|

Hatimden rahatsız olan sendika

PKK terör örgütünün şehit ettiği Necmettin ve Aybüke öğretmen gibi meslektaşları için PKK’yı kınayamayan sendika, onlar için hatim okunmasından rahatsızlık duyuyor. 15 Temmuz mücadelesinde vatan için canlarını ve kanlarını veren öğretmenler için hatim okunmasından rahatsız olmak nasıl bir kafadır? 15 Temmuz’un ve şehitlerinin hatırlanmasından rahatsızlık duymak nasıl bir anlayıştır? Sözde özgürlükçü sendika din söz konusu olunca bir anda yasakçı oluyor.

Yeni Şafak
04:00 - 20/11/2018 Salı
Güncelleme: 03:57 - 20/11/2018 Salı
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Milli Eğitim Bakanlığı, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü taşra teşkilatlarına 13 Kasım 2018 tarihinde bir yazı gönderiyor. Yazıda 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, görevi başında şehit olan öğretmenler, 15 Temmuz mücadelesinde şehit olan öğretmenler ve ebediyete intikal eden tüm öğretmenler için hatimler okunmasını ve okunan hatimlerin dualarının camilerde yapılması söyleniyor. Son derece yerinde ve iyi bir karar olmuş. Öğretmenler Günü’nde şehit öğretmenler ve vefat eden tüm öğretmenler için hatim okunması son derece normal. Ancak bu duruma itiraz eden sendikalar var. Bir sendika şehit öğretmenler ile vefat eden öğretmenlere hatim okunmasından neden rahatsız olur? Müslüman bir ülkede şehitler için okunacak hatimlerden kim rahatsız olur? Sendikal politikalarını “din karşıtlığı” üzerinden yürüten sendikanın hatimlerden rahatsız olması bu topluma ve değerlerine ne kadar yabancı olduklarını da göstermektedir.

PKK terör örgütünün şehit ettiği Necmettin ve Aybüke öğretmen gibi meslektaşları için PKK’yı kınayamayan sendika, onlar için hatim okunmasından rahatsızlık duyuyor. 15 Temmuz mücadelesinde vatan için canlarını ve kanlarını veren öğretmenler için hatim okunmasından rahatsız olmak nasıl bir kafadır? 15 Temmuz’un ve şehitlerinin hatırlanmasından rahatsızlık duymak nasıl bir anlayıştır?

ŞEHİTLERE HATİM OKUTMAK SUÇ MU?

Okullara gönderilen hatim yazısıyla ilgili açıklama yapan Eğitim-Sen, “talimatın derhal geri çekilmesini ve öğretmenlerden bu yazı nedeniyle özür dilenmesi gerektiğini” söylüyor. Öğretmenlere hatim okuma yazısı nedeniyle sendikanın öğretmenlerden özür dileme talebi akıl alır gibi değil. Hızını alamayan sendika “Bu yazı bilimsel ve laik eğitim anlamında olan her şeyi müfredattan çıkarmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığı’nın geldiği noktayı gösterir” diyor. Bu ülkede her gün belki de binlerce defa okunan hatimlerden ve yapılan hatim dualarından sendikanın haberi yok sanırım. Yoksa her gün binlerce defa tekrarlanan hatimlerden bu kadar rahatsız olmazlardı.

Bu uygulama ile hatim indirmeyen öğretmenlerin dışlanacağını ve mobbing uygulanacağını iddia ediyor sendika. Daha önce de kamuda çalışan kadınlara başörtüsü yasağı kaldırıldığında ve Cuma namazı için mesai düzenlemesi yapıldığında da benzer hezeyanları dile getirmişlerdi. Ancak hezeyanlarının hiçbiri gerçekleşmedi. Aslında Eğitim-Sen, dine ait olan bütün uygulamalarda ve düzenlemelerde gerçek dışı iddialar dile getirerek din karşıtlığını gizlemeye çalışıyor. Maske takmaya gerek olmadan dine ait olan her şeye karşı olduklarını açıkça söylemeliler. Gerçi sözleriyle söylemeseler de eylemleriyle ve tavırlarıyla zaten öyle olduklarını her fırsatta gösteriyorlar.

ÇALIŞANLARA BAŞÖRTÜSÜ ÖZGÜRLÜĞÜNE KARŞILAR

Kamu çalışanları yıllarca yasalarda olmayan keyfi bir başörtülü çalışma yasağına muhatap oldular. 2013 yılında dönemin özgürlükçü sendikalarının talepleri ve hükümetin demokratikleşme adımları çerçevesinde kamu çalışanlarının başörtülü çalışmasını engelleyen yönetmelik değiştirildi. Kadınlara başörtülü çalışma hakkı verilmesine ilk karşı çıkan da sözde insan haklarına önem verdiğini söyleyen KESK ve Eğitim-Sen olmuştur. Başörtülü çalışma özgürlüğüne de şiddetli karşı durdular. Ağızlarından insan hakları ve özgürlük kavramlarını düşürmeyen bu sendikalar, yıllarca kadınlara karşı ayrımcılık olan başörtülü çalışma yasağının kaldırılmasını bir türlü hazmedemediler. KESK, yaptığı açıklamada başörtüsünü “gericilik”, başörtülü çalışma özgürlüğünü ise “gericiliğin meşrulaştırılması” olarak gördü. Dini-muhafazakarlık örtüsü ile tüm toplum kuşatıldığını iddia etti. Serbestlik ve özgürlük tartışmalarıyla süslenmiş bir gericiliğin, kadın bedeni üzerinden inşa edildiğini söyledi. Başörtülülere çalışma özgürlüğüne karşı söylenen bu sözleri din karşıtlığı dışında açıklamak mümkün mü? Dine karşı nasıl bir öfkedir ki kadınlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldıran bir düzenleme, ilgisiz iddialara neden oluyor. KESK bu açıklamalarla yetinmeyerek “kamu hizmeti veren emekçilerin herhangi bir dinsel simge (türban, sarık, takke, haç vb) kullanarak kamu kurumlarında çalışmasına karşı duracaklarını” söylemişti. İlginçtir ki Müslüman bir ülkede başörtüsü ile haç eşit sayılarak dinsel bir simge olarak görülüyor.

Dönemin Eğitim-Sen yöneticileri ise başörtülü öğretmenlerin “öğrenci öğretmen ilişkisi ve çocukların pedagojik olarak sağlıklı gelişimi açısından telafisi zor durumlar ortaya çıkaracağını” söyleyecek kadar saçmalamıştır. Eğitim-Sen’in her türlü gericiliğe, toplumsal yaşamın ve eğitim alanının muhafazakârlaştırılmasına ve tek tipleştirmeye, karşı mücadele etmeye devam edeceğini söyleyen sendika yöneticileri, bütün üyelerine başörtülü çalışma hakkına karşı tutum alma çağrısı yapmıştır. Hem tek tipleştirmeye karşı olmak hem de başörtülü çalışma hakkına karşı mücadele çağrısı yapmak ne yaman çelişkidir. İnsan haklarını ağzından düşürmeyen bu sendikanın, başörtülü olarak derslere giren öğretmenlerden neden bu kadar rahatsızlık duyduğu anlaşılır gibi değil. Üstelik 5 yıldır devam eden başörtülü çalışma özgürlüğü sırasında bu sendikaların saçma sapan iddialarının hiçbirinin gerçekleşmediğini görüyoruz.

BAŞÖRTÜLÜLERİ SINAVA ALAN KAMU ÇALIŞANLARINI JURNALLEDİLER

Eğitim-Sen, başörtülü öğrencileri sınava alan kamu çalışanları jurnallemiş ve başörtülü öğrencileri sınava alan kamu çalışanları haklarında yasal işlem yapılmasını talep etmişti. Şöyle ki 17-18 Mayıs 2008 tarihlerinde yapılan açık öğretim lisesi sınavlarına kimi kadın öğrencilerin başörtülü girmelerinden duydukları öfkeyle basın açıklaması yaptılar. Dönemin Eğitim-Sen Genel Başkanı, “Açık öğretim lisesi sınavlarına kimi kadın öğrencilerin başlarını türbanla kapatarak girmelerini engellemeyen MEB görevlilerinin açıklanmasını” istedi. Bununla yetinmeyen genel başkan, “Açık öğretim lisesi sınavlarına başı kapalı olarak girilmesini özendiren ve engellemeyen bakanlık görevlileri hakkında yasal işlem yapılacak mıdır? Kılık-kıyafet kurallarına uymayarak sınava alınanların sınav sonuçları geçerli sayılacak mıdır?” sorularının Bakanlık tarafından cevaplanmasını istedi. Sendika, başörtülü öğrencilere karşı olmakla ve kamu çalışanlarını jurnallemekle utanç sayfalarına yenilerini eklediler.

MESAİ SAATLERİNİN CUMA’YA GÖRE DÜZENLEMESINE KARŞILAR

Sendikanın din karşıtı tutumunu kamu çalışanlarının mesailerinin Cuma saatine göre düzenlemesi sırasında da görmüştük. Son derece masum olan düzenlemeyi rejim tartışmasına dönüştürdüler. Dönemin Eğitim-Sen Genel Başkanı “düzenlemenin, laik, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğunu, sadece tek bir dine, mezhebe göre yapıldığını” söyledi. Bununla yetinmeyen genel başkan başka hezeyanlarını şöyle sıraladı: “Düzenlemede hedef öğrenciler. Okullar ibadethaneye dönüştürülecek. Cumaya giden, gitmeyen şeklinde ayrım olacak ve baskı artacak. Cuma Namazı düzenlemesi kamusal alanda ayrımcılığı derinleştirecektir.” 2016 yılından beri yaklaşık üç yıldır uygulamada olan düzenleme sırasında bu sendikanın hezeyanlarının hiçbirinin gerçekleşmediğini gördük.

Özgürlükçü olduğu söyleyen bu sendikalar için dine ait olan şeyler söz konusu olduğunda bir anda yasakçı oluyorlar. İşin en dayanılmaz tarafı ise yaşadıkları topluma ve değerlerine yabancılaşmış bu gerici sendikaların kendilerine ilerici olarak görmeleri ve göstermeleri.

#​PKK
#Eğitim-Sen
5 yıl önce