|

İnsana bak ama önce: İn Sana Bak

Şair Erkan Kara’nın yeni kitabı İn Sana Bak Hayal Yayınları’ndan çıktı. “Biraz da insanı iyi yapmak derdindendi bu şiirler...” diye okura bir son ütücülük fırsatı vermiş Kara. Şiirlerinde Asaf Halet Çelebi, Ziya Osman Saba, Cahit Zarifoğlu, Behçet Necatigil’in de izlerini görmek mümkün.

04:00 - 15/01/2020 Çarşamba
Güncelleme: 23:22 - 14/01/2020 Salı
Yeni Şafak
Bir insan felsefesinin izini sürmektedir bu şiir.
Bir insan felsefesinin izini sürmektedir bu şiir.
KAMİL EŞFAK BERKİ

Daha önce Hüzzam Peyke, 2006, Nar Meseli, 2008, Zaman Kesikleri, 2011, Bir Aşkın Şiiri, 2016 adlı şiir kitapları yayınlanmış olan Erkan Kara Kasım 2019’da ilginç başlıklı yeni kitabıyla göründü. “Hüzzam Peyke” adı bize bir İstanbul çağrıştırır. Mütevazı bir İstanbul evinin, belki de nohut-oda/bakla sofa kültürünün duyarlıklarını haber verecek, ön cephede pencere pervazında dizilmiş saksılarıyla, bize arkada, toprağı yer yer yosun bağlamış bahçeciğiyle temiz duygular vaadeden bir şiir kitabı. Sonraki kitaplarda başlıklar soyuta doğru yol almış diyebiliriz. “İn Sana Baka” ise şiirinin iyice bir derinleşmekte olduğunu bize yaşatmakta.

Şair ilk dört kitabını da anne ve babasına ithaf etmişti. Bu yeni kitabı da aileye... “babam Ergül Kara’ya”... “annem Hacer Kara’ya”... gelenek sürmekte. Bu defa bir de yeğen Hacer Kara katılmış sevgi muhabbet dünyasına. Şiirinin özellikleri arasında şahsîlik buluyoruz böylece. Şiir sanatı da öncelikle böyle istemez mi? “Şairane düşünce burada başlangıçtan farklı olarak. Yeni ve daha muhteşem duyguları kapsar.” Bu alıntı Zweig’ın Emil Verhaeren/Modern Bir Şairin Portresi kitabında altını çizdiğim bir cümledir. Kara’yı okurken birden içimde canlanıverdi.

SADELİK, DÜRÜSTLÜK, ONUR


Kitabın kapağındaki halkanın anlamı ne olabilirdi? Ahmet Kehri’nin bostan kuyusu imgesi tasarımı imiş, kapağı düşünürken. Acaba aşırı mı olacak; bu da İstanbul motiflerindendir. Şiirlerden önce: “herkes kendi “hayvan”ını gezdiriyor”/ “bahçesinde, kimsenin artık oynayan çocuklar yok”/ “daha çok havlayıp saldıranın hakkıymış hayat” ön deyişleri, tutkulu şairin hayatla arasındaki alış-verişteki iç cepheyi bize verir. O, hayatı sadelik, dürüstlük, onur gözüyle isteyen bir seciyeye sahiptir.

“Biraz da insanı iyi yapmak derdindendi bu şiirler...” diye okura bir son ütücülük fırsatı vermiş Erkan Kara. Şiirler baştan sona, ayrı başlıksız gidiyor. Bir uzun şiirdir İn Sana Bak. Oto-portrel bir kitap. Önceki kitaplarını okurken çağrışımlar bana Asaf Halet Çelebi, Ziya Osman Saba, (biraz da) Necatigil’i düşündürüyordu. Sorduğumda, hedefi buldurduğumu gördüm.

Ve Erkan Kara’da çok ilginç bir tezahür... İn Sana Bak’ta BEYAZ ile karşılaşacağım hissine kapıldığımı belirtmek isterim. Nitekim;

bunun için beyaz, hep bir temizdir çocukta

oysa biz büyüklerde sanırdık nasıl da,

meğer insan büyüdükçe kaybedermiş beyazını (s. 17)

Ziya Osman Saba’da karşılaştığımız, bir sayıklama gibi tekrarlayan BEYAZ, okuyanda vınlayan bir ses halini alan bu renk, ki bende acaba bir matem siyahının paradoks halinde şiirde doğuşu mu? sorusuna yol açmıştı. Lorca’da da eşdeğer imgelerle karşılaşmıştım. Beyaz, iki şairin şiir dilinde de pek özel bir vurguya sahipti.

Erkan Kara’da da Beyaz; bu onu onlarla akraba kılıyor. Kendi özel dünyasında, kendine özgü yaşama nüanslarıyla. Özyaşamın vazgeçilmezleri arasından, özenle kurumaya çalışılan Şiir Dili’nin simgelerinin mihrakıdır, diyebiliyoruz:

eskimiş beyazdır yaşlılıkta çocukluk

derken küllüm kendisi oluyor Erkan Kara. Bu dizeden önce:

büyümek: akıl ve kalpte siyahın varlığı: yokluk;

bir ömür çocuğu yanında taşıyan kimse

eskimiş beyazdır yaşlılıkta çocukluk.

Fark ediyorsunuz; kirlenmiş değil, es-ki-miş.

Bir insan felsefesinin izini sürmektedir bu şiir. Ziya Osman Saba’daki sızılı lirizm; Cahit Sıtkı Tarancı’da alkolde bastırılmak istenen (bir Diyarbakırlı olan Cahit Sıtkı’daki gurbet-sıla ikileminin yaşattığı) acı hayat. Bunların yanına Erkan Kara’nın iç hayatı da katılacaktır.

Onlardan başkalığı, şiirinin iyi bir okuması ile farkındalık katına yükselebilir. O da Ziya Osman Saba gibi İstanbul’un anlam, hatta maneviyatına sadık bir şairimiz. Dizelerindeki baştan sona yitimsiz ritim, şairin bu iç yolculukta giderek sessiz ve derinden ilerlediğini gösterecektir. Hoşa gideyim diye bir telâşı yok. Okuru şaşırtmak gibi bir kurnazlık, ondan ırak.

sen in/sana bakarken âh

her güne çıkar gibi ben

bu dizelerde ben ayrıca enigmatik bir tat bulurum.

Birkaç okuma açısı içeren bir şiir. “ben”, “sen”e konuşuyor, şiir kendisi bir ayna oluyor.

bugün işte yoksunumdur

şehre kar yağdığı zaman

ruhunla üşüyen ben

çıkar ekmek alırım kendime

Erkan Kara’da dili kudretle kullanma var. Bu en önemli şeylerdendir bilindiği gibi. Kelimeleri yerinden oynatamazsınız. Cemal Süreya’nın “söz ekonomisi”, Sezai Karakoç’un “kelime tasarrufu” dediği, bir olmazsa olmaz’a sahiptir.

25. sayfadaki dizelerde Zarifoğlu’na bir selâmlayış tınısı oluyor gibi geldi bana.

28. sayfada da;

tek odalı evde kal, hâl diline geçmek isteyen

kimse

bir riyâzet şiiri dedirtebilir. Tasavvufî özler belirmiş olur zaman zaman. Şiirinde hikmete ermek, sırrı özleyiş psikolojileri görülür.

ŞİİR, POETİKA VE HAYAT ÜZERİNE

Erkan Kara, yazılar da yazıyor: Şiir örgüsü üzerine, poetika tümel varlığını vadeden yazılar ve bir de hayat üzerine yazılardır.

“Bir şiir, her türlü dünyevî iktidarın büyüsünü bozmakla anlam kazanmış bir şiir; ama bu şiirle burdan bir iktidar kurmak değil, tersine insana hayatın o muhteşem varlığının yanında, yokluğunu, hiç’liğini de gösterebilmek. Hem hayatı yakalamak hem öteye dair bir bilgilenme, bir bilinç hali ifade edebilmek için “Oyunumu oynamadığım zaman ben kimim?” diye sorabilmektir.” (Akatalpa/Şubat-2016 sayı: 194)

Yazısı ile Sarmal Çevrim’de (Ocak-Şubat 2019) yayımlanan “Bir Seyirlik Hâl Alan Hayat” yazısından:

“Artık ben merkezli hayatı bir kenara bırakıp paylaşmanın önemini anlamak ve tepkisizlikten Kurtuluş için, fedakârlık gerekir. Bu ise ancak güçlü bir inanç ve insan vakarını düşürmeden yaşamakla mümkün olur. İşte, şimdi, insanın bu “seyir” zayıflığından kurtulma vakti...”

Yahya Kemal’in şairde ses olmalı, yetmez; nefes de gerek dediği şart, Erkan Kara’da da bir karşılık buluyor.

#Erkan Kara
#Cemal Süreya
#Cahit Sıtkı Tarancı
4 yıl önce