Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi’nin (EPAM) Kitlesel Eğitimde Rota Arayışları Konferansı için Türkiye’ye gelen Leicester Üniversitesi’nden Dr. Saeeda Shah ile eğitimin sorunlarını konuştuk. Uzun yıllar Pakistan’da yükseköğrenimde üst düzey yöneticilk yapan, on yıldan fazladır da Leicester Üniversitesi’nde doktora program yöneticiliği yapan Shah, eğitim liderliği alanında önde gelen akademisyenlerden. Dünyanın farklı bölgelerinden doktora öğrencileriyle çalıştığını söyleyen Shah, gelişmekte olan ülkelerin gençlerinin yüksek lisans ve doktora eğitimi aldıklarını, Batı ülkelerindeki gençlerin ise doktoraya ilgi duymadıklarını anlattı. Saeeda’yla bunun sebebini ve kitlesel eğitimin nasıl bir değişime uğrama eğiliminde olduğunu konuştuk.
Mezun olduktan sonra istihdama yönelik olduğunu düşünüyorum. Mesela İngiltere’de bir fakülte mezunu olmak değerli. Çoğu gelişmekte olan ülkede ise lisans yapmanın hiçbir değeri olmadığı için, mümkün olduğunca çok diploma almaya çalışıyorlar. Eğitimi planlarken, insanları niçin eğittiğimizi de düşünmemiz gerekiyor. Eğitim, dünyanın hiçbir yerinde ucuz değil. Bir insan iş bulamayacaksa niçin eğitim alsın? Lisanstan sonra da iş piyasasına açılmalarını sağlayan bir sistem geliştirmemiz gerekiyor. Doktora akademi içindir.
Ben belirli bir dini geçmişe sahibim, bu yüzden eğitimin çok boyutlu olduğuna inanıyorum. Eğitimin sizi bir insan olarak geliştirmesi, topluma, ailenize ve genel olarak dünyaya karşı sorumluluklarınızı yerine getirmenizi sağlaması gerekiyor. Çünkü biz dünya toplumunun üyeleriyiz. Artık ülkelerle sınırlı değiliz. Bunları yapabilmek için de liderlik yönetimini geliştirmemiz gerekiyor.
EĞİTİMİN KARŞILIĞI KURUMLAR OLUŞTURMAK MI
İki büyük sorun olduğunu düşünüyorum. Biri, eğitimin daha verimli ve o ülkenin ihtiyaçlarına uygun şekilde yönetilememesi. Eğitimli insanların iş bulamamaları gerçekten çok üzücü ve maddi bir kayıp. Bu yüzden herkesin bundan nasıl yararlanacağını çok net bir şekilde bildiğimiz bir eğitim sistemi kurmamız gerekiyor. Kişisel düzeyde de insanlara verdiğimiz değeri sorgulamamız lazım. Bu günlerde birçok ülkede eğitimin karşılığı, kurumlar kurmak olarak algılanıyor. Özellikle Pakistan’da çok fazla kurum olduğunu biliyorum, ama aynı zamanda çok fazla eğitimli işsiz var.
İkinci sorun da fırsat eşitliği. Batı ülkelerinde kadınların kariyerlerinde ilerlemelerinin önünde farklı engeller olsa da, toplumda ve eğitim alanında gelişmek için daha fazla fırsata sahipler. Bir rektör yardımcısı kadınla konuşmuş, toplantılarda kadınların eğitimiyle ilgili neden bir şey söylemediğini sormuştum, ‘Erkekler bundan hoşlanmaz’ demişti. Kadınlar liderlik pozisyonlarına geldiklerinde bile ses çıkaramıyor. Erkekler geleneksel olarak herkes adına konuşma gücüne sahip olduklarını düşünüyorlar. Bu sadece basit bir eşitsizlik değil, adaletsizlik de aynı zamanda. Benİm sorunumu en iyi ben anlatabilirim, başkası değil. Eğitimle ilgili bir başka sorun da bu. Ben Müslümanım, eşitliğe ve adalete inanıyorum. Adaleti yaşamalıyız ve eğitimde herkese adil fırsatlar vermeliyiz.
EĞİTİM ALLAH’A GİDEN YOL
Öncelikle kitle eğitiminin ne olduğunu konuşmalıyız. Tarihin erken dönemlerinde kitlesel eğitim diye bir şey yoktu. Hıristiyanlıkla başladı. İslam geldi, camilerde ve bir nevi dini şahsiyetler, din alimleri çevresinde kitlesel eğitim başladı. Zorunlu eğitim, sadece derece almak, sertifika almak anlamına geliyor şimdi. Oysa eğitimin anlamı, ömür boyu öğrenmek ve bilginizi artırmaktır. Öğretmenliğim sırasında daha fazla şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Bence eğitimin anlamı tam olarak bu. Eğitim, hem bu dünyadaki hem de ahiretteki hayatınızı iyileştiren, Allah’a giden yoldur.
Pandemi ile birlikte değişmemiz gerektiğini, insanları nasıl eğiteceğimizi, ne için eğiteceğimizi ve onlara verdiğimiz eğitimin pratik yaşamlarında bir değeri olup olmadığını düşünmemiz gerektiğini fark ettik. Buna ne zaman başlayacağız bilmiyorum ama kitlesel eğitimin ne anlama geldiğini artık öğrenmeliyiz.