|

Hatırda kalmaz ama satırda kalır...

Hutût-i Meşâhir -Bir Devre Şahitlik- isimli eser, Yaşar Şâdi Efendi’nin 1920-1923 yılları arasında dönemin pek çok önemli ismine yazdırdığı sayfalardan oluşuyor. Ketebe Yayınları arasından çıkan, hattat, akademisyen ve yazar Süleyman Berk’in yayına hazırladığı defterde 283 önemli simanın yazısı yer alıyor.

Kamil Büyüker
04:00 - 15/02/2021 Pazartesi
Güncelleme: 13:16 - 15/02/2021 Pazartesi
Yeni Şafak
Genç yaşta vefat eden Yaşar Şâdi Beyin hayatı da bu vesile ile yeniden gün yüzüne çıkmış bulunuyor.
Genç yaşta vefat eden Yaşar Şâdi Beyin hayatı da bu vesile ile yeniden gün yüzüne çıkmış bulunuyor.

Her devrin tarihe şahitliği farklıdır. Kimisi bizatihi hayatın içinde olarak olaylara, yaşanan tarihe tanıklık eder, kimisi yazarak, kimisi de konuşarak tarihin şahidi olurlar. Kimileri de var ki kendisi kalem ve kelam ehli olduğu kadar devrinin önemli isimlerini iki kapak arasında buluşturacak maharete sahiptir. Onların şahitliği de kayıt altına almaktır.

Tam anlamıyla karşılık gelir mi bilinmez ama çocukluğumuzda tuttuğumuz hatıra defterlerinin medeniyetimizde de ciddi ve önemli bir karşılığı vardır. Bu yönüyle aslında sahici, oturmuş ve sanatlı cephesiyle defter tutma geleneğinden bahsedebiliriz. Geçtiğimiz günlerde bu defterlerden birisi daha okurla buluştu. Hutût-i Meşâhir -Bir Devre Şahitlik- isimli eser, Yaşar Şâdi Efendi’nin 1920-1923 yılları arasında dönemin pek çok önemli ismine yazdırdığı sayfalardan müteşekkil bir defterden oluşmakta. Ketebe yayınları arasından çıkan, hattat, akademisyen ve yazar Süleyman Berk’in yayına hazırladığı defterde 283 önemli simanın yazısı yer almakta. Eseri yayına hazırlayan Süleyman Berk’in ifade ettiği gibi o dönemin edîb, âlim, şâir, sanatkâr, asker, meşâyih ve devlet adamlarının görüşlerini, şiirlerini bazen de maharetlerini kendilerine sunulan deftere aktardıkları görülüyor.

Hutût-i Meşâhir’in daha önce benzeri olan iki defter daha Âsâf Hâlet Çelebi’nin Defter-i Meşâhir’i ve İbnülemin’in Hutût-i Meşâhir Defteri yayınlanmıştı. Süheyl Ünver’in El Yazılarınâme isimli eserinin ise hâlâ yayınlanacağı günü beklediğini yine bu eserin önsözünden öğreniyoruz. 35 yaş gibi çok genç denebilecek yaşta vefat eden Yaşar Şâdi Efendi (1888-1923) belki de bin bir zahmetle bir araya getirdiği isimlerin yer aldığı defter o dönem yayınlansa belki şimdiki kadar dikkat çekmeyecekti. 283 isimden kimisinin şöhreti dönemini aşıp bugünlere geldi, kimisi mazide tozlu sayfalar arasında kaldı. Ama Yaşar Şâdi Efendi hatırlanan ya da hatırlanmayan isimleri bu vesile ile tekrar gün yüzüne çıkarmış oldu ve tabi eserin yazarı ve yayıncısı da…

EN KAPSAMLI DEFTER

Eserin ortaya çıkma serencamı 2010 yılına kadar gidiyor. O tarihlerde Türk-İslam Eserleri Müzesinde 1400. Yılında Kur’an-ı Kerim sergisi için bir yıl hazırlıkla uğraşan Süleyman Berk, müzenin envanter defterine kayıtlı bu defteri görür. Evvela hattatlar tarafından derlenmiş bir defter olabileceğini düşünür, ancak defterin içeriğini görünce heyecanlanır ve defterde dönemin ressam, musikişinas, meşayih, ilim adamı ve devlet adamlarından oluşan geniş bir kesimin el yazısının olduğunu görünce bunun aslında bir “Mecmua-i Hâtırat” olduğunu anlar. Berk’in defteri tedkikiyle yaptığı değerlendirme de dikkat çekici “Şimdiye kadar görebildiğimiz Hutût-i Meşâhir defterleri içerisinde en kapsamlı olanı Yaşar Şâdi’nin hazırladığı bu mecmua gibi görünüyor.” Hakkında çok sınırlı malumat olan Yaşar Şâdi Bey’in, İbnülemin Mahmud Kemal’e Son Asır Türk Şairleri eseri için verdiği terceme-i hâli defterin girişinde yer almış. Genç yaşta vefatı için de “bu eseri tertibe başladığım esnada terceme-i hâllerini istediğim şâir ve nâzımlardan ilk getiren Yaşar Şâdi idi. Gariptir ki ilk giden de o oldu.” (s.22) demiştir. Genç yaşta vefat eden Yaşar Şâdi Beyin hayatı da bu vesile ile yeniden gün yüzüne çıkmış bulunuyor.

283 İSİM BİRARAYA GELMİŞ

Abdülhak Hamit Tarhan, Prens Sabahattin, Abdülmecid Efendi, Abdullah Cevdet, Fuad Köprülü, Bursalı Mehmet Tahir, Bediüzzaman Said Nursi, Elmalılı Hamdi Yazır, Yahya Kemal Beyatlı, Sami Paşazâde Sezai, Ahmed Remzi Akyürek, İsmail Hakkı İzmirli, Mehmet Akif Ersoy, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Seyfi Orhon, Hakkı Tarık Us, Fatıma Aliye, Hasan Âli Yücel, Selim Sırrı Tarcan, Necmeddin Okyay, Halid Ziya Uşaklıgil, Veled Çelebi İzbudak, Babanzâde Ahmet Naim gibi daha ismini sayamayacağımız çok geniş yelpazede isimler bu defterde bir araya gelmişler. Defterin girişinde ise Yaşar Şâdi Efendi, yüzlerce ismi bir arada derc etmesinin muradını da ifade ederken farsça bir beyit nakletmiştir:

  • İhtilât-ı dîde aynkerâ hurûf-âmuz-kerd
  • Sohbet-i rûşen zamîrân kurrâ binâ koned

(Gözlerin arasındaki mesafe, gözlüğü öğrenci yaptı. Aydın ve pâk insanların sohbeti ve yoldaşlığı, körün gözlerini açtı.)

Defterde herkes kendi meşrebine, görevine, durumuna göre kimi zaman şiir, özlü söz, temenni dua ile katılırken kimileri için de bu resim, tezhib ve hüsn-ü hat şeklinde yer bulmuş. Sanatkârlar kendileri için ayrılmış sayfalara eserlerini yapıştırmışlar. Yaşar Şâdi Efendi ise yazısı olan her sahifenin altına yazı sahibini tavsif eden bir cümle kurmuş ve bunu rik’â hattı ile kaleme almış. Örneğin Mehmet Akif, Safahat’ta yer alan bir şiiri ile deftere kayıt düşerken, Yaşar Şadi Bey de kendisine “Fuzalâ-yı üdebâdan (Safahat) nâzım-ı zî-kemâli Mehmed Âkif Beyefendi hazretlerinin hatt-ı dest-i sâmîleridir. 17 Mart 1336” kaydını düşmüştür. “Bâğ-ı dil tuhfesidir encümen-i yârâna/Gül-i mecmua-i Şâdî Yaşar inşaallah” beytini yazan Ali Emirî Efendi’ye ise “Fâzıl-ı bî-müdânî ve Ferezdak-ı Sânî Ali Emîri Efendi Hazretlerinin hatt-ı dest-i üstadâneleridir ki kendileri Millet Kütüphanesi vâkıf-ı âlîsidir. 18 Kânûn-ı Sânî 1336” kaydı düşülmüştür. Her biri birbirinden önemli isim tarihe hususi bir kayıt düşmüşler. Defterde hayreti mucip olan isimler de vardır. Bunlardan Hüseyin Rahmi Gürpınar şunları yazmış: “Defter-i hâtırâtınızdan iki şey taaccübümü celb etdi. Birincisi, sâha-i ilm ve irfânımızdaki müessif boşluğa nazaran imzâca erbâb-ı fazl ve edebimizin çokluğu keyfiyeti..

İkincisi, Frenklerce meş’ûm sayılan on üç adedinin bu muharrir-i âcize isâbeti husûsu. Fî 20 Ağustos 1336 Hüseyin Rahmi.” Yazılan sayfa itibariyle 113. Sayfaya denk gelmesi Hüseyin Rahmi Beyi böyle bir madde yazmaya mecbur kılmış anlaşılan. Yaşar Şâdi Bey ise “Esâtize-i edebden edîb-i bî-nazîr ve muharrir-i şehîr Hüseyin Rahmî Beyefendi’nin hatt-ı dest-i âlîleridir.”(s.387)

Yaşar Şâdi Efendi, geride bıraktığı bu defterle tarihe önemli bir iz/ler bırakmıştır. Yaşar Şâdi Efendi’nin emaneti olan bu defteri başta eseri yayına hazırlayan Süleyman Berk ve büyük bir ciddiyetle, özenli bir baskıyla okura sunan Ketebe yayınları, aslında sadece unuttuklarımızı hatırlatmakla kalmamış, satırlara da aktararak önemli bir iş yapmıştır.

#Hutût-i Meşâhir
#Bir Devre Şahitlik
#Yaşar Şadi Efendi
3 yıl önce