|

İstanbul’un ruhunu fotoğrafladık

Fotoğraf sanatçısı Sadık Üçok ve Ralf J Diemb, İki Gözüm İstanbul sergisiyle, iki farklı gözden çektikleri İstanbul fotoğraflarını sanatseverlerle buluşturdu. İkili, amaçlarının eski İstanbul’un ruhunu fotoğraflamak olduğunu söylüyor.

Merve Akbaş
04:00 - 23/09/2018 Pazar
Güncelleme: 11:13 - 22/09/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
İki Gözüm İstanbul sergisi, Fatih Belediyesi’nin İstanbul Fotoğraf Müzesi’nde açıldı.
İki Gözüm İstanbul sergisi, Fatih Belediyesi’nin İstanbul Fotoğraf Müzesi’nde açıldı.

Sadık Üçok ve Ralf J Diemb altı senedir birlikte İstanbul’u fotoğraflıyor. Almanya’da açtıkları sergiden sonra şimdi de İki Gözüm İstanbul adında bir sergiyle İstanbululara İstanbul’u gösteriyorlar. İkili daha önce Almanya’da beş sergi açmış. Fatih Belediyesi’nin İstanbul Fotoğraf Müzesi’nde açılan sergide ise iki sanatçının gözünden, farklı İstanbulları görmek mümkün. Alman fotoğraf sanatçısı Ralf J Diemb, “Modern dönem yapılarıyla ilgilenmiyorum. Gökdelenler, büyük binalar değil, şehrin yaşayan kısımları dikkatimi çekiyor. Mesela her uçuştan sonra gördüğüm Atatürk Havalimanı’nın çevresini fotoğraflama ihtiyacı hissetmiyorum. Çünkü o dokunun aynısını zaten Frankfurt veya Münih’te de görebilirim” ifadelerini kullanıyor. Eski İstanbul’a odaklanmak istediklerini söyleyen Sadık Üçok ise “İstanbul’un ruhu Suriçi’nde. Biz de bunu, İstanbul’un ruhunu fotoğraflamak istiyoruz” diyor.


Uzun zamandır Ralf Bey’le birlikte çalıştınız. Birbirinizin İstanbul’unda neler gördünüz?
Sadık Üçok:
Çocukluğundan itibaren, uzun yıllar İstanbul’da yaşamış biri olarak bu şehre bakışım farklı. Ralf’in İstanbul’a geldiğinde gördüğü şey benimkiyle aynı aynı olmaması çok normal. Benim ilgilenmediğim bir konu ona çok ilginç gelebiliyor. “Buradan bir fotoğraf çıkmaz” dediğim yerden iyi bir fotoğraf çıkarıyor. Veya onun hiç ilgilenmediği yerden ben iyi bir fotoğraf çıkarabiliyorum. O İstanbul’u bir yabancının gözüyle izliyor. Benim için normal olan bir görüntü onun için heyecan verici olabiliyor veya tam tersi.
Bay Ralf, Sadık Üçok’un İstanbul’un da siz neler yakaladınız?
Ralf J Diemb:
O benim baktığımdan farklı biçimde bakıyor insanlara. Almanya’daki sergi sırasında oradaki sanatseverler Sadık’ın fotoğraflarıyla benimkinin arasındaki farkı gördü. “İkiniz farklı şeyleri görüyorsunuz, fakat birlikte bir uyum içindesiniz” yorumunu yaptılar. Sanırım durum bu.
Sadık Bey, yaşadığınız kenti fotoğraflamanın değeri nedir?
Sadık Üçok:
Ben evimden çıktığım andan itibaren makinamı açarım. Kendi mahallemde çektiğim bir sürü fotoğraf vardır. Bir fotoğrafçının görevi, kendi yaşadığı bölgeyi, toplumu, kültürünü, yaşam şeklini, mimari dokusuyla birlikte fotoğraflamak olmalı. Kendi Mahallesini, köyünü, kasabasını, şehrini fotoğraflamayan bir fotoğrafçının uzak şehirlerde ne işi olabilir? Gezerken fotoğraf çekenler konumuzun dışında tabi ki. Gerçekten fotoğrafçı olmak isteyenlere lafım. Bu biraz suya atılan taş gibidir. Halka yavaş yavaş büyümeli. Fotoğraf makinasını boynuna takıyor kendi yaşadığı şehri fotoğraflamadan uzak doğuya, Hindistan’a, Nepal’e vs. gidiyor. Ümraniye, Bostancı yada Avcılar’da yaşıyor ama kendi yaşadığı yeri fotoğraflamıyor. Öncelikle bir fotografçı kendi yaşadığı yeri fotoğraflama sorumluluğuna sahip olmalıdır.
Birlikte nasıl çalışmaya başladınız?
Ralf J Diemb:
Buraya ilk geldiğimde 2010 yılıydı. Turist olarak bazı fotoğraflar çektim. Tatil anısı olsun diye. Döndükten bir süre sonra şans eseri Facebook’ta Sadık’la karşılaştım. Onun bir fotoğrafını gördüm ve beğendim. O da beni kurucusu olduğu Fotosek grubuna ekledi. Ardından kişisel olarak tanışmak istediğimi yazmıştım ona. Sabiha Gökçen’e uçuş bileti aldım. Uçaktan indim ve önceden tanıştığım bir arkadaşla buluşur gibi onunla buluştum. İlk tanışmamızdı oysa. İlk zorluk dil problemiydi. Diyalog kurmakta zorlandık. Fakat zaman içinde birbirimizin İngilizcesine alıştık, anlaştık. Daha sonra İstanbul’da yürümeye başladık. Fotoğraf çekmeye başladık. Sadık bana insanları, sokakları, eski İstanbul’u gösterdi.
Birlikte nereleri gezdiniz?
Ralf J Diemb:
Balat, Fener, Kadırga, Küçükpazar, Fatih… Bu şehre farklı bir gözle bakmaya başladım ilk etapta. Şimdi de sokak fotoğrafçısı olarak bakıyorum. Sadık benden çok zaman önce sokak fotoğrafçılığına başlamıştı. Ondan çok şey öğrendim. Farklı bir bakışımız var İstanbul’a.

BURASI BİR PANAYIR GİBİ

İstanbul’da olmak nasıl bir his?
Ralf J Diemb:
Bu eve gelmek gibi bir şeye dönüşmüştü benim için. Çünkü artık bu şehirde, Sadık’a ihtiyacım olmadan yolumu bulabiliyorum. Bu gerçekten çok özel ve eğlenceli bir durum benim için. Birlikte çok rahatız, stresimiz yok. Yalnızca şehre ve insanlara olan sevgimize odaklanıyoruz. Deniz, tekneler, vapurlar… Buradayken çok sağlıklıyım, nefes alıyorum. Eminönü bir panayır gibi. Kadıköy’den Eminönü vapuruna biniyorum. Fantastik! Sanki özel bir gün, bir tatil veya panayır gibi.
İstanbul’daki ilk serginiz ama Almanya’da birlikte 6 sergi açtınız. Sergilerinize ilgi nasıldı?
Sadık Üçok:
Konumuz İstanbul ama ilk İstanbul sergimiz. Bu biraz garip. Almanya’da da yoğun bir ilgi gördü sergilerimiz, çalışmalarımız. Ancak oradaki Türkler hariç diyebilirim. Çok yoğun bir Türk nüfusu olan yerlerde sergi açmamıza rağmen neredeyse Türklerden hiç kimse gelmedi.
Ralf J Diemb:
Türk Konsolosluğu’nda açılan bir sergiye bile Türkler gelmemişti. Bunu garipsememek elde değil. Şimdi bir sergimiz daha açılacak Kasım’da. Bir yandan bununla ilgili çalışmalarımız var.

ALMANYA’DA İSTANBUL İLGİSİ

Nasıl tepkiler aldı sergi?
Sadık Üçok:
Birbirinden farklı tepkiler var. Yıllar önce İstanbul’u ziyaret eden ve o ziyaretinden izler arayan da oldu, kafasında kalan bazı oryantalist bilgilerle, “İstanbul böyle bir yer mi?” diye şaşıran da… Ama İstanbul’u merak eden önemli bir kitle var. Açtığımız tüm sergiler Alman fotoğrafseverler tarafından büyük ilgiyle karşılandı.
Sizin fotoğraflarınızdaki İstanbul neleri anlatıyor bize peki?
Sadık Üçok:
İstanbul’u ne zavallı göstermek, ne de yüceltmek maksadımız. O ne zavallı, ne de sorunsuz bir kent olabiliyor zaten. Dünyanın en güzel kentlerinden biri… Bu nasıl oluyor ben de bilmiyorum. İçinde yaşadığı gerçekler bazen acı, bazen çok eğlenceli. Belgesel fotoğrafçılığının mantığı da bu. Olmayan bir şey sana sunamaz, var olanı göstermek zorunda. Tabi tüm gerçeği de göstermek zor. İmkansız da denebilir. Fotoğraf her şeyi gösteremeyebilir. Bazı bilgileri arkaya saklayabilir. Fotoğraf gerçeğin ta kendisidir diyenlerin yanıldığı nokta bu işte. Fotoğrafçı neyi göstermek istersen onu gösterir. Burada fotoğrafçının niyeti öne çıkıyor. Bizim amacımız gerçek olanı göstermek, ne süsleyelim, ne de kötü gösterelim diyoruz.

GERÇEK İSTANBUL SURİÇİ

Ralf J Diemb:
Modern dönem yapılarıyla ilgilenmiyorum. Gökdelenler, büyük binalar değil, şehrin yaşayan kısımları dikkatimi çekiyor. Eski İstanbul’da insanlar bir arada yaşıyorlar. Sadece iş için dışarı çıkıp, sonra da eve dönüp uyumuyorlar. Burada yaşayan İstanbul’u görebiliyoruz. Bu nedenle burada olmayı seviyorum. Bu insanların hala özel el işleriyle ilgilenmeleri çok dikkat çekici. Mesela dün Eminönü’nde gümüş işçiliği yapan bir ustayı fotografladık. Kalabalığın içinde olmayı tercih ediyorum. Her uçuştan sonra gördüğüm Atatürk Havalimanı’nın çevresini fotoğraflama ihtiyacı hissetmiyorum. Çünkü o dokunun aynısını zaten Frankfurt veya Münih’te de görebilirim.
Sadık Üçok:
Dokusu olmayan bir yeri fotoğraflamak istemiyoruz. Etiler’de İstanbulda ve yaşıyor ama orayı fotoğraflamak içimden gelmiyor nedense.
Çünkü gerçek İstanbul’u arıyorsunuz…
Sadık Üçok:
Yani o gerçek İstanbul’da Suriçi’nde. Hakikaten İstanbul dokusuna sahip olan yerler dikkatimizi çekiyor. Merkezden uzaklaştıkça o doku kaybolmaya başlıyor. İstanbul’da öyle. Gerçek ruhunu taşıyor. Sur içi bölgesinden uzaklaştıkça İstanbul’un ruh da kayboluyor. Oralar daha az cezbediyor beni. Doğrusu İstanbul’un ruhu Suriçi’nde ve yakın çevresinde. Biz de bunu, İstanbul’un ruhunu ve taşıdığı izleri fotoğraflamak istiyoruz.
Sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla artık fotoğraf her an herkes fotoğraf çekiyor. Şehir fotoğrafçılığı bu anlamda kendini nasıl yeniden konumlandırıyor?
Sadık Üçok:
Çok net olarak söylemek gerekirse fotoğrafçı aslında görsel tarihçidir. Tarih fotoğrafçılar tarafından da belgelenir. Biz yaşadığımız dönemi belgelemek görevini üstlenmeliyiz. Yaşadığımız dönemin mutlulukları, hüzünleri, nefretlerini kaydetmeyi başarırsak tarihçi için bu tarih yazımında bir belgeye dönüşür. Fotoğrafçı görsel tarihçidir der Ara Güler. Bizim amacımız yalnızca güzel şeyleri çekmek değildir. Belgesel veya sokak fotoğrafçısı sosyal hayatın izlerini fotoğraflıyor. Ralf’in de, benim de derdim bu. İstanbul’un bir silüet fotoğrafı bile bu anlamda tarihi bir belge oluyor. Bunu anlamamızın için sadece birkaç sene geçmesi yeterli oluyor. İstanbul’un silüeti hızla değişiyor çünkü.
Birlikte nasıl bir çalışma planı yapıyorsunuz?
Sadık Üçok
: Sokakta birlikte geziyoruz. Bazen ayrı ayrı da dolaşıyoruz. Ralf geldiğinde bende kalır. Bazen ben fotoğraf çekmeye gidiyorum der ve gider. Bazen tek başına olmak daha iyi olabiliyor. Bir konuyu çekmek isterken ikimizde bir şey çekemiyoruz, istemeden birbirimize engel olabiliyoruz.
Fotoğraflarınız siyah beyaz?
Ralf J Diemb:
Bunun basit bir cevabı var. Eğer senin renkli bir fotoğrafını çekersem, senin sarı pantolonunu, kırmızı eşarbını da fotoğraflamış olurum. Ama siyah beyaz çekersem seni çekerim.
Sadık Üçok:
Ne göstermek istersen onu göstermiş oluyorsunuz. Siyah beyazın içinde milyonlarca renk var zaten. Dünyanın ilk manipülasyon fotografı siyah beyaz fotoğraftır. Çünkü gerçek siyah beyaz değildir. Fotoğrafı icadı siyah beyazdır. Bu durum Siyah beyaz fotoğrafı her zaman daha cazip bir sunum şekli haline getirmiştir. Renklerin karmaşası ve bazen dikkati dağıtması siyah beyaz fotoğrafta yoktur. Bu düncelerimize rağmen renkli fotoğrafa da karşı olmadığımızı belirtmek isteriz.
Yeni projeleriniz var mı?
Sadık Üçok:
İstanbul Fotograf Müzesi’ndeki sergimiz Aralık ayının ortalarına dek açık. Sergi açılışından sonraki hafta Mardin, Urfa ve Gaziantep’e gideceğiz. Ralf bölgeyi ve insanlarını görmeyi çok istiyor. Orada birlikte fotoğraf çekmek güzel bir deneyim olacak. Daha sonra yeni sergimiz için Almanya’ya gideceğiz. 22 Ekim’de Karlsruhe’de açacağımız sergimiz için sıkı bir çalışmaya girmemiz gerekiyor.

#Sadık Üçok
#Ralf J Diemb
#Yeni Şafak Pazar
#İstanbul Fotoğraf Müzesi
#Fotoğraf
#İstanbul
#İki Gözüm İstanbul
6 yıl önce