|

Her halının bir hikayesi var

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Yeni Cami Hünkâr Kasrı Sergi Salonu'nda MÖ 3. yüzyılda dokunduktan sonra, buzullar içinde günümüze kadar gelen ve bugün aslı Petersburg Ermitaj Müzesi'nde sergilenen ilk Türk halısı Pazırık'ın da aralarında bulunduğu pek çok tarihi halı reprodüksiyonu sergilendi. Eski veya yeni olsun el dokuması bütün halıların bir hikâyesinin olduğunu öğrendik.

Büşra Sönmezışık
00:00 - 5/10/2014 Pazar
Güncelleme: 17:21 - 4/10/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Her halının bir hikayesi var
Her halının bir hikayesi var

Balıkesir Halk Eğitim Merkezi Eğitmeni Yasemin Ergelen yönetimindeki Anadolu Motiflerinin Dili Sergisi, binlerce yıllık halıların reprodüksiyonlarını meraklıları ile buluşturuyor. Balıkesirli 20 kadın kursiyerin, tarihe ışık tutmak amacıyla aslına uygun olarak özenle yaptığı 82 eser, 14'üncü yüzyıldan, 19'uncu yüzyıla kadar, saray ve camilerde kullanıldıktan sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından toplanarak çeşitli müzelerde sergiye sunulan halıların reprodüksiyonu. 'Her motifin bir anlamı, her anlamın bir hikâyesi, her hikâyenin bir geçmişi vardır. Bizler bu geçmişe ışık tutmaya geldik' düşüncesinden yola çıkan sergi 13 Ekim-16 Ekim tarihleri arasında Ankara Vakıf Eserleri Müzesi'nde açılacak. Biz de eğitmen Yasemin Ergelen'den halıların hikâyesini dinledik…

HAYATIMIZIN İÇİNDE OLSUN

Yasemin Ergelen'in sergiyi açmaktaki amacı, müzelerde pek çoğumuzun göremediği tarihi halıları gün yüzüne çıkartmak ve günlük hayatımızda olmasını sağlamak. 10 yıldır bu alanda çalışan Ergelen, bir iş adamı veya otel işletmecisinin Leonardo Da Vinci'nin röprodüksiyonunu kullanabildiği gibi, kendi yaptıkları röprodüksiyon halıların, otellerde kullanılabileceğini veya özel koleksiyonlara girebileceğini söylüyor. Çalışma yapılırken, desen özelliği bozulmaması için halılar belli bir ölçekte küçültülmüş. Malzeme olarak tela üzerine guaj boya kullanılmış. Ergelen'in tek hayali, bu halı reprodüksiyonlarının önemli koleksiyonerler tarafından satın alınması.

DUYGULARI YANSITIR

Halı ve kilim dokuma insanlığın tarihine uzanıyor. Fakat renklerin ve motiflerin nereden geldiğini biliyor musunuz? Halı deyip geçmeyin hepsinin bir hikâyesi var. Doğum, ölüm, sevinç duygularını halıların motiflerinde ve renklerinde görebiliyorsunuz. Tıpkı resim tablosunda olduğu gibi. Anadolu kadını duygularını, dokuduğu halılara, renklere ve desenlere yansıtmış. Bu haberi okuduktan sonra siz de el dokuma halısı gördüğünüzde acaba ne anlatıyor diye merak edeceksiniz. İnsanlar önce bu halıları ihtiyaç için dokuyorlardı. Kimileri de dokumadan para kazanıyordu. Peki o tezgahlarda vakit nasıl geçiyordu? Tez ödevini Gördes'in Hanya kabasında yapan Yasemin Ergelen, üç ay kaldığı süre zarfında edindiği tecrübeyi şöyle anlatıyor; 'Tezgâhta dokuma yapan kadınlar önünde desen bulundururlar. Dokurken eğer o gün evden eşiyle kavgalı ayrıldıysa mutlaka erkeği anlatan bir düğüm veya desen çıkartır. Ya da ölüm yaşanmışsa dokuyan kadın hiçbir zaman canlı renkler kullanmaz. Kaybedilen eğer erkekse koçboynuzu gibi erkek motifleri tercih edilir. Hayat ağacı çok kullanılır'. Adeta kimlik gibi okunan halılarda kullanılan motiflerin yörelerde isimleri farklı. Her yöre kendine özgü renkler ve motifler kullanıyor. Sadece motif geçişleri gelin alma ve vermeyle ilgili oluyor. Desen özelliği bir köyden diğer bir köye aktarılabiliyor. Mesela literatürdeki isimlerin dışında yöre isimleri de bulunuyor. Kaynaklarda 'eli belinde' denilen motife 'avrat', 'koç boynuzu' motifine 'er' diyorlar.

HALI BİTMEZSE KIZ VERİLMEZ

Kız alıp vermek de halı dokumasına bağlı. Halısının dokumasını bitirmemiş bir kızı almanız zor. Yasemin Ergelen bu duruma örnek olarak misafir olduğu ailede yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: 'Ailenin kızını istemeye geldiler. Evin yengesi kahveyi yaptı getirdi, kız dışarda bekliyor. Gelen aile kızı istedi. Kızın dedesi annesine döndü 'Kızın halısı bitti mi?' diye sordu. O da cevaben 'Bitmedi' dedi. O zaman gelen görücülere 'Bizde size verilecek kız yok' deyip yolcu ettiler. Hiçbir şey anlamadık. Meğer Gördes'in Hanya kasabasında her genç kız Gördes denilen halıyı mutlaka dokurmuş. Halı bittiğinde kız yetişti anlamına geliyormuş. Kız Gördes halısı çift mihrapladır. Hem erkek hem de kadını temsil eder. Üzerinde cennetin meyvesi olarak kabul edilen yarım elma motifi dokunur. Bundan iki yüz yıl kadar önce bir kadın ilk hamile kaldığı andan itibaren çocuğunun halısını dokumaya başlarmış. Orada çocuğu, bereketi veya nazarı anlatırmış. Kuş motifleri bu dünya ile öbür dünya arasındaki ruhun simgesi kabul edilerek, o ruh büyüyecek, yetişecek ve öbür dünya göç edecek sembolü taşıyormuş. O yüzden hamile hanımlar dokudukları halılarda genellikle bu tür motifler kullanıyor. Bunun dışında kadınlar kendileri ve kocaları için de birer halı dokurmuş. Bundan uzun yıllar önce, ölüm için dokunan halıların cenazenin yani tabutun üzerine serilip daha sonra da camiye hediye edilmesi bir gelenekmiş. Bugün müzelerde bulunan halılar ise o döneme ait halılar.

Halı çok pahalıya satılıyor

İstanbul'daki mağazalarda dokunmuş kalitesi çok yüksek halılar var. En küçük seccade denilen halıların parçasına üç bin veya dört bin dolar gibi yüksek bir rakam konuyor. Sanılanın aksine halılar çok ucuza mâl ediliyor. Yerinde bir halı, maliyeti 250-300 liraya çıkarılıyor. Eğer iki dokuyucu varsa bir buçuk ayda dokunuyor. Köylerde kadınların oldukça zor şartlarda çalıştığını anlatan Ergelen, sabahtan akşama kadar attıkları on bin düğümün karşılığında üç lira gibi çok düşük ücretler aldıklarını belirtiyor. Ergelen; 'Küresel ısınmadan dolayı pek çok bitki artık kök boya verecek düzeyde değil. Boya kalitesini düşürdüler. Ne has yün kullanılıyor ne de kök boyayla üretim yapılıyor. O kadar hile ve sahtekârlık yapılıyor ki… Bundan elli yıl sonra çocuklarımıza doğal olan ne bırakabileceğiz?' diyor. Halı dokuyan bir kadının günlük hayatı şöyle geçiyor; Sabah namazından sonra dokuma tezgâhının başına geçiyorlar. Kahvaltıyı ise öğle saatlerinde çocukları okuldan gelip hazırlıyor. Yemekten sonra tekrar tezgâhın başına geçiyor ve geç saatlere kadar dokumaya devam ediyorlar.

10 yıl önce