|

Hayvanın bilgisi malumatın üstüne çıkamaz

Hayatın Anatomisi’nde Teoman Duralı insan ve insandışı canlıların mukayesesine yer veriliyor. Hayvan, bir işin nasıl yapılacağını hayatın akışında görerek, işiterek, koklayarak, tadarak ve hissederek öğreniyor. Burada akıl yürütme yok. Birikme ve katlanma, duyma ve hissetme sınırları çiziyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/07/2018 Çarşamba
Güncelleme: 07:16 - 11/07/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Teoman Duralı insan ve insandışı canlıların mukayesesine yer veriliyor.
Teoman Duralı insan ve insandışı canlıların mukayesesine yer veriliyor.
YAKUP ÖZTÜRK

Felsefe, bilim ve biyoloji ilişkisi üzerine pek çok eser kaleme alan Teoman Duralı’nın yıllar önce Canlılar Sorununa Giriş ile bu kitaptan yaklaşık on yıl sonra yayımladığı Biyoloji Felsefesi kitapları, tek kitap hâlinde, Hayatın Anatomisi başlığı altında okurla buluştu. Esasta iki kitaptan meydana gelen Hayatın Anatomisi’nin birinci bölümü canlılar bilimi felsefesine giriş olmayı amaçlıyor. Bu felsefenin kapsamının MÖ’den 4. asır ile 1970’ler olduğunu biz de hatırlatalım. “Canlı Sorunu” başlığı altında şekillenen bu ilk kitap felsefe ağırlıklı. Bundan dolayı uygulamadan çok “uygulamaları belirleyip biçimleyen hem tarihî hem de sistematik çerçevede incelenmesi gereken teoriler”i ve bunlarla bağlantılı sorunları ele alıyor.

Hayatın Anatomisi, felsefe-bilimin imkânlarından hareket ederek biyoloji, evrim, antropoloji gibi meseleleri tartışmasının yanı sıra felsefenin temel sorunlarından olan bilginin ne’liğini ve bilgiye ulaşmada farklı dönem ve filozofların iddialarını müstakil başlıklar altında olmasa da hatırlatan, yorumlayan bir felsefe tarihi. Buradan hareketle, metafizik de felsefenin yer yer dogmatik iddialarının karşısında düşünce tarihinin en esaslı meselesi olarak Hayatın Anatomisi’nde sıkça işleniyor. Teoman Duralı’nın, metafiziği, metafizik karşıtlarının görüşlerini olumladığı ilgi çekici ifadesine biz de burada yer verelim. Felsefenin odağı, beyni olarak metafiziği kabul eden Duralı, temelsiz, dayanaksız, kanıtlanamaz, tutarsız söylemler demeti şeklinde varolan metafizikten bahseder. Ki daha önce metafiziğin yukarıda sayılan sıfatlarla anılması onun bir problemi değil bilakis artısı olarak görülmekteydi. Metafizik bu durumda kanıtlanabilir olmalıdır. Bu tespitin soyut düşünceyi temelsizce savunanların tezlerini sarsması gerektiği vurgulanmalıdır. Duralı bu metafiziğe spekulativ metafizik diyor.


HAYVAN AKIL YÜRÜTMEZ

Öte yandan bilim ve felsefe ilişkisi asırlarca tartışılan bir mesele olsa da Duralı’nın görüşlerinde yer bulmuştur. Felsefenin malzemesini bilimden aldığını hatırlatan Duralı, bilimin de yöntem ve varsayım çerçevesini felsefeye borçlu olduğunu söyler. Bu tespit dahi bilim ve felsefenin birbirinden ayrılamayacağını peşinen kabul etmek anlamına gelir. Şöyle devam ediyor: “Bilimsiz felsefe, temelden yoksun kalıp inandırıcı olmamasına karşılık, felsefesiz iş görme çabasındaki bilimin çatısı yoktur.”

Kitapta, canlılar sorunu kavramıyla canlılar biliminin tarihi ve sistematiği irdelenmekte. Bu irdeleme sırasında deneye önsel diye Türkçeye aktardığımız a priori bilmenin insanda mümkün olup olmadığı, bu bilme biçimin mümkün olması durumunda a priorinin neleri kapsadığı üzerinde duruluyor. İnsan, deneyimlediği hiç bir şey hakkında bilgi sahibi olamaz görüşüyle çatışan metafizik düşünce kitabın ilgili kısımlarında etraflıca inceleniyor.

Canlı, Aristo sistematiğinde, felsefenin en temel dayanaklarından olan sınıflama sistematiğinde varlığın “alt”ında insanın “üst”ünde durur. İnsan canlı bir varlıktır. Ancak insan dışında da canlılar vardır. Hayatın Anatomisi’nde insan ve insandışı canlıların mukayesesine yer veriliyor. Hayvan, bir işin nasıl yapılacağını hayatın akışında görerek, işiterek, koklayarak, tadarak ve hissederek öğreniyor. Burada akıl yürütme yok. Birikme ve katlanma, duyma ve hissetme sınırları çiziyor. Duralı’nın tespitiyle “Hayvanın bilgisi malumatın üstüne çıkamaz.” İnsanda ise bu duyuların ötesinde öğrenme okuma ya da onun yerini tutan başka bir dil etkinliği sayesinde gerçekleşir.

SORGULAMA ŞÜPHEYLE BAŞLAR

Canlı sorununu kronolojik akış içerisinde okuyan Hayatın Anatomisi’nde Ortaçağ düşüncesine önemli ve aykırı bir yorum getiriliyor. Ortaçağ’da düşüncenin gerilediği, gözlem ve deneye dayalı araştırmalara girişilmediği, özgün eserlerin kaleme alınmadığı gibi iddiaların günümüzde geçerliliklerini yitirdiği ifade ediliyor ki bu yukarıda metafizik tanımlamasında olduğu gibi ezber bozan bir iddiadır. Tabii ki Ortaçağ’ın ilahi olanla irtibatı reddedilmiyor aksine Duralı Hoca, “Ortaçağ düşünürünün en belirgin niteliği, Tanrıya imandan kalkmasında, aldığı her konuyu yine oraya götürmesinde görülebilir.” diyor. Ortaçağ düşüncesini takip eden bölümde Müslüman filozoflar, Farabi, İbn Sina ve İbn Rüşd’ün cisimleri ve canlıları nasıl sınıflandırdıkları anlatılıyor. Burada Yeni-Eflatuncu düşünenin, Hıristiyan filozof din adamlarının görüşleri üzerinde duruluyor.

Felsefe tarihinin, insanlık tarihinin, düşünce serüveninin en derin kırılmalarından birini Descartes’la yaşadık. Hayatın Anatomisi’nde Descartes’ın kendi felsefesine ikna edici bir yol bulmak için başta kendi varlığı olmak üzere her şeyden şüphe duyduğu hatırlatılır. Ruh-beden ilişkisini hep hepine reddetmeyen Descartes bu ilişkideki bağların eğreti olduğunu dile getirir. Ruh-beden arasında bir ilişki olmasa da olur diyen ve hatta ruhun tek başına kalabileceğini iddia eden Descartes, Duralı’ya göre “Düşünen varlık, başka sözlerle, ruh ile beden –madde- arasında keskin ayrımın bulunduğunu vurgulamak istemiştir.”

Mekanikçiliğin, bilim tarihine dâhil olması da bu görüşle mümkün hâle gelmiştir. Ruhtan bağımsız bedenle makine arasında bir bağ kuran Descartes canlıları araştırma tarihinde mekanikçilik adıyla bir “çığır” açmıştır. Bu akış içerisinde son olarak Leibniz’i hatırlayabiliriz. Kitap, başka filozof ve bilimadamlarının görüşleriyle devam ediyor olsa da bu yazının sınırları içerisine almamız mümkün değil. Bilginin hem akılla hem de deneyle elde edilebileceğini, ikisinin bir arada bulunabileceğini iddia ediyor Leibniz.

Hayatın Anatomisi, burada kısaca, kitabın içeriğine dair yaptığımız göndermeler dışında antropoloji ve biyoloji disiplinine ilgi duyan okurlar ve bilimadamları için de pek çok başlığı barındırıyor. “Dünyamızdan İnsan Manzaraları” bölümünde kavimler, ırklar, beslenme biçimleri, coğrafya ve insan, helal-haram karşıtlığı gibi onlarca mesele üzerinden antropolojik bir incelemeye gidiliyor.

#Teoman Duralı
#Hayatın Anatomisi
6 yıl önce