|

İçerik ve biçim örnekliği ile: Sezai Karakoç ve sinema

Sezai Karakoç’un vefatı milyonlarca insanda hüzün oluşturdu. Hüzün yaşanacak ama dahası da yapılmalı. Birkaç nesli etkileyen bir meşale olarak Sezai Karakoç’un örnekliğinin peşinden gidilmeli. Sinemada Sezai Karakoç çizgisi yepyeni kapılar açabilir. Peki ama nasıl?

Abdulhamit Güler
00:00 - 20/11/2021 Cumartesi
Güncelleme: 02:21 - 20/11/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç

İnsanoğlu kayıplarıyla var. Kaybedecek bir şeylere sahip olmanın kıymetini bilmek gerek. Artık olmaması ve acısı da tadıyla yaşanır. Kaybetmek güzeldir. Çok önceden kazanıldığının tescilidir.

Sezai Karakoç’un vefatına böyle bakıyorum. Çok yakınımı kaybetmiş gibiyim. Görünür olmaktan en çok uzak duranımız olmasına rağmen gözlerim arıyor. Kaybettiğim için. Yani zamanında kazanmışım. Karakoç’u değil elbet. Bize emanet ettiklerini… Ve şimdi emanete sahip çıkma zamanı…

  • İddialı laflar edip hamaset yapmamak kaydıyla altını çizmemiz gerekenler ve tabi ki bunların sinema ile bağlantısı var… Tıpkı Karakoç gibi sakin, gösterişsiz, ayağı yere sağlam basan ve kendine güvenen duruş gerekli. Popülizme teslim olmayan, üslubu önemseyen ama zamanın ruhunun farkında… Bu toprağın insanı olarak dünyanın her bir köşesine ve görüşüne saygı ile zemin oluşturup mutlaka ama mutlaka üretmek gerekli.

KARAKOÇ’UN SİNEMAYA BAKIŞI

Zamanını ve ötesini etkileyen, şekillendiren isimlerden biri olan Sezai Karakoç’un elbette sanata ve sinemaya dair görüşleri önemliydi. 21. YY’ın ikinci kısmında fikrî oluşumunu ve olgunluğunu yaşayan Karakoç, sinemanın da olgunlaşma dönemine şahitlik eder. Batı kaynaklı bu yeni teknoloji ve sanatın, zamanın ruhuna hitap ettiğini düşünür. Mutlaka üretim yapılması gereken bir hayal alanı olduğunu vurgular. Karakoç’a göre sinema salonu karanlık bir ayin mekanıdır. Haklıdır elbet. İzleyici sinema salonunun ışıkları kapandığında perdeden yansıyan yeni bir gerçekliğe teslim olur. Yönetmenin hayal dünyasına, arayışına ve sorularına eşlik eder izleyici. Cevap aramaya beraber koyulurlar.

Film, yönetmenin izleyiciye karşı dayatması olmamalı. Fikir teatisi, beyin fırtınası, duygu alışverişi ve keşiflerle dolu sezgisel bir yolculuk yaşanmalı. Sezai Karakoç, sinemanın bu soyut sonsuzluğunun geleceğimizle yepyeni üslup ve yöntemlere gebe olabileceğini düşünür. Soyut sinemadan bahseder ve sinemada saf şiir ekolü kurulabileceğini ifade eder. Kadim geleceğimizden gölge oyununun derin anlamlara ve yeni biçimlere kapı aralayanileceğini belirtir. “Karagöz’ün çok değişik bir ölçüde yenilenerek rüya sineması ve hayal sinemasının kurulması söz konusu olabilir”, der.

Ve elbette Karakoç, bu tarz-ı sinemanın muhtevasının daima ve mutlaka İslam ruhuna ilişkin olması gerektiğini söyler ve şöyle devam eder:

“İşlenen realite, mutlaka kendi realitemiz olmalıdır. Şiir, resim, tiyatro, sinema, metafizik bir temele oturmalıdır.”


SİNEMADA BİÇİM VE ÖTESİ

İslam’ın Dirilişi ve bazı eserlerinin satır aralarında sinema sanatına dair yorumlarını neşreden Karakoç’un sinema ile bağı sadece yazdıkları ve söylediklerinden ibaret değil. Karakoç gibi sadece yaşadığı döneme değil asırlara hitap eden sanatkarların üslupları, üslup çeşitliliği bakımından en zengin dönemini ve ilginç şekilde en kısır dönemini aynı zamanda yaşayan sinema sanatı adına dikkatle incelenmesi gereken bir alan. Bunun için de Karakoç’un şiirde ortaya koyduğu yeniliğe bakmamız gerekir.

  • Üstat Sezai Karakoç’un şiiri, Türk şiirinin dönüm noktalarından biri olan ‘İkinci Yeni’ akımına dahil edilir. Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar ve İlhan Berk gibi şairlerin başı çektiği bu akımın temel özelliği o güne değin şiirde kabul edilen ve dışına çıkılmasına hoş bakılmayan kalıplara karşı gelinmesi ve yeni bir üslup/biçim ortaya konulmasıdır. Şairin ana malzemesinin kelimeler olduğunu düşünürsek, Karakoç’un kelimelere yüklediği anlam ve kelime yapıları ile oluşturduğu çağrışım çeşitliliğinin altını çizmek gerekir. İkinci yeni akımının en temel unsuru da hayal gücüne verilen ehemmiyet ile içeriğin biçimi beslemesi ve yeni üslup arayışlarıdır. Haliyle hem ikinci yeni hem de Sezai Karakoç sinema için çok bereketli kapılar aralayabilir.

ŞİİRDEN SİNEMAYA

Dünya sinemasında elbette sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok akım ve üslup oluştu. Artık sadece kıtalar, ülkeler ve bölgeler değil, şehirler ve daha dar alanlarda bile birbirinden farklı üretimler yapılabilmekte ve isimlendirmeler de öyle olagelmektedir. Türk Sinemasının, üzerinde yükselmesi gereken binlerce yıllık geçmişe rağmen ne doğulu ne de batılı olabilmesinden bahsedemiyoruz. İşte Sezai Karakoç, ikinci yeni akımının içindeki sağlam yenilikçi yerini gelenekle doldurarak muhteşem bir örneklik teşkil etmiştir. Şiir sanatında önümüzde duran bu manzara sinemada da yeni kapılar açabilir. Özellikle kalıpların kırılması ve yeni arayışların yapılması, bunun için de geçmişten beslenilmesi sinemamız adına arada kalmışlığa çözüm olabilecek formüller ortaya koyabilir.


Mesela ikinci yeni akımında genellikle noktalama işareti kullanılmaz. Biçimsel olarak diğerlerinden oldukça farklı ve izleyiciye geniş hareket alanı bırakan bir yaklaşım bu. Çünkü şiir gibi bir alanda noktalama işareti okuyucuyu gereğinden fazla yönlendiren didaktik bir unsura dönüşebilir. Noktalama işareti olmaması durumundaysa okuyucu kendi tarzı, ruh ve hayal dünyası bağlamında yaşayıp, hayali noktalama işaretleri ile o şiiri kendine has kılabilir. İşte bu yöntem sinemada da kullanılıyor. Kısa planlarla sahneleri oluşturup sinemanın özünün kurgu olduğuna inanan ‘biçimci’ görüşe karşın, izleyiciye daha geniş duygu-anlam alanı bırakması ve manipülasyonun en aza indirilmesi için hikayenin mizansen içerisinde halledilmesi gerektiğine inanan ve bunun için uzun planlara yönelen ‘mizansenciler’ doğmuştur.

  • Dünya sinemasında mizansencileri İtalyan Yeni Gerçekçilik ve Fransız Yeni Dalga kuramları temsil etmiştir. Bu kuramların doğuşu ve uygulamaları, Türk şiirinde ikinci yeni akımının doğmasından hemen öncedir. Ayrıca dünya sinema tarihinin en önemli isimlerinden olan Rus sinemacı Andrei Tarkovsky’nin adını geçirmek de önemli. Şiirsel sinemanın da öncü ismi sayılan Tarkovsky’nin tarzı, tavrı, yaklaşımı ve üslubu birçok açıdan bu manzaraya örneklik teşkil edebilir.

SEZAİ KARAKOÇ SİNEMADA YAŞAMALI

Çok küçük bir örnek ile şiir-sinema ilişkisinin ne denli güçlü olabileceğini anlayabiliyoruz. Bir sanat dalını birçok sanatla iletişim halinde olabilir. Fekat sinema, diğer hiçbir sanat dalında olmadığı kadar çok iletişim kanalına sahip. Her sanat dalını içinde barındırıyor. Bu zenginliği kullanabilmek de öncesinde birikim sonrasında cesaret istiyor. Tıpkı ikinci yeni gibi. Tıpkı Sezai Karakoç gibi…

Sezai Karakoç elbette ikinci yeni şiir akımından ibaret değil. Akımın diğer şairleriden ayrılan yanları var. İnancımıza ve geleneğimize bağlılığı, yeniliği bu bağdan kurtulmadan uygulama başarısı ve ötele seslenen diriliş manifestosu Karakoç’u kendi dışında herkesten ayıran özellikler. Ve Karakoç, tam da bu münhasır tavrı sayesinde sinemaya ciddi kaynaklık edebilir.

#Sezai Karakoç
#İslam
#Batı
#Sinema
2 yıl önce