|

İnsanın kişisel kıyameti

Cemile Sümeyra’nın Derin Dalış’ında arayış teması yoğun biçimde işleniyor. Hayat dediğimiz şeyin başlı başına bir arayış, bulduk dediğimiz cevapların da kişiden kişiye değişen keşiflerimiz olduğunu öğreniyoruz. Şule Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarını geçtiğimiz yıl kaybetmiştik.

Yeni Şafak
12:25 - 11/07/2018 Çarşamba
Güncelleme: 12:30 - 11/07/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Okurla yazarın buluşması, Derin Dalış isimli öykü kitabıyla dördüncü kez gerçekleşiyor.
Okurla yazarın buluşması, Derin Dalış isimli öykü kitabıyla dördüncü kez gerçekleşiyor.

Köklü bir edebiyat çevresinde yetişen Cemile Sümeyra, inceleme yazılarıyla tanıdığımız bir yazar. Kitaplarla dolu dünyasında çokça okuyup araştırarak okura sunduğu, Şule Yayınları tarafından yayımlanmış üç inceleme kitabı bulunmakta.

Okurla yazarın buluşması, Derin Dalış isimli öykü kitabıyla dördüncü kez gerçekleşiyor. En verimli çağında vefat eden Cemile Sümeyra son yıllarında yaşadığı duyguların yoğunluğunu, hiç zorlamadan, basit cümlelerle ve yalın bir dille anlatma başarısını göstermiş. Kitap her biri farklı ama özde birbirinden pek de bağımsız olmayan, yirmi beş kısa metinden oluşuyor. Ciddiye alınmış ve dolu dolu yaşanmış bir hayatın izlerini taşıyan satırlarında, küçük görünen şeylerin bile bütün içindeki önemi vurgulanıyor. Yazar dünya sahnesini daha iyi tanıma, aldığı rollerin gereğini bilme ve ikram edileni çok sevme gayretine şahit tutuyor bizi. Vakti gelince de emanetini sahibine teslim etmekte zorlanmayacağını söylüyor.

ÖLÜM DOĞUMDAN DAHA ÖNEMLİYMİŞ

Derin Dalış, kitaba da ismini veren ilk öykü. Arayış teması yoğun biçimde işleniyor. Hayat dediğimiz şeyin başlı başına bir arayış, bulduk dediğimiz cevapların da kişiden kişiye değişen keşiflerimiz olduğunu öğreniyoruz. Hep güzel olacak değil ya keşiflerimiz! Bazen gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Mesela alışkanlıklarımızı geride bırakma korkusuyla başa çıkmamız gerekiyor. Hadi başardık, diyelim. Bu seferde ulaştığımız yerin, beklentimizi karşılamadığını fark edip üzülüyor, eskiye dönmek için nafile bir çabaya giriyoruz.

İkinci öyküsünde “Oysa doğumdan daha önemliymiş ölüm” diyen Cemile Sümeyra, kaçındığımız bir gerçeğe vurgu yapıyor. Kıyamet, kişinin kendi ölümünden başka bir şey değildir. Yani herkes için ayrı kopan bir kıyamet vardır. Sayısı çok olsa da esas konu ölüm şeklidir. Nihayet hepimizde iz bırakan bir soruyla bitiriyor öyküsünü. “Doğdum ama nasıl öleceğim kim bilir?”

Gelecek Sefer, isimli öyküde beklentilerimize kavuşmanın bedelsiz olmadığını görüyoruz. Genç ve güçlüyken bu bedel için cahilâne bir tavırla ileri atılıyor ama tam ulaştık dediğimiz noktada tükendiğimizi kavrıyoruz. “Anladığındaysa iş işten geçmişti çoktan.” Ve hayat koşturmacası içinde savrulurken ilahi emirle silkiniyoruz. “Kader, duraklamayı emretmişti, durma zamanı gelmeden.”


DEĞER VERDİKLERİMİZ GERÇEK Mİ?

Anlamları sorgulamak zaman zaman hepimizin yaptığı bir şey. Cemile Sümeyra bu konudaki keşfini şu cümlelerle açıklıyor. “Gerçek, düş, hakikat… Hepsi karmakarışık bir haldeydi. Korktu, ürktü, şaşırdı, ağladı, yanıldı, yenildi… ve yeniden hâlden hâle geçti. Ama şükretmesini bildi, onu hâlden hâle sokan Allah’tı… Yaşatan da, öldüren de… Sağlığı da hastalığı da veren O’ydu…”

Yazarın keşiflerinden birisi de dünyada değer verdiklerimizin aslında değersiz oluşları hakkında. “Ceplerden gelen ses, duymak istediği ses değildi, geçmez akçelerin şıngırtısıydı…” Bir diğeri de şu. “Gönlüne kazınan isimleri eledi, kendini dünyaya çekip duran şeyleri düşürdü listeden. Elekten düşenler çok hafif ve inceydi.”

Düello isimli öykü bir önceki bahsin devamı gibi görünüyor ama burada konu edilen daha çok bağlandığımız insanlar. Yazar “Acı ama öyle böyle bir acı değil... Dostluk yarasından kaynaklanıyor.” Sözüyle o kişiler tarafından takdir edilmek isteğimize, bu duyguyu hissedemeyince yaptığımız hiçbir işte doyuma ulaşamadığımıza, muhtemelen alıngan, sevgiye inanmayan ve güvensiz bağlanan bireyler haline geldiğimize işaret ediyor.

Keşif Arayışlar isimli öyküde devam ediyor. Yanlış şeylerin peşinde koştuğumuzu, bulduklarımızın bizi doyurmamasından anlıyoruz. Çünkü kaybettiğimiz şey aslında kendimiziz. Arayış sırasında birilerinin omzunda uyuyoruz. Onunla veya bir başkasıyla oyalanırken alışkanlığımız kısa zamanda bıkkınlığa dönüşüyor. Kim olursa olsun, kişiler derdimizin dermanı değil.

Sadece kişiler mi hazlarımız konusunda da aldanıyoruz. Aşk, sevgi, coşku, heyecan gibi duygularımızı tadını alır almaz bitiyor. Tutamıyoruz hiç birini, elimizden kayıp gidiyor. Yitirdiğimiz şeyi yeniden istiyor, başka teselliler peşinde koşuyoruz. Oysa arayış kendimize yönelmeli. Çünkü “Sükûnet, işte bu varlık katmanlarının arasında gizli.”

Cemile Sümeyra İnsan mevsimi isimli öyküsünde geçmişi bırakamayışının, –di’li, -miş’li zaman eklerini kullanışının sebebini, “Şiddetini böyle artırıyorum hüznün sanki. Dibine dibine…” diye açıklarken keşiflerini de paylaşmaya devam ediyor. “Sanki zaman geçmiş olurken, bir yandan da kıymete biniyor. Şimdiyken pek öyle değil her nedense…”

İNSANIN GÖREMEDİKLERİ

Bundan sonraki öykülerde sahip olmadığımız şeylerin peşinde koşarken, burnumuzun dibinde olanı göremediğimizi fark ediyoruz. Koşturmaca içinde değerini anlayamadığımız, günlük hayat içinde alelade gördüğümüz, hiç yok olmayacak sandığımız şeylerden bazıları şunlar: Anne, baba, çocuk, eş, komşu, arkadaş, sağlık, çiçekler, közde pişen kestane kokusu, sıcak ev, yumuşak battaniye, ekmek kokusu, kar taneleri, süt kokusu...

“İnsanın fark edilmemesi çok fena bir şey. İçine oturur kişinin Allah muhafaza.” Diyen Cemile Sümeyra’yı 28 Nisan 2017 de kaybettik. Onun geride bıraktığı sesi duymak isteyenler Şule Yayınları tarafından daha önce yayımlanan, Seyahat Ve Edebiyat, Hayatı Kurgulamak, Kendi Kalemini Kıranlar isimli inceleme kitaplarından, yukarıda bahsi geçen öykü kitabı Derin Dalış ve yayıma hazırlanmakta olan Öykü Kahramanları isimli son inceleme kitabından yararlanabilir.

#​Cemile Sümeyra
#Derin DAlış
6 yıl önce