|

Hem öğretmen, hem edip, hem de şair

Orhan Şaik Gökyay’a, Dede Korkut Kitabı’nı sadeleştirerek okuyucu ile buluşturması dolayısıyla “Dede Korkut’un Torunu” unvanı verilmişti. Gökyay ayrıca Türk millî mefkûresinin en önemli sembolü olan “Kızıl Elma” ile ilgili dört makale yayımladı. Hocanın bu makaleleri bugünlerde Yeditepe Yayınevi tarafından kitaplaştırıldı.

Yeni Şafak
04:00 - 10/10/2018 Çarşamba
Güncelleme: 13:58 - 9/10/2018 Salı
Yeni Şafak
Orhan Şaik, Türk dilinin en önemli eserlerinden bir olan Dede Korkut Kitabı’nı sadeleştirmiştir.
Orhan Şaik, Türk dilinin en önemli eserlerinden bir olan Dede Korkut Kitabı’nı sadeleştirmiştir.
Sahure Ergüzel

Çok yönlü kişiliğiyle tanıdığımız Orhan Şaik Gökyay, Türk edebiyatı, tarihi ve kültürüne birçok eser kazandırmıştır. Orhan Şaik, Türk dilinin en önemli eserlerinden bir olan Dede Korkut Kitabı’nı sadeleştirerek okuyucu ile buluşturmuş ve bu eseri dolayısı ile ona “Dede Korkut’un Torunu” unvanı verilmiştir. Dede Korkut Kitabı gibi önemli bir çalışmanın yanı sıra Türk millî mefkûresinin en önemli sembolü olan “Kızıl Elma” ile ilgili dört makale yayımlamıştır. Hocanın bu makaleleri bugünlerde Yeditepe Yayınevi tarafından kitaplaştırılmıştır.

Orhan Şaik, genel olarak makalelerinde, elmanın Türk mitolojisindeki yerini, hükümdarlık alâmeti olarak gösterilmesini, Osmanlı İmparatorluğu’nda Kızıl Elma’yı, Osmanlıların Avrupa fütuhatına dair olan eserlerde Kızıl Elma olarak anılan şehirleri, destanlarda, halk geleneğinde, halk şairlerinin Kızıl Elma’sını anlatmıştır.

Kızıl Elma, kimi zaman Türkler için ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir şehri, kimi zaman ise Türk birliğinin idealini ifade etmek için kullanılmıştır. Bu sembolün ne zaman ortaya çıktığı bilinmese de Osmanlılar ile birlikte Türk tarihine ve kültürüne mal olmuştur. Orhan Şaik’in yazılarında “Kızıl Elma”yı anlatan Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Şeref Uluğ, Hüseyin Nihal Atsız, Osman Turan gibi araştırmacıların Kızıl Elma ile alâkalı fikirlerinden bahsetmiş, bunun yanı sıra Arif Nihat Asya, Niyazi Osman Genç Osmanoğlu’nun dizelerine nasıl yansıdığını örnekleriyle açıklamıştır.

Makalelerinde elmanın Türk mitolojisindeki yerini açıklayan Orhan Şaik, Emel Esin’in ona anlattıklarından yola çıkarak elmanın ölümsüzlük timsali olduğunu söylemiştir. Elma sembolü, hükümdarlık alâmeti olarak da görülmüştür. Öyle ki Doğu kaynaklarında da Batı kaynaklarında da bu sembolün ayrı bir yeri vardır. Kimi zaman bronz top kimi zaman altın nar şeklinde ifade edilmiştir.

Kızıl Elma, Osmanlı Devleti’nde de önemli bir sembol olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki minyatürlerde de padişahların elindeki Kızıl Elma bunu açıkça göstermiştir. Orhan Şaik de bu yüzden, “Osmanlı Türklerinde Kızıl Elma’nın cihan hakimiyetinin sembolü olarak kabul edildiğini hiçbir şüpheye yer bırakmamıştır” şeklinde ifade etmiştir.

“Padişahım, biz senin uğrunda...”

Osmanlı Devleti’nde, Fatih’ten III. Selim’e kadar Türk askerlerinin “Padişahım, biz senin uğrunda tâ Kaf Dağı’nın ötesinde Kızıl Elma’ya dek varırız.” sözleri, Kızıl Elma’yı ne kadar önemsediklerini gösteren ifadelerdir. Yine III. Selim dönemindeki Koca Sekbancıbaşının “Hemen bize düşmanı göstersünler, dal-kılıç olup düşman ordusuna dalarız, harab ederiz ve kralın tacını başına geçirip Kızıl Elma’ya dek gideriz.” sözleriyle Kızıl Elma’ya olan bağlılıklarını göstermiştir. Orhan Şaik Gökyay, bu manevi timsali maddileştirerek izah etmekte kolaylık gören Osmanlı müelliflerinin altın top, altın alem, altın hokka, küre-i la’l, yakut top gibi elma şeklinde birtakım kızıl kürelerden bahsettiğini ve onu Türklerin Kızıl Elma adını taktıkları şehirlerin hepsine ya saray damının yahut kilise kubbesinin işte böyle parlak bir topla göz kamaştırdığına ait birtakım tafsilata girdiklerinden bahsetmiştir. Gökyay, yine makalelerinde Osmanlıların Avrupa fütuhatında, elimizde doğrudan bu fetihlere katılan ve tutsak düşen askerler tarafından yazılmış üç mektuba da yer vermiştir.

Kızıl Elma’da görüşürüz

Kanuni Sultan Süleyman’ın da Kızıl Elma ile ilgili ifadelerine yer veren Orhan Şaik Gökyay, şu şekilde anlatmıştır. “Büyük Osmanlı padişahı Kânuni Sultan Süleyman, tahta çıktığı zaman kışlaları ziyaret eder, askerlerin şerbetini içer, içtiği bardağı altın doldurup onlara armağan ederdi. Ayrılırken de askerlere “Kızıl Elma’da görüşürüz” diye onları okşar ve ideallerini canlandırırdı. Çünkü, yeniçeriler arasında Kızıl Elma efsanesi çok yaygın olup “Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızıl Elma’ya dek gideriz” sözü onların ideallerini ve fedakârlıklarını ifade ederdi.”

Kızıl Elma, Türk kültüründe cihan hakimiyeti sembolü olmasının dışında farklı şekilde de karşımıza çıkmaktadır. Orhan Şaik’in ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, elmanın lohusa bir anneyi korumak için kullanıldığını, kem gözlerden, hem de zararı dokunacağı düşünülen kötü ruhlardan korumak amaçlı kullanıldığını, ölü mezara gömüldükten sonra elma ağacının sallanarak mezarın üstüne döküldüğü ve oradakilerin toplayıp yenildiğini görüyoruz. Dini inanışlarda da elma sembolüne rastlanıldığını ifade eden Gökyay, Hazret-i Peygamber’in, omzunun eğe kemiğinin yumuşak olan aşağı ucunda olan, nübüvvet mührü de elmaya benzerliği örneğini vermiştir.

“Türk’ün kendisinden başka seveni olmaz” düşüncesiyle ömrünü Türk milleti ve kültürü için hâlisâne çalışmalarla geçiren Orhan Şaik Gökyay’ın bütün eserlerini, makalelerini Yeditepe Yayınevi yayımlayıp okurlarıyla buluşturacaktır. Kızıl Elma kitabından sonra Destursuz Bağa Girenler kitabının yayımlanacağını da okurlarına müjdeleyelim

#Kızıl Elma
#Orhan Şaik Gökyay
#Dede Korkut'un Torunu
#Dede Korkut Kitabı
#Kitap Eki
#Yeni Şafak Kitap Eki
6 yıl önce