|

Hayallerimden roman çizdim

ANIM.IST. Çizgi Roman Yarışması’nda finale kalan gençler hayallerini çizgilere döktü, ortak bir albümde buluşturdu.

Dilber Dural
04:00 - 21/05/2023 Pazar
Güncelleme: 23:08 - 20/05/2023 Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Çizgi romanları kim sevmez ki? Hepimizin mutlaka severek okuduğu çizgi roman kahramanları vardır. Hem yerli hem de yabancı kahramanların maceradan maceraya koşan hikayelerinin her yaştan okuru bulunur. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kendi yarattıkları çizgi roman karakterleriyle özdeşleşmiş pek çok ünlü çizer var. Peki genç yetenekler arasından yeni çizerler yetişiyor mu? Geçtiğimiz günlerde yedi ödüllü genç sanatçı ortak bir çizgi roman albümüne imza attı. Genç sanatçıları desteklemek için Bahçeşehir Üniversitesi tarafından iki yıldır yapılan ANIM.İST Çizgi Roman Yarışması’nda dereceye giren gençlerle hem çizgi roman yolculuklarını konuştuk hem de ortak hazırladıkları albümü.

Hilal Hayali.

Rüyalarımdan etkileniyorum

Yarışmada “Şeytan Tüyü” isimli çizgi romanıyla birinci olan Hilal Hayali, Bahçeşehir Üniversitesi Çizgi Film ve Animasyon üçüncü sınıf öğrencisi. Fantastik dünyalara büyük ilgisi olan çizer Hayali, çizgi roman ile çok küçük yaşlarda tanışmış. Yaklaşık 13 yıldan beridir çizgilerle haşır-neşir olan Hayali, eserlerinde rüyalarından ve kabuslarından esinleniyor. Hayali, “Kimi zamanda izlediğim filmlerin birleşimi olabiliyorlar. Özgün hikâyeler çıkıyor. Ben de heyecanlanıyorum onları görünce. Hemen bir yere not alıp ondan sonra tasarlamaya başlıyorum. Karakterlerimin kendimden bir parça taşımasına da önem veriyorum. Çünkü o karakter kendimmiş gibi yansıtabilirsem seyircide o şekilde hissedecek” şeklinde çizgi romanlarını nasıl tasarladığını anlatıyor. Birinci olduğu eserinde ise şeytan tüyü deyiminden yola çıkarak karakterlerini tasarlayan Hayali, iki buçuk ay üzerinde çalıştığı eserini şu sözlerle anlatıyor: “Bir ortamda konuşurken şeytan tüyüne sahip biri olsaydı acaba nasıl bir karakter olurdu ya da nasıl bir hikâye ortaya çıkardı? diye düşündüm. Daha sonra bir karakterin her zaman iyi olmaması, tamamen kahramanın herkesi kurtarmanın kafasında olmamasına bu sefer tam tersinden bakmamız gerektiğini düşündüm. Ana karakterimiz, biraz daha zıt bir tarafta, siyah bir tarafta. Şeytan tüyüne sahip birisinin daha alımlı, daha güzel görünen, tatlı bir dili olan bir karakter tasarladım ama kötü bir karakter açısından bakıyoruz olaya. Şeytan tüyünde vermek istediğim mesaj; Eziyete maruz kalmış küçük bir kızın, ne kadar küçük olursa olsun, eline bir güç geçtiği zaman ne kadar acımasız olabileceğini görüyoruz. Aslında tüm kötülerin belli bir başlangıç noktası var. Her zaman kötü değillerdir.

Ece Önal.

Yaşadığım yeme bozukluğunu anlattım

“Bedenimdeki Boşluk” eseriyle üçüncü olan Ece Önal da internet çağı çocuğu olduğunu vurgulayarak, çizgi romana “Bir internet çocuğunun en kolay ulaşabileceği şey mangaydı. Çizgi romanlara mangayla başladım” diyerek anlatıyor. Üniversiteye başladıktan sonraysa Fransız ekolündeki çizgi romanlarına ilgi duymaya başlayan Önal, kendi çizgi romanlarının mental sağlığı üzerine olduğunu söylüyor. “Bedenimdeki Boşluk” isimli eserindeyse kendi travması olan yeme bozukluğunu anlatıyor. Önal, “Sadece yaşadığım tecrübeleri karaktere aktardım. Onun hikâyesi benden farklı ilerliyor” diyor ve ekliyor: “14 yaşında lise öğrencisiyken yeme bozukluğunun bütün formlarını geçirdim ve yaklaşık 80 kilodan yaklaşık 43 kiloya kadar düştüm. Hiçbir şey yemeyerek anoreksiya kadar ilerledim. Vücudumda kalbimi attıracak kadar kalori kalmamıştı. Ölüme yaklaştığımı hissetmiştim. Daha sonra bir şekilde düzeldim. O aralığı hatırlamıyorum. Bu çizgi romanımda anoroksemik bir insanın hastaneye düşmeden önceki son gününü anlatıyorum. Metaforik olarak karakter kemiklerine kadar eriyor aslında, kendi kemiklerini görmeye başlıyor ama diğer karakterler bunu görmüyor. Sadece ne kadar zayıf olduğunun farkındalar ve bir sorun yokmuş gibi hayatına devam ediyor. İşe gidiyorlar, arkadaşıyla konuşmaya başlıyor, müşterilerle ilgileniyor. Herkes hâlâ hasta olduğunun farkında ama kendisi değil ve bu durumu kabullenmiyor. En sonunda kendi kontrolü dışında bir şey oluyor. Yine bütün döngü başa sarıyor, hastanelik oluyor. Bu noktada her şeyi kişinin kendisinin çözmeye çalışması çok sağlıklı bir şey değil, yardım istenmeli. Ben kendim çözmeye çalıştım. Bütün anlatmaya çalıştığım buydu. Kendinizi kapatmayın, yardım isteyin. Bunu yapabilirsiniz ve insanlarda size yardım etmeye gayet istekli oluyor.”

Nisan Basmacı.

Süt Oğlan ile keyif dolu serüven

“Süt Oğlan” eseriyle ikinci olan Nisan Basmacı ise çizgi roman ve mizah dergilerini hep okuduğunu, özellikle Türk çizgi romancıları çok sevdiğini söylüyor. “Ben büyüdükçe o endüstride çalışan insanlar azaldı. Hep çok sevdiğim medyumdu çizgi roman. Çünkü bana çizgi filmden veya romandan daha çarpıcı geliyor. Daha farklı bir kompozisyon yöntemi olduğu için sayfayı elimize aldığımızda farklı bir sistemmiş gibi geliyor. Daha farklı özgürlükleri var ve de tek başına yapabildiğiniz bir şey” diyor. Çizgilerinde genellikle karakter kişilikleri için çevresindeki kişilerin başlarına gelen ve onların bu durumlardan etkileniş şekillerini, karakterlerini evirme şekillerinden etkilendiğini ifade ediyor. Basmacı, bir sene boyunca üzerinde çalıştığı “Süt Oğlan” isimli eserinde ise süper güçleri olan bir grup gencin bir süt kutusunun ömrünü uzatmaya çalışırken, yanlışlıkla onun üzerindeki fotoğrafı konuşturmaya başlatma hikâyesini anlatıyor. “Bu çizgi romanımı okuyan kişiler keyif alsın istiyorum” diyen Basmacı, eserini şu sözlerle aktarıyor: “Eski şekerleme paketlemelerinde çocuk fotoğrafları olurdu. Süt kutusunun üzerinde de onun gibi fotoğraf var. Gençler sütün üzerindeki o fotoğrafı konuşturmaya başlıyorlar. O sırada markette satılan bütün sütlerin de konuştuğunu fark ediyorlar ve yakalanmamak için hepsini birden toplamaya çalışırken o sütün üzerinde o fotoğrafı çekilmiş adamın yetişkin halinin sütün üzerine toplanmaya çalışıldığını fark ediyorlar ve daha sonra da onunla kapışmaya başlıyorlar.”

#Aktüel
#Bahçeşehir Üniversitesi
#Çizgi Roman Yarışması
1 yıl önce