|

İslam medeniyetinde bilim eğitimi

İslam bilim tarihçisi Dr. Sonja Brentjes, son kitabı “Teaching and Learning the Sciences in Islamicate Societies”de İslam medeniyetinde bilimin gerilediğini ya da tamamen kaybolduğunu iddia eden eski tarih yazımının aksine doğa, gökler, insan vücudu, sayılar, yüzeyler ve katılar hakkındaki soruların birçok İslam toplumunda 19. yüzyıla kadar öğretilmeye ve öğrenilmeye devam ettiğini vurguluyor.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 11:29 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
İslam toplumunda 19. yüzyıla kadar öğretilmeye ve öğrenilmeye devam edildi.
İslam toplumunda 19. yüzyıla kadar öğretilmeye ve öğrenilmeye devam edildi.
HÜSEYİN ŞEN

İslam medeniyetinde bilimin zirveye ulaşmasında en önemli etkenlerden biri şüphesiz ilme ve ilim öğrenmeye duyulan derin saygıyla eğitime verilen önemdi. Farabi, Biruni, Harezmi, İbn Sina ve Takiyüddin gibi âlimlerin başarılarında kendi entelektüel kapasiteleri şüphesiz önemli bir faktördü, ama en az onun kadar hatta belki de daha önemli olan başka bir faktör vardı: Doğup büyüdükleri medeniyetin, yani İslam medeniyetinin onlara sunduğu bilgiye ve eğitim/öğrenime erişim olanakları.

Öncelikle yerel imkânlar dahilinde eğitimine temel dini ilimlerle ve dil öğrenimi ile başlayan öğrenciler, zaman ilerledikçe imkân ve isteklerine göre, şayet önemli merkezlere uzak iseler, İslam medeniyetinin önemli ilim merkezlerine seyahat ederek, orada önde gelen âlimlerin öğrencisi olup gerek medreselerde gerek cami avlularında gerek hocanın kendi evinde ders görerek icazet alıp, zamanla kendileri de bir âlim olabiliyorlardı. Hatta ilim uğruna yapılan ve “rihle fi talebul ilm” tabiriyle başlı başına bir kavram haline gelen bu seyahatler artık her ciddi ilim öğrencisinin eğitim sürecinde kaçınılmaz bir parçası haline gelmişti. Seyahat etmeyen öğrencilere gerçek âlim gözüyle bakılmıyordu (Bu konuya ilgi duyanlar Houari Touati’nin Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan “Ortaçağ’da İslam ve Seyahat: Bir alim Uğraşının Tarihi ve Antropolojisi” kitabına bakabilirler).

Bu yazımızda tanıtacağımız kitap ilk cümlelerinde önemli bir antitez ile başlıyor ve İslam medeniyetinde bilimin gerilediğini ya da tamamen kaybolduğunu iddia eden eski tarihyazımının aksine doğa, gökler, insan vücudu, sayılar, yüzeyler ve katılar hakkındaki soruların birçok İslam toplumunda 19. yüzyıla kadar öğretilmeye ve öğrenilmeye devam ettiğini vurguluyor.

BİRUNÎ İLE İBN SÎNA’NIN MEKTUPLAŞMASI

Bu düşünceden yola çıkarak kitap, İslam medeniyetindeki bilim başarısının temelinde yatan ve İslam medeniyetini karakterize eden önemli unsurlardan biri olan ama buna rağmen şimdiye dek çoğunlukla ihmal edilmiş olan bilim eğitimini, hatta daha da özelde riyazi ilimlerin eğitimini ele alıyor. Yazar, İslam medeniyetinde bu ilimlerin sayı kuramı, geometri, astronomi, teorik müzik, optik, ağırlıklar/ağır cisimler, sihirli kareler, cebir, hesaplama yöntemleri, yakıcı aynalar, mikat ilmi (vakit tayini) gibi alanları kapsadığını belirtiyor.

Kitabın girişinde, yazar öncelikle böyle bir kitabı yazmanın zorluklarından bahsediyor ve kitabın kapsayıcı olmadığını, dönemin İslam coğrafyasından Endülüs, Güney-Doğu Asya ve Sahraaltı Afrika gibi bölgelerden nadiren bahsedeceğini ve bu eksikliğe sebep olarak da bu bölgeler eğitim ve öğrenim tarihi hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığını belirtiyor. Yazar, coğrafi ve tarihi olarak özellikle Mısır’ın batısında Kuzey Afrika, Anadolu, Osmanlı Avrupa’sının bazı bölgeleri, Orta Asya ve Hindistan bölgelerine odaklandığını vurguluyor.

Kitap toplam 8 bölümden oluşuyor. “İslam Toplumlarında Bilimlerin Öğrenimi ve Eğitimini Bağlamına Oturtmak” başlıklı birinci bölümde yazar, özellikle İslam medeniyetine aşina olmayan okuyucuları göz önünde bulundurarak, sonrasında gelecek bölümlere hazırlamak için İslam medeniyetinin başlangıcından yaklaşık olarak 17. yüzyıla kadarki dönemde yukarıda bahsi geçen coğrafi bölgelerde ana hatlarıyla bilim üretimi ve bilim eğitimindeki önemli gelişmeleri, İslam bilim geleneğinin başlangıç noktası olan eski Yunan bilim geleneğine referansla ele alıyor.

“Saray’da ve Evlerde Hocalar ve Öğrenciler (8-12. yüzyıllar)” başlıklı 2. bölüm ise bilim eğitimini, eğitimin daha çok evde ve sarayda yer aldığı 8 yüzyıl ile 12. yüzyıla kadar olan dönem zarfında ele alıyor. Örnek olarak özellikle matematik eğitimi ve matematikçilerin ele alındığı bu bölümde, yazar el-Kindî, Sabit bin Kurrâ, İbrahim ibn Sinan, Ebu Nasr İbn Irak, onun öğrencisi el-Biruni’den ve bu âlimlerin öğrencileriyle eğitim için kullandıkları muhtemel yöntem ve metinlerden bahsediyor. Ayrıca bir bilim öğrenim yöntemi olarak el-Birunî ile İbn Sîna arasındaki bilimsel mektuplaşmayı değerlendiriyor.


MEDRESE DIŞINDA EĞİTİM KURUMLARI

Yazar “Gelişmiş Eğitim Okulları” başlıklı 3. bölümünde ana hatlarıyla, İslam medeniyetinde yüksek öğretim kurumları olarak medreseler ve medreselerin hukuksal arka planı, işleyişi, zaman içinde oluşan profesyonelleşme ve ihtisas süreçlerinden bahsediyor. Bu bağlamda ihtisaslaşma konusunda verilen örneklerden biri 13. yüzyılda Memluk Mısır’ı ve Suriye’sinde mesleki bir uzmanlık sahası olarak muvakkitlik mesleğinin tezahürü. Yazarın bu bağlamda özellikle altını çizdiği hususlardan biri temelde matematiksel eğitim konusunda uzmanlaşmış bu kişilerin, özellikle Memluk medreselerinde, dini ilimlerin eğitimi için de görevlendirilmeleri.

“Medreselerde Bilimler” başlıklı 4. bölümü ise medreseler ve ilintili kurumlarda riyazi ilimler, tıp doğa felsefesi ve “gizli” ilimlerin eğitimini ayrılmış. Bu kapsamda Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından kurulan Nizamiye medreselerinde istinsah edilmiş bilim konulu yazmalardan, medreselerde kitapları okutulan âlimlerden, medrese ders kitabı olarak kullanılan kitaplardan, bu kitapların derslerde nasıl kullanıldığından, verilen derslerin ve odak alanlarının coğrafi bölgelere göre nasıl değiştiğinden bahsediyor.

“Diğer Eğitim Kurumları” başlıklı 5. bölümde önceki bölümlerde geçen evde özel ders ile medresede eğitim dışında kalan diğer birçok yaygın eğitim yönteminden üç tanesi üzerine duruyor: Aile içi eğitim, hastanelerde eğitim ve bir eğitim yöntemi olarak seyahat. Konu, tarihi kaynaklar ışığında örnek şahsiyetler ve kurumlardan örneklerle ele alınıyor.


BİR BAŞLANGIÇ KİTABI

“Öğretim ve Öğrenim Yöntemleri” başlıklı 6. bölüm eğitim ve öğretim yöntemleriyle ilgili. Ders için yapılan toplantıların nerde, nasıl yapıldığından, bunlar için kullanılan farklı terimlerden bahsediyor. İlaveten, nadir de olsalar, ders yöntemleri ve bu yöntemlerin verimi üzerine yazılan eserlerden bahsediliyor.

“Ansiklopediler ve İlimlerin Tasnifi” başlıklı 7. bölüm ise İslam medeniyetinde kaleme alınan ansiklopediler ve ilimlerin tasnifini konu alan eserlerin bilim eğitimindeki rolünü ele alıyor. Söz konusu ansiklopedi ve tasnif eserlerinin özellik ve türlerinden, zaman içinde geçirdikleri değişikliklerden bahsettikten sonra medrese öncesi dönem olan 8. ile 12. yüzyıllar arasında devlet/saray görevlileri tarafından kaleme alınmış olan ansiklopedilerden bahsediyor. Sonrasında 19. yüzyıldan itibaren bazı tarihçiler tarafından ortaya atılan ve günümüze kadar süregelen yanlış iddialardan biri olan felsefi ilimlerin “dini ortodoksi” (religious orthodoxy) tarafından reddedildiği iddiasının yanlışlığı vurguladıktan sonra, bu iddianın yanlışlığını ortaya koyması açısından ansiklopedi ve tasnif yazarı 4 medrese hocası ve eserlerinden bahsediyor.

“Öğretim Literatürü” başlıklı 8. ve son bölümde yazar tabakat eserleri, yazmalar ve yazma kataloglarında yer alan kısıtlı bilgiler ışığında matematik, astronomi ve astroloji, tıp, mantık ve doğa felsefesi alanlarında farklı coğrafyalarda okutulan kitaplardan örnekler veriyor

Sonuç olarak müellifi Sonja Brentjes’in, konunun sonsuz genişliği ve kaynakların nadir ve kısıtlı olmasına rağmen, güzel bir eser ortaya çıkardığını ve her ne kadar kapsayıcı olmasa da, ki bu imkânsız görünüyor, kitabın İslam medeniyetinde bilim eğitiminin mahiyetine dair iyi bir fikir verdiğini söyleyebiliriz. Ayrıca kitabın bibliyografyasının özellikle bu konuya yeni ilgi duyan araştırmacılar için çok güzel bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Karanlıkta kalmış önemli bir alana ışık tutan bu eserin tez zamanda Türkçe’ye tercüme edilmesi her zaman olduğu gibi en büyük temennim.

#islam medeniyeti
5 yıl önce