|

İntikam, hınç ve ruhun zehirlenmesi

İskender Pala’nın son romanı İtiraf, okuyucuyu İstanbul’un Osmanlı tarafından fethedildiği ilk yıllara götürüyor. Dönemin en büyük âlim ve sanatçılarını İstanbul’a çeken Fatih Sultan Mehmet bir imparatorluk için bunun ne kadar önemli olduğunun farkındaydı. İstanbul’u bir tür fikir merkezi haline getirmeye çalışırken aralarına intikam hırsıyla yanıp tutuşan bir casusun gireceğini tahmin etmek kolaydı ama kim olduğunu kestirmek zordu.

Yeni Şafak
04:00 - 15/02/2019 Cuma
Güncelleme: 12:34 - 14/02/2019 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
HÂLET YILMAZ

İskender Pala, okuyucuyu bir yandan geleneksel edebiyat yöntemine yaslanarak hikâye anlatıcılığı diliyle ana karakter Karga’nın (casusun) ağzından üç dönem Osmanlı uleması arasında yaşanan ilmi gerilimlere götürürken bir yandan da gittikçe harlanan bir intikamın nasıl da hınca dönüştüğünü ve insan ruhunu zehirlediğini, dönemin tarihsel olaylarını tüm incelikleriyle detaylandırarak anlatıyor. “Hırs… Alevin odunu yiyip bitirdiği gibi insanı yiyip bitirir. Hırs, üç köşeli bir dikendir, cebine nasıl koyarsan koy, sana batar!” diyen Karga’nın aslında hınç bataklığına düştüğünü romanın sayfalarında ilerledikçe daha bir anlıyoruz. Henüz çocukken kaybettiği ailesinden hem Tanrı’yı hem de Fatih’i (Büyük Kartal) sorumlu tutan devşirme Karga gün geçtikçe intikamını almak için sinsice planlar yapar, ancak intikamını alamadığı her gün hıncı artar ve tüm karakterine sirayet ederek ruhunu zehirlemekle kalmaz, ahlaken de yozlaşmaya başladığını görürüz. Değer yargısını öyle zedeler ki onun için herhangi bir şeyin kıymeti harbiyesi kalmaz. Her şey onun için hınç duygusunun bir enstrümanına dönüşür. Çünkü harlanan ve sürekli ertelenen intikam, insanı öyle bir aciz ve iktidarsız olma durumunun içine sokar ki sonunda intikam almak istediği kişiye hınç duymaktan başka bir şey yapamaz.


TARTIŞMALARA
AYNA TUTUYOR

Bu açıdan bakıldığında İtiraf, tarihî bir roman olmasının ve ulemalar arasında geçen pozitif bilimlerden sanata, felsefeden ilahiyata kadar o dönem için son derece önemli olan tartışmalara ayna tutuyor olsa da asıl gücünü karakterler arasındaki değerler gerilimden aldığını düşünüyorum. Bir tür değerler politikasıyla karşı karşıyayız aslında. Molla Lütfi’den Ali Kuşçu’ya, Bellini’den saray çevresindeki ulemalara ve en önemlisi Karga karakterinden daha niceleri üzerinden insanın iktidarla ve bir başkasıyla ilişkilerinde hangi değerler üzerinden politikalar yaptığını duru bir anlatımla aktaran Pala, sanki söz konusu insan olunca “Olayın hangi dönemde geçtiğinin bir önemi yok, insanın, hırsla, intikamla, güçle ilişkisinin ve sonunda hınçla dolup taşmasının bir son kullanma tarihi yok,” der gibidir.

Öte yandan kalemini hikâye anlatıcılığı gibi geleneksel edebiyatın bileyi taşına vuran Pala, kurgusal yaşantıyı anlatıcının ağzından anlatarak roman ile okuyucu arasındaki mesafeyi asgari bir zemine çeker. Anlatılmak istenen ancak o mesafeden açık bir şekilde görülebilir. Böylece okuyucuyu anlatısal deneyimin ilk haline götürmeyi başarır. Tam bu yüzden bir anlatı bağlamında İtiraf her sayfada kendini yeni okumalara açarak ilerliyor.

#iskender pala
5 yıl önce