|

Harita üzerine derin sohbet

Haritalar her zaman insanın merakını gıdıklar. Simon Garfield yeni kitabıyla işte tam da bunu yapıyor. Daha önce “Tam Benim Tipim” ile font evreninde bizi yolculuğa çıkartan İngiliz yazar, şimdi de haritalarla bir seyahate çıkartıyor. Tarih ve coğrafyayı, birbirinden ilginç anekdotlarla süsleyen yazar bize haritacılığın tarihini anlattığı kadar haritaların işlevine ilişkin de bir muhasebeye davet ediyor ve teknolojinin hayatımızı nasıl haritalandırdığına kadar geniş bir çerçeveyi “Harita üzerinde” ile ele alıyor.

Sernur Yassıkaya
04:00 - 15/11/2020 Pazar
Güncelleme: 12:34 - 15/11/2020 Pazar
Yeni Şafak
İlginçtir ki, haritacılığın doğum yeri de aslında bugün üzerinde yaşadığımız coğrafyadır. Milet, Bergama ve İskenderiye üçgenini haritacılığın rahmi olarak tanımlamasak yanlış olmayacaktır.
İlginçtir ki, haritacılığın doğum yeri de aslında bugün üzerinde yaşadığımız coğrafyadır. Milet, Bergama ve İskenderiye üçgenini haritacılığın rahmi olarak tanımlamasak yanlış olmayacaktır.

“Işınla beni Scotty!” Evet, bu repliğin, meşhur “Uzay Yolu” dizisinde Kaptan Kirk karakterinin alametifarikası olduğunu çoğumuz biliriz. Ne var ki “ışınlanma” henüz insanoğlu için gerçek olmaktan hayli uzak bir bilimkurgu ürünü. Ama eğer istersek bizi farklı coğrafyalara, dünyalara, evrenlere ve boyutlara taşıyacak araçlara bugün sahibiz. Bu araçlar arasında kendimi bildim bileli en çekici gelenler arasında haritalar, atlaslar ve küreler yer alır. Parmağınızın bir hareketiyle, gözünüzün odaklanmasıyla, belki hiç ayak basmayacağınız coğrafyalara yolculuk etmenizi, incelemenizi ve keşfetmenizi sağlarlar. Saniyeler içinde dev kıtaları, okyanusları aşar, And dağlarındaki küçük bir şehre yolunuz düşer ya da Amazon nehrinin kıvrımlarında parmağınız marifetiyle yolculuk edersiniz. Haritalar ve atlaslar aynı zamanda birer zihin egzersizi aracıdırlar. Kutuplar, Ekvator bölgesi, meridyenler, paraleller, takımadaları ve elbette Everest…

Atlaslar, haritalar ve yer küresi modelleri yaşadığımız dünyaya dair fikir sahibi olmamız için vazgeçilmez nitelikte ürünler. Günümüzde internet teknolojisinin hayatımıza girmesi ve uydu sistemlerinin de yardımıyla, dijital haritalandırma ve yön bulma servisleriyle artık bilmediğimiz coğrafyalara seyahat etmek daha kolay. Bu teknolojiler sayesinde daha önce hiç bulunmadığımız bir şehrin sokaklarında gezme imkânına dahi sahip olabiliyoruz. Dijitalleşme ile hepimize sınırlı da olsa bir İbn-i Batuta, Evliya Çelebi ya da Marco Polo olma imkânı tanınıyor.

ÇİFT YÖNLÜ MEKANİZMA


Bu uzun girizgâhın sebebi Ekim ayında Domingo yayınları tarafından Türk okuyucusunun ilgisini sunulan Simon Garfield’in “Harita üzerinde” adlı ilgi çekici kitabı. Garfield’ı Türk okuyucuları daha önce yine Domingo tarafından yayınlanan “Tam Benim Tipim” ve “Mektup” adlı eserlerinden hatırlayacaklardır. Garfield son eserinde olduğu gibi önceki iki eserinde de adeta bir mikro tarih okumasıyla, ele aldığı konuyu tarihi boyutuyla inceleyen, örnek ve ilginç olaylarla besleyerek güncele etkisini de içeren nüktedan üslubuyla kendisini okutmayı beceren bir yazar. Kitabın İngilizce ismi “On the Map” yazarın niyetini de aslında belli ediyor. Yazar hem haritalar üzerine sohbete davet ediyor hem de harita üzerinden bir zaman seyahatini bize teklif ediyor. Bu çift yönlü mekanizma, kitabın her sayfasında bize eşlik ediyor. Garfield’ın da belirttiği, “Haritalar en iyi ve en kötü özelliklerimizi, yani keşif ve merakı, anlaşmazlık ve yıkımı yansıtıyor, gücün nasıl el değiştirdiğini belgeliyor.” Bu tarifin gerçekliğini Osmanlı Coğrafyası’nın ve Afrika’nın haritalar marifetiyle nasıl sömürgeci güçler tarafından paylaşıldığını ve parçalandığı en iyi biz biliriz. Coğrafi keşifler denen paketin aynı zamanda Batı’nın kanlı sömürgecilik tarihinin başlangıcı olduğunu bildiğimiz gibi.

MALUMATFURUŞLUK YAPILACAK ANEKDOTLAR

İlginçtir ki, haritacılığın doğum yeri de aslında bugün üzerinde yaşadığımız coğrafyadır. Milet, Bergama ve İskenderiye üçgenini haritacılığın rahmi olarak tanımlamasak yanlış olmayacaktır. Garfield da kitabında bu durumu sağlam temellere oturtarak okuyucuya aktarıyor. Elbette burada öne çıkan şahsiyet coğrafya biliminin ‘babası’ İskenderiyeli Batlamyus ve onun ünlü eseri Geographia’sına ilişkin detaylı anlatım dikkat çekmekte. Yazar konuyu İskenderiye’den çıkartıp, beynin ve Mars’ın kılcal damarlarının haritalandırmasına getirecek kadar geniş bir yelpazeyle oluşturmuş kitabı. Yani aslında herkes için tadımlık bir menü sunmuş diyebiliriz.

Kitapta haritalandırılamayan şehir Venedik’ten pekçok merak uyandırıcı bilgi ve her yerde rastlayamayacağınız, harita katlama sanatından malumatfuruşluk yapmak için birebir anekdotlarla zenginleştirilmiş içerik mevcut. Elbette, 2. Dünya Savaşı’nın kaderine etki eden Normandiya çıkarmasında askerlere yol gösteren şehir rehberlerinden, Churchill’in harita odasına kadar tarih ve coğrafyayı birbirine bağlayan anlatı sayfalarda sizleri karşılıyor. Ne var ki zengin içerikli kitabın satırlarında Piri Reis’e rastlamamak bende kekremsi bir tat bırakmadı desem yalan olur. Bunu da Garfield’ın bir kusura diye not edelim.

Evet, “Harita üzerinde” ismiyle vadettiğinin hakkını veren bir içeriğe sahip. Merakın sınırlarını zorlayan içeriğiyle kitap, tarih ve coğrafya meraklısı okuyucular için tatminkar bir niteliğe sahip. Kitabı bitirince kendinizi ister istemez bir haritaya ya da atlasa gözatarken bulmanız ise işten bile değil.

#Harita
#Simon Garfield
#Normandiya
3 yıl önce