|

Her gönülde sedası var

”Neyser” adlı çalışmasıyla müzikseverlerin karşısına çıkan neyzen Serkan Kamacı, “Ney, herkesin gönül dünyasında bir sırra işaret ediyor. O sesin karşılığı hepsinde var. Bundan dolayı ciddi manada neyin sadası açısından ciddi bir etkileşim oluyor” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 3/01/2021 Pazar
Güncelleme: 22:24 - 2/01/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Serkan Kamacı
Serkan Kamacı

Neyzen Serkan Kamacı ilk albümü “Bişnev” ve ortak projeler sonrası “Neyser” çalışmasıyla yoluna devam ediyor. Sanatçı geleneksel üsluba yenilikler getirmeyi hedefliyor. Teklide Kamacı’ya eşlik eden Mahmud Nedim Aysoy’un okuduğu Arapça Nutk-i Şerif ise iki güzel hikayeye sahip. Ney eğitimi veren, müzikle ilgili video programlar düzenleyen, akademik olarak da müzik faaliyetlerinde bulunan Kamacı ile pandemide müzik, ney’in kıymeti ve Neyser üzerine konuştuk.

Müzik ve ney ile nasıl tanıştınız?

Müziğe karşı hevesliydim. Küçük yaşlardan itibaren piyano, mandolin, org gibi aletler çaldım. Tasavvuf müziği yapmaya karar verdikten sonra ney ile tanıştım. Arkadaşım ney, ben bendire heves ettim. Ancak o, ses çıkarmayı başaramadı. Ben başarılı olunca devam ettim. Hoca arayışına girdim ve yolum Mustafa Büyükipekçi bey ile kesişti. Manevi anlamda büyük bir destek gördüm hocamdan. 6-7 sene boyunca hemen hemen her gün çalıştık. Hat, ebru gibi Klasik Türk Sanatları konusunda da altyapı oluşturdu. Müzik adına ortaya güzel bir şeyler koyabildiysem onun vesilesiyledir.

KOKPİTTE MEŞK

Ney çalmaya başladınız, bu bir hobiydi. Peki Mustafa Hocanızla tanıştıktan sonra manevi disiplin sizi şaşırttı mı?

Ney’in manevi kıymeti hakkında ön bilgim vardı. Hz. Mevlana Efendimizin ifadesiyle güçlendiğini, Mesnevi Şerifinde ilk 19 beytin ney’le ilgili olduğunu biliyordum. Umduğumla bulduğum arasında çok büyük fark yoktu. Kendi iç dünyamda da beklediğimi buldum.

Akademiye nasıl karar verdiniz?

Yüksek lisans yaptıktan sonra doktoraya sabır göstermek yerine çalışmalarımı müzik dergilerinde yazılar yazmak ve röportajlar yapmakla ilerlettim.

Farklı coğrafyalarda ney üflediniz, konser verdiniz. Bakış nasıldı acaba?

Orta Asya, Antarktika hariç bütün bölgelere gittim. Bizim müziğimizi duyduklarında etkileniyorlar. Ney, herkesin gönül dünyasında bir sırra işaret ediyor. O sesin karşılığı hepsinde var. Bundan dolayı ciddi manada neyin sadası açısından ciddi bir etkileşim oluyor. Şifa niyetine de kullanılan ney’in, ruhî olarak donanımlı birini rahatlattığını rahatça söyleyebilirim. Bir de hatıra paylaşayım: Güney Afrika konseri dönüşü uçakta olduğumuzu öğrenen pilotlar bizi kokpite davet ettiler. Meğer müziğe ilgileri varmış ve konserimizden haberleri olmuş. Mehtaba karşı meşk yapıp “Sazlar çalınır” söyledik.

Pandemi dönemi devam ediyor, karantina günleri çoğaldı. Müzik üretimi anlamında nasıl geçiyor?

Oturup hastalığın etkilerini düşünmek, iç dünyamı kapatmak istemedim. Daha üretken olmak adına pandemi sürecinde birbirinden değerli sanatkarlar, akademisyenler, müzisyenler ile her gün “Karantina Sohbetleri” etkinliği yapıyordum. Onun dışında değerli büyüğüm Mahmud Nedim Aysoy’la birlikte “Musiki Sualler Cevaplar” röportajını yaptık. Bir de “Neyser” isimli bir tekli çalışması yaptık.

MEKÂNA BİR HATIRA BIRAKMAK İSTEDİM

Neyser albümünün hikayesi nedir?

Kıymetli büyüğüm araştırmacı yazar Mahmud Nedim Aysoy’un etkileyici Arapçası ile bendenizin ney’inin sadasını bir araya getirmek istedim. Geleneksel üslupta değil de farklı bir müzik anlayışı ortaya koymaya çalıştık. Tarihe, mekâna, hayata muhabbetin bir ifadesi olarak hatıra bırakmak istedim. Kayıtları tamamlayıp büyüğüme gönderdim. O da üzerine iki tane Nutk-i Şerif okudu.

Okuduğu bölümler ne anlatıyor?

İlk dinlediğimde ben de bilmiyordum, hemen sordum kendisine. Hikayesini dilim döndüğünce aktarayım... Peygamber Efendimizin vefatı sonrası Seyyid Ahmed Er Rifai hazretleri bu nutku Efendimiz’in huzurunda okuyor. Bu Nutk-i Şerif’in aslına âlim, şair Abdülmecid Çelebi hazretleri tahmis yapmıştır. Ahmed Er Rifai hazretleri Hz. Peygamber’in huzuruna varınca “Sizden uzaktayken bana vekil olarak, vekâleten ruhumu gönderiyordum topraklarınızı öpüyordu. Şu anda ise bedenimle beraber gelmek nasip oldu, acaba mübarek elinizi öpmek de nasip olur mu?” şiirini irticalen okuyor. Bunun üzerine, kerametini gösteren menkıbeye göre, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) ravza-i mutahharadan mübarek elini uzatıyor ve Ahmed Er Rifai Hazretleri de o mübarek eli öpüyor. Bu hadiseye şahit olan 90 bin hacı ve bin 500 insan var. Bunlardan bir tanesi Seyyid Abdülkadir Geylani efendimiz. Diğer büyük bir veli de Mardin’le Diyarbakır arasında medfun Sultan Şeyhmus Ez Zuli hazretleri. O devirde yaşamış dev alimler bu ana şahitlik etmişlerdir. Hatta Abdülkadir Geylani hazretlerine gıpta edip etmediğini soruyorlar. O da “Yedi kez şükür secdesine kapandım, kardeşime böyle bir iltifatın Allah tarafından verilmesinden dolayı” diye cevap veriyor. Az evvel arz ettiğim gibi bu iki beyte cennet mekân Abdülmecit Çelebi efendi, 1960’lı yıllarda, gördüğü bir rüya üzerine tahmis yapıyor.

Peki ikinci bölüm?

Burada okunan Nutk-i Şerif’te ise Fatıma annemiz, Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) vefat edince çok üzülüyor ve kalbindeki hüzünle gönlünden bu mübarek sözlerin zuhuru gerçekleşiyor. Bu mübarek sözlere de yine Abdülmecid efendi, 1940’lı yıllardaki kıtlık günlerinde yaşadığı olaylar sonrası bir manevi işaretle tahmis yapmıştır. Paylaşmaya çalışayım: “Ey deve kervanının başındaki kervanbaşı, Ravza’ya kervanınla vardığın zaman o kabrin başında dur ve de ki; Ahmed’in (SAV) toprağını koklayan o kimseye ne oluyor ki, ömür boyu başka hiç bir kokudan tat almaz oluyor. Benim başıma öyle musibetler geldi ki eğer anlatılacak olsa, oturduğu meclisleri kahkahalara boğan Hansa isimli meşhur şaire kadındahil ömür boyu hüzne bürünürdü. O hüzünden dolayı gözümden yaş yerine kan gelirse beni mazur gör. Çünkü benim başıma öyle bir musibetler geldi ki; bu musibetler gündüzün başına gelseydi güneş olduğu halde kararırdı ve geceye dönerdi.” Efendimizin (SAV) vefatı bütün musibetlerin başıdır. Sizden birinin başına kötü bir şey geldiği zaman benim vefatımı hatırlasın diyor Efendimiz (SAV).

Adı Neyser olsun

  • Ney ile sanatçı arasında başka bir bağ oluyor. Ney’e genelde isim de verilir, sizin var mıdır? Ney sanatı size ne katmıştır?
  • Gönül ehli sultanların himmetiyle ney, benim hayatıma mana verdi. Dünyanın her yerine gidip güzel insanlarla tanışmak, onlara geçmişten emanet aldığımız o güzel nefesi taşımaya gayret ettim. Ney bir perde. Görünmeyen manevi nefesle, himmetle, güzel ahlâk üzere yaşamaya gayret ediyorum. Evet, enstrümanlara genelde isim verilir. Ben henüz koymadım ama irticalen, sordunuz, ney’ime bir isim verebilirim, Neyser diyebilirim.
#Neyser
#Ney
3 yıl önce