|

Kanser yeşil sevmez

Neredeyse 10 yıla yakındır kanserle mücadele eden Dida Kaymaz, 180 isimli kitabında hastalıkla ilgili önerilerini paylaştı. Kaymaz’a göre kanserle savaşmak yerine onu tanımak gerek.Bu yüzden iyileşme sürecinde olumlu düşünmek ve sağlıklı beslenmek önemli.Kaymaz bu süreçte sofrasından yeşili eksik etmediğini söylüyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 23/08/2015 Pazar
Güncelleme: 20:41 - 22/08/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Kanser denildiği zaman “Allah korusun” diyerek sağ elimizle sağ kulağımızı çeker bir tahtaya vururuz. Oysa “Kanser” bu demek değil. Bebeğini kaybettikten sonra “Allah'ım bana öyle bir acı ver ki bu acımı unutayım” diyerek başlayan süreç ona kanseri getirdi ama kanserin sonrasında da umudu hediye etti. Kendisine 9,5 yıl önce 180 gün ömür biçilen Kansersiz Yaşam Derneği Başkanı Dida Kaymaz kanserde tedavi deneyimlerini “180” isimli kitabında paylaştı. Kaymaz'la sohbet ettiğimizde o kadar süre tedaviden geçmiş, acılar içinde kemoterapi sürecini atlatmış birini görmüyorsunuz. Tam tersine karşınızda gözleri gülen bir kadın var. Zaten bu süreci kendisi de şöyle anlatıyor: Kansere yakalandıktan sonra hayatımda gerçekleşen farkındalık hayata bakış açımın değişmesi içimdeki Dida'yı keşfetmek, hayatımızda her şeyi mümkün kılandan bir şey dilerken bunu doğru yapmanın farkındalığı, benim insan olma yolumda hayatımdaki yönlendiricim ve kurtarıcım oldu.



AĞLAMAK İSTEYEN TUTMASIN AĞLASIN


Kaymaz'dan hastalıkla ilgili ilginç bazı öneriler de alıyoruz. İşte onlardan bazıları: İyileşme çok ayaklı bir masa. Birinin eksik olması vücudunda da bireylerin eksik olması gerekiyor. İnsanların neden hasta olduklarını anlaması gerekiyor. Her hastalığın bir zihinsel sebebi var. Sizi kimse iyileştiremez ve sizi kimse hasta edemez. Kimsenin yatıp kalkınca tümörü olmuyor.


Kanserliyseniz mutlaka bu süreçte bir onko-psikologla çalışmalısınız. Ayrıca normalde de şöyle yaşamalısınız: Ağlamak mı istiyorsunuz, ağlayın; bağırmak mı istiyorsunuz bağırın ama kafanızda kurmayın. Kitapta bahsettiğim bir sürü terapistim var. Ama hepsiyle konuşmadan önce doktorum Prof. İtalya'da eski Sağlık Bakanı ve onkoloji Profesörü Umberto Veronesi ne dediyse onu yaptım. Yani size de doktorunuz ne derse onu uygulamalısınız.




YATSI İLE SABAH EZANI ARASINDA UYKU


Pek çok kişi “Ne yedin de iyileştin?” diyorlar. Tek bir şeyle olmaz. Her hastalık, her tümör farklı, her doktorun yaklaşımı farklı, hepimizin kan değeri farklı. Tek bir ot, içecek yok ki iyileşme sağlasın. Kanserde uyku saatleri çok önemli. Biri gece 23:00 ile 01:00 arasında, biri 01:00 ile 03:00 arasında en iyi uyku diyor. Bu ortalamada vücudu yenileyen hormonlar salgılanıyor. Senin vücudunda elinde kazması küreği olan on binlerce küçük işçi var. Bu işçiler beyin uyku anına geçtiğinde içeride hareketleniyor. “Midede problem var yenileyeyim”, “Akciğer sorunlu gideyim orada çalışayım” diyorlar. Alzheimer olan kanser hastalarının tüm tümörleri iyileşmeye başlarmış. Beyin sorgulamıyor çünkü. Öfke yok, hayatla bağ yok. O yüzden iyileşme oluyor.


Yatsı ezanı ile sabah ezanı saatleri arasında uyumanın da ideal olduğu söyleyebilirim.



TABAĞIN YÜZDE 25 ET YÜZDE 75'İ SEBZE OLMALI




Beslenme, sağlıklı uyku, aile yakınının tavrı ve doktorunla konuşabilmek çok önemli. Bunların dışında tedavi süresince farklı terapiler gördüm. En çok işe yarayanlardan biri bilinçaltı tedavisiydi. Bilinçaltımı temizledim, herkesi affettim. Tümörlerin aktif olduğu dönemlerde vejetaryen beslendim. Şimdi de sürekli yeşillikle besleniyor değilim. Yani tabağımın yüzde 25'i hayvansal gıdayla doluysa geri kalanı sebze ve yeşilliklerden oluşuyor. Sabahları marul, ıspanak ve yeşil elmayı katı meyve sıkacağından geçirip içiyorum. Buradan aldığım oksijen direkt hücrelerime gidiyor. Ama maalesef pek çok kanser hastası tedavi sürecinde eski yaşam tarzına dönüyor. Oysa bu biten bir süreç değil. Bu şekilde beslenmek yaşam tarzı olmalı. Çim suyu kullanıyorum. Çünkü kanserde kandaki oksijen oranı çok önemli. Buğday çiminin muhteviyatı kanserle savaş konusunda ümit vaat ediyor. Öncelikle buğday çiminde bulunan klorofil, insan kanındaki hemoglobinin yapısına çok benziyor. Klorofil hemoglobin üretimini artırıyor, dolayısı ile kanda taşınan oksijen miktarı artıyor. Selenium ve laetrile de buğday çiminin muhtevıyatında var ve anti-kanser özelikleri taşıyor. Ayrıca Klorofil ve selenium bağışıklık sistemini güçlendiriyor.




#Dida Kaymaz
#kanser
#yeşil sebzeler
9 yıl önce