|

İslâm şiirinde Doğu Afrika tarafı

Şairlerde ve şiirlerinde şahit olduğumuz özgüven, büyük bir ihtimalle öbür insanlarda da vardır. Şiirin terbiye eden, yücelten, kişiliği pekiştiren ve ama kalbi yumuşak tutucu özelliği değil midir varlığının sebebi? Müslüman toplumlarda şiir her çağda yeni sürgünler vermiş görünüyor. Önemli olan çağdaş İslâm şiirini bir küll halinde tadabilmektir.

Yeni Şafak
04:00 - 15/03/2019 Cuma
Güncelleme: 11:11 - 14/03/2019 Perşembe
Yeni Şafak
Afrika
Afrika
KÂMİL EŞFAK BERKİ

İslâm hızla medeniyetinin temellerini atıyordu. Bunu Hz. Peygamber bizzat başlatmıştı. Şiir de buna elbette dahildir. Daha Mekke’de Yedi Askı şairleri allak bullak olmuşlardı. Aynı şey Cahiliye Devri şairlerinde merkezî İran, Türk, Hind diyarlarında da çevresel fakat hızla olmuştur. Sonra, kendine özgü kuruluş şartları bulunan Endülüs’te de böyledir. Orada neyden dolayı bir Leylâ ile Mecnun yazılmamıştır sorusu dışında, kafa kurcalayacak bir şey yoktur. Önemli bir şiir oluşmuş, doğmuş ve gelişmiştir. Yeni Türk Edebiyatı’nda Anadolu dışındaki İslâm şiirini değerlendiren ve irdeleyen Sezai Karakoç olmuştur. Onun: “İslâm şiiri, burda da durmamış, kendine özgü, daha önce benzeri olmayan yeni bir tür şiir doğurmuştur. Bu, rahmanî ilhama dayanan şiirdir. Unutmayalım ki, şiir, alnı vahiy ve kıyamet günü ürpertisiyle aşılı hikmetten yanadır; şeytanın dil sürçmesi değildir şiir; o, özgürlüğü sever; ama bu özgürlük, iğvanın ve iğfalin özgürlüğü değildir. [Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir (s.51) Edebiyat Yazıları I, 8. Baskı, Diriliş Yayınları, Eylül 2017, İstanbul]” haber-hüküm cümlesi yeryüzünü İslâm şiirini tanımamızda doğurgan bir içeriktir. Biyolojide Latince bir kural geçer: Omnis celulae a celulae. Bugün gibi aklımdadır anlamı; her hücre (başka) bir hücreden doğar.

Artık gelebiliriz Kenya ve Tanzanya’nın siyah çehrelerinde nur balkıyan şairlerine. Tevhid şiiri güneye de indi. “İslâm’ın uygarlıktaki ve sanattaki atılım gücü... [Karakoç, a.g.e. s.49]” Afrika’ya da, Yüksel Kanar’ın bir yazısında belirttiği gibi “hızla yayılma sonucu” fetihlerle atbaşı tevhid şiiri ulaşmıştı. Bu demek olur ki Yeni Şiir, halkları besleyecekti. Naif ve yetkin bir edebiyat öğretmeni muhatabıma; “Tevhid üzre olan halklarda özgüven olur, sağlam temele oturur. Avrupada teslis inancı zamanla şiiri durdurucu etki yapmıştır. Zira teslis, insanın fıtratına dost bir itikat değildir. Tevhide karşı Kudüs’te açılmış bir savaşın kara ürünüdür. Hahamların meclisi Sanhedrin’in, genç Saul’a (sonradan Pavlos) görev verdiği bir heretik doktrindir.” dediğimde tevhide olan vurgum hoşuna gitmiş.

Kenya ve Tanzanya’da ana dil Kiswahili. Kökü Arapça sahil. Avrupalı sömürgeciler zevk için Arapça öğrenecek değiller ya! Arapça kelimeyi kendilerine göre telâffuz ederler. Waswahali ise sahil ülkelerini ifade eder. Hind Okyanusunun en batısına kıyı Afrika toprakları.

Ve şuara... Abdullah Said, bir 20. yy. şairidir. Nâmı Kizere’dir. Kizere, yani Bilge. Onun: Mola dunia kaumba şiirini İngilizcesinden Evreni Yarattı Allah diye çevirmiştik.

  • Allah ırmaklar oldurdu
  • Berrak bir şiirle doldurdu
  • Şu sıçraşan, şu çağıl çağıl su
  • Ve baharlar... yaşadığımız özlemiyle
  • Bu kafiyeli, uzun şiir şu dörtlükle sona erer:
  • Amin, yarabbi amin
  • Ya rabbena, yaratanım amin
  • Kabul et ne çıkmışsa dilimden
  • Allahım, yakarımı geri çevirme!

Doğu Afrika şiirinde bir de anonim, söyleyenin adı bilinmeyenler var. Belki de asıl orijinalite onlardadır. Belki de bazıları sahabî şairler dönemine tanık olmuş terennümlerdir. Gergin Sinirleri Geçmişin, Şahdamar Yaralı isimlisi değişik birşey. Kaptanı, teknedeki kadınlar yargılamaktalar:

  • Gergin sinirleri geçmişin, şahdamar yaralı
  • Bırak yalnızlığımıza bizi, kadîm güç boğuyor
  • O omurgası dökülmüş teknenin feryadını
  • Hoyrat rüzgârlar arasında işitmen çok zor
  • Biz... bira fıçıları kazancının masum insanları
  • (...)
  • Ve heyhat zavallı insan,
  • Senin dolaşmıyor kanında kaptanlık onuru
  • Teknen istemiyor seni
  • Kaptan karşılık verir.
  • Ünü yüce bir kaptanım ben
  • (...)
  • Emrindeyim bütün ikinci kaptanların ebediyen
  • Madem ki düşmüşüm madem ki bu yük ağır
  • Ve Kaptanın son sözü:
  • Hemşireler (sisters)! terkediyorum tekneyi inanın ki
  • Bir tekne bulup sığınacağım denize

Çağımızda Kasım bin Ahmed’in Başlıyorum Bismillahla şiiri “kuruyorum güvencemiz Muhammed için şiirimi”, “Muhammed gitti ve o kış gariptir halâ” diye konuşuyor. Bu şiirde, “Ah, kanmış sarhoş, dünya yalanla doldu” yedili kıtaların sonunda nakarattır. Şiir baştan sonra Peygamberden sonra İslâm toplumunun rehavetinden örnekler sergilemiştir. Kasım bin Ahmed daha çok Afrikalı adıyla bilinir: Bwana Naasho. Bu şiiri, oğlunun ölümüne yanan arkadaşının acısını paylaşmak için yazmış (1850). Nakarat, şiiri adetâ gönüllere yaymaktadır. Bu şairimiz andığımız şiirinde Salih bin Şerif’in Endülüse Ağıt şiirini göz önünde tutmuş olduğu çağrışımlarını yaşatmaktadır. Salih bin Şerif’in şiiri S. Karakoç’un İslâmın Şiir Anıtlarından’ı içinde.

Kaluta Amri Abedi’nin bir şiiri:
  • Aşktır coşkulu lezzet
  • şükür bulunca aşkta yerini
  • Serinlik sunan şerbet
  • bize buyuran olur aşkın yüceliği
  • Şifa erişti bitti şikayet
  • kötürüm adam kalktı yürüdü şimdi
  • Aşkı bilsin, isteyen sevilmeyi
  • aşktı teklif aşktı kabul

Kiswahili dilinde şiir metaforiktir. Şairlerde ve şiirlerinde şahit olduğumuz özgüven, büyük bir ihtimalle öbür insanlarda da vardır. Şiirin terbiye eden, yücelten, kişiliği pekiştiren ve ama kalbi yumuşak tutucu özelliği değil midir varlığının sebebi? Müslüman toplumlarda şiir her çağda yeni sürgünler vermiş görünüyor. Önemli olan çağdaş İslâm şiirini bir küll halinde tadabilmektir.

  • Ne diyor anonim bir şiir?
  • Şairler çözüp düğümünü sırların
  • Sunan ustalar bize şiiri biçiminde

Afrikalı müslümanlar, bellilerin sandığı gibi öksüz yetim değil. Ekranlarda: “burası Uganda değil” lâkırdıları da ayıptır.

#afrika
#doğu afrika
5 yıl önce