Bu kızlara frengi aşıladın. Bunlara Araplar'ın saldıracağını biliyordun. Hattâ, kendin de gönderdin kızları onlara. Onlar da bunu 'askerlik' gibi görüyor. Kızları feda ettin ki, bin misli Arap ölsün. Bu kadarını Naziler bile düşünememişti. Namussuz vicdansız! Bu kızlar tarlada yetişmiyor Moşe Dayan efendi! “


Suzi: Mâşukunun kâtili

Cevat Rifat Atilhan'ı 70'i aşkın kitabıyla tanırız ama o bir Osmanlı subayı, sonra da Kuvayı Millîyeci'dir de. “Yahudi Ajanı Suzi Liberman” onun kitaplarından birisi. Atilhan'ın Filistin cephesinde tanıdığı, yakalanmasında rol oynadığı bir ajan Suzi. Kitapta, “sevdiği” Türk subayını katleden Suzi'nin hatıraları da yer alır: “Babam ilâve etti: 'Komşun yahudi değilse ona yapacağın zarar dinimize hizmettir. 'Niçin baba?' diyecek oldum kıyamet koptu. 12 Eylül 1911 Aman yarabbi, Hergün bu âdi telkinler, korkuyorum aileme benzeyeceğim diye. Bizden olmayanlara bakıyorum, şu Türkler'e bakıyorum. Ne vakur, ne sakin insanlar. İşittiklerimle gördüklerim ne kadar farklı. 21 Teşrinievvel 1911 NYL mümessiliyim artık. Güzelliğimden dolayı seçildim tabiî. Bunu düşmanlarımızın üzerinde Büyük İsrail ideali için kullanacağım. 11 Ağustos 1915 Türk askerlerini köyden geçerken seyrettim. Bu cehennem gibi yerde kışlık elbiselerleydiler. Güçleri yetse ona göre giyinirlerdi. Bunların fakir millet olduğu muhakkak. Vicdanım alt üst oldu. Bu sakin, namuslu milletin ardından hançer sallamak âdi bir iş. Ama bizim istiklâl davamız!” 15 Ağustos 1915



15 yıl önce