|

Heyecanla beraber kaygı da var

Kitap olarak elime geçtiği anda farklı bir sorumluluk geldi. Okunacak mı, okuyanlar beğenecek mi, nasıl yorumlar gelecek gibi sorular... Üstelik artık yayınevinindi de kitap. Bunun da getirdiği farklı bir sorumluluk var. Neticede bir iddianız oluyor kitap yazınca. Evet, heyecan oluyor ama bütün bunların getirdiği hoş bir kaygı da var. İnsanı diri tutan bir sorumluluk.

Merve Akbaş
18:11 - 14/07/2021 Çarşamba
Güncelleme: 18:22 - 14/07/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
​Yasin Taçar
​Yasin Taçar

Yasin Taçar’ın Kimse Bana Nesne Demez adını verdiği ilk romanı Akıl Fikir Yayınları’ndan çıktı. Taçar, yazdıkları kitap olarak gördüğünde bir sorumluluk hissetmeye başladığını belirtip, “Neticede bir iddianız oluyor kitap yazınca. Evet, heyecan oluyor ama bütün bunların getirdiği hoş bir kaygı da var” diyor.

İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Romanı yazdığım süre ile yayımlanması arasında bir senelik bir zaman dilimi var. Red cevabı veren veya ilgilenmeyen yayınevleri oldu. O yüzden kitap elime geçene kadar çok fazla duygu değişimi yaşamadım. Ancak elime geçtiği anda, o zamana kadar çok rahat olduğumu fark ettim. Yazmıştım, eşim dostum okumuştu, bu kadar. Ama kitap olarak elime geçtiği anda farklı bir sorumluluk geldi. Okunacak mı, okuyanlar beğenecek mi, nasıl yorumlar gelecek gibi sorular… Üstelik artık yayınevinindi de kitap. Bunun da getirdiği farklı bir sorumluluk var. Neticede bir iddianız oluyor kitap yazınca. Evet, heyecan oluyor ama bütün bunların getirdiği hoş bir kaygı da var. İnsanı diri tutan bir sorumluluk.

MATBAADAN ÇIKIŞINI İZLEDİK

Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Eşimleydik. Bir de bizim için güzel bir tecrübe oldu, biz doğrudan matbaaya gittik ve kitabın makineden çıkışını, hazırlanışını seyrettik. Taze bir şekilde aldık yani kitabı. O tecrübe de çok güzel hissettirdi. Kitapla bakıştım. Sayfalarını kurcaladım. Yeniden okudum birçok yerini. Eşimle Yalova’ya gidiyorduk. Feribotta özellikle, beraber hoşumuza giden yerleri okuduk. Üzerine konuştuk. Heyecanımızı paylaştık. Eşim kitabın fotoğraflarını çekti.

Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

Kitabı ilk önce eşime imzaladım. Tabi özel bir not ile. Esasında benim kitap imzalatma merakım yoktu, hatta uzun dönem kitap imzalatmayı manasız bulmuştum. Kitaplığımda da imzalı kitap sayısı çok çok azdır. Ancak kitap çıktıktan sonra imza isteyen dostlarım oldu, okurlar oldu. İmzalamayı sevdim. Güzel hissettiriyor.

Yazmaya nasıl başladınız?

Roman yazmak gibi bir niyetim hiç yoktu. Roman yazmanın çok zor olduğunun bilinciyle yazmaya cesaret edemiyordum. Eşim, roman yazmam konusunda çok ısrar etti. Dostlarım da hakeza. Pandemi ilk başladığında ailemden ayrıydım. O zaman çok kıymet verdiğim Hasan Hüseyin Uçar abim de roman yazmamı söyledi. Ben mırın kırın edince birkaç sayfalık öykü yazmamı istedi. Meğer ben de istiyormuşum da haberim yokmuş. Kurgulamadan, içimden geldiği gibi kalemi elime aldım. Öykü değil, roman oldu. Melamiler gündelik yaşam içinde her ne olsa “Böyle zuhurat buldu” derlermiş. Roman da benim için böyle. Son olarak Sadık Yalsızuçanlar üstad okudu, gözden geçirdi, beni kırmadı, “Şeref duyarım ciğerim” dedi ve bir de arka kapak yazısı yazdı. Böylelikle roman “zuhur” etti.

Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

İkisi de. İki buçuk senedir gazetede köşe yazarlığı yapıyorum. Son dakikada yazdığım da oldu, önceden rahat rahat kahvemi içerek yazdığım da. O yüzden belli bir zaman takıntım yok. Bir program dahilinde de yazmam hiç. Bir anda aklıma gelir, içimden gelir ve oturur yazarım.

Defter mi, bilgisayar mı?

Bilgisayar. Hatta şöyle diyeyim, defteri hiç sevmem. Elle yazı yazmayı da hiç sevmem. Ben bilgisayarda daha rahat yazarım. Elle yavaş yazıyorum, yazmak istediklerimi unutuyorum, elim zihnime yetişemiyor. Klavye beni bu konuda çok rahatlatıyor. Neydi o klişe? Teknolojinin güzelliklerinden faydalanmak lazım.

#Yasin Taçar
#Akıl Fikir Yayınları
#Sadık Yalsızuçanlar
3 yıl önce