|

Gerçekten ben elma mıyım?

Bir romancıyla filozofun on beş farklı söyleşisinden oluşan kitapta Riccardo Manzotti’nin yeni bir düşünme önerisi diyebileceğimiz teorisi kadar Tim Parks’ın soruları da dikkat çekici. Filozof konuşurken yeni fikirlere de yol alıyor. Bununla birlikte karmaşık, anlaşılması güç felsefesini, daha anlaşılır ifadelere kavuşturuyor. Zihnin Ucu Bucağı biraz da bu amaçla hazırlanmış.

Yeni Şafak
04:00 - 9/01/2019 mercredi
Güncelleme: 09:38 - 9/01/2019 mercredi
Yeni Şafak
​Gerçekten ben elma mıyım?
​Gerçekten ben elma mıyım?
ÖMER YALÇINOVA

Zihnin Ucu Bucağı romancı Tim Parks’la felsefeci Riccardo Manzotti’nin yaptığı on beş söyleşiden oluşuyor. Söyleşilerin ana konusu: Manzotti’nin “Zihin-Nesne Özdeşliği Teorisi”. On beş söyleşi boyunca teorinin farklı yönleri tartışılıyor, açıklanıyor ve anlatılıyor. Soruları Tim Parks sormuş. Cevaplar ise, bütünüyle Manzotti’ye ait. Tim Parks bir gazeteci gibi Manzotti’nin felsefesini oraya çıkarmak, anlaşılır hale getirmek çabasında.

Bilindiği üzere diyalog felsefe yapmanın en etkili yöntemlerinden biri. Filozof konuşurken yeni fikirlere de yol alıyor. Bununla birlikte karmaşık, anlaşılması güç felsefesini, daha anlaşılır ifadelere kavuşturuyor. Zihnin Ucu Bucağı biraz da bu amaçla hazırlanmış. Manzotti fikirlerini daha rahat anlatsın, açıklamalarında kapalı, puslu, gölgede kalan yönler, daha açık ifadelere kavuşsun diye. Bunda Tim Parks’ın etkisi büyük. Onun romancı olması, işi kolaylaştırıyor. Çünkü felsefeci, teorisini ortaya koyarken, düşünmeye devam etmektedir. Düşünürken, karşı taraf bunları anlayacak mı yoksa anlamayacak mı diye kaygılanmaz. O, bir fikrin üzerine yeni bir fikir eklemektedir. Ya da bir fikriyle diğer fikirleri arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmaktadır. Fakat karşısındaki, eğer bu işe sıfırdan başlayan hatta teorinin terminolojisine hakim olmayan biriyse, soruları daha değerli olabiliyor. Çünkü filozofun aklına gelmedik açıları fark edecektir, karşıdaki saf dinleyici. Saf dinleyiciden kastımız; filozofu anlamaya çalışan, anlamaya istekli, filozofun her sözünden sonra kafasında oluşan soruyu sormaya hazır kişidir. Tim Parks bu görevi layıkıyla yerine getirmiş.


FİLOZOFUN TEORİLERİNE
AÇIKLIK GETİRMEK

Zihnin Ucu Bucağı’nı değerlendirirken, René Girard’ın Dünyanın Kuruluşundan Beri Gizli Kalmış Sırlar’ı, Michel Foucault’nun Toplumu Savunmak Gerekir’i veya Paul Ricoeur’un Eleştiri ve İnanç’ı akla gelebilir. Bunlar da filozoflarla yapılmış bir dizi söyleşiden oluşan kitaplardır. Hepsinin de amacı; filozofun teorilerine açıklık getirmek, onları halkın anlayacağı bir dille yani konuşma diliyle açıklamak. İkinci plandaysa, yukarıda dile getirdiğimiz gibi, filozofun konuşurken yeni örnek ve fikirlere ulaşmasını sağlamak. Zihnin Ucu Bucağı’nın bu kitaplardan farkıysa, soruları romancı Tim Parks’ın sormasıdır. Bu, şu anlama geliyor: Okuyucu kendini romancının yerine koyabilir. Ya da romancı, kendini okuyucunun yerine koyarak soru sorar. Manzotti’nin avantajı da budur. Yani kendisi gibi uzman biriyle sohbet ederken, konunun belki daha derin noktalarına ulaşacaktır ama anlaşılır olmaktan da bir o kadar uzaklaşacaktır. Oysa belli ki anlaşılır olmak istiyor. Tim Parks bu anlaşılırlığı sağlıyor. Ona sohbet havasında kışkırtıcı sorular soruyor. Örneğin “…senin teorine ölümcül bir darbe olsa gerek.” diyor rüya konusuna girdiğinde. Ya da “Kusura bakma, anlamadım. Biraz daha açıkla.” gibi uyarılarda bulunuyor. Bu tür cümleler, hem sohbete sıcaklık katıyor hem de okuyucuyu gereksiz yorgunluklardan kurtarıyor. Girard, Foucault ve Ricoeur’in söyleşileri ise, kendileri gibi konunun uzmanlarınca yapıldığı için, çoğu noktalarda okuyucuyu devre dışı bırakıyor.

B
İLİNCİN BÜTÜNÜYLE
DIŞARDA OLDUĞU İDDİASI

Manzotti’nin temelde iddia ettiği düşünce; bilincin bütünüyle dışarıda olduğudur. İçselciler bilinci beynin içinde kabul ederler. Onlara göre bilinç, beyinde oluşturulmaktadır. Ayrıca beyinde anılar, görüntüler, sesler hatta kokular depolanmaktadır. Manzotti bunların tümüne karşı çıkıyor. Düalistler ise, insanı ruh ve beden olarak ikiye ayırır. Manzotti’de böyle bir ayrım yok. O en baştan ruhu reddediyor. Daha ilk söyleşide, ruhtan söz etmenin kolaya kaçmak olduğunu söylüyor. Yani ona göre ruhtan söz etmek, bir bilinmezlikten, bir mistik olaydan söz etmektir. Açıklanamayan her şey bu bilinmezlik ve gizemle göz ardı edilecektir. Manzotti iflah olmaz bir materyalisttir. Fakat içselciler ve sinirbilimciler gibi bir materyalist değildir. Onlardan ayrıldığı nokta, teorisini oluşturmaya başladığı noktadır. Ona göre bilinç, nesnenin ta kendisidir. Eğer bir elmaya bakıyorsak, bilinç elmadır. Eğer bakmıyorsak, elma uzay boşluğunda herhangi bir nesne olur. Daha doğrusu anlamsızlaşır. Onu anlayan, anlamlı bir şekilde algılayan, bedendir. Burada, Manzotti’nin bedenle beyni aynı anlamda kullandığını da belirtmeliyiz. O, beyni ve bedeni sinir hücrelerinden oluşan bir imkanlar toplamı olarak görmektedir.

Manzotti adeta yeni bir materyalizm kurmaktadır. Bunun içine rahatlıkla rasyonalizm ve pozitivizmi de dâhil edebiliriz. Söylediklerini ispat etmek zor. Kendisi de bunun farkında. Fakat ne de olsa yeni ortaya atılmış bir teori bu. Yani çıngıyı çıkardım demeye getiriyor Manzotti. Tim Parks’ın ispat noktasında fazlasıyla çekinceleri var. Manzotti rahat görünmeye çalışıyor. Tabi teoriyi daha iyi anlamamız için, Manzotti’nin Yayılmış Zihin: Bilinç ve Dünya Neden Birdir? kitabının da Türkçeye çevrilmesi gerekiyor.

#kitap
il y a 5 ans