|

Kara kıtanın mahzun yüzleri

Afrika'da çocuk olmak aslında çocuk olmanın farkında olmamaktır. Hiç yaşayamamaktır o duyguyu. Oyuncak araba yerine bir parça ekmek için dua etmektir. En sevdiği yemeği kuru ekmek bellemektir. Şımaramamaktır anneye ya da su dolu bir küvette oynayamamaktır dilediğince. Ölümle kucak kucağa yatarken, hayata acı acı gülümsemektir Afrika'da çocuk olmak.

Sedat Özkömeç
00:00 - 4/11/2012 Pazar
Güncelleme: 23:15 - 3/11/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Kara kıtanın mahzun yüzleri
Kara kıtanın mahzun yüzleri

Adı gibi bahtı da kara olan kara kıtada hayatları boyunca doktor yüzü görmeyen insanların olduğunu bilmek yüreğimizi burkuyor. Afrika, yalnız bırakılmışlığına, kaderine ağlıyor. En çok bebek ölümlerinin yaşandığı Nijer, Mali, Burkina, Faso gibi ülkelerde her dört çocuktan birisi 5 yaşını göremiyor ve her on saniyede bir Afrikalı bir çocuk, önlenebilir hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor, ya da her bir dakikada bir çocuk kör oluyor.

ÖKSÜZLERİN DİYARI AFRİKA

Ortalama yaşam süresinin 47 olduğu Afrika'da çocuk olmak demek, anne ve babanızı erken yaşta kaybetmeniz anlamına geliyor. O çocuklardan biri olan 11 yaşındaki Nezir Muhammed ile Afrika'nın en fakir 2 ülkesinden biri olan Nijer'de tanışıyoruz. Başkent Niamey'in 15 Km. batısındaki Kondikuava Köyü'nde diğer 3 kardeşi ile teyzesinin evine sığınmış, öksüz ve yetim Nezir. Henüz 1 yaşındayken babasını kaybetmiş, 2 yıl sonra da annesini. Neden öldüklerini bile bilmiyor, doktora dahi götürememişler. Sol gözünü doğuştan kullanamıyor Nezir Muhammed. Deniz Feneri Derneği'nin isimsiz kahramanlarından Orhan Kılıç ile birlikte özel hastaneye götürüyoruz. Ultrasona giriyor. Ancak acı haberi söylemeye kimse cesaret edemiyor Nezir'e. Gözünde tümör çıktığını söylüyor doktor ve eğer ameliyat edilmezse birkaç sene içinde hayati tehlikeye girmesinin muhtemel olduğunu.. Teyzesi Havva yıkılıyor, yeğenine yakında iyi olacağını görebileceğini söylüyor, umudunu kırmıyor. Orhan Kılıç da söz veriyor, gerekirse Türkiye'ye getirirtip ameliyat ettireceklerini söylüyor.

ÇOCUK ANNELERİN DRAMI

Başkent Niamey'in sokaklarında gezerken, sırtında kardeşini taşıdığını düşündüğünüz 13-14 yaşındaki kızlar etrafınızı sarıp para istediklerinde sakın yanılmayın. Onlar Nijer'in ölüme terkedilmiş anneleri. Yakalandıkları hastalık ise halk arasında "Ölmeden Önceki Azap" ismini verdikleri fistül hastalığı. 50 bin kişiye 1 doktorun düştüğü Nijer'de kadın doğum uzmanı sadece 4 doktorun bulunduğunu ve sadece bu ülkede 250 bin civarında çocuk annenin bu hastalığın pençesinde olduğunu öğrenince şehrin kuzey-batısındaki Ulusal Fistül Merkezi'nin yolunu tutuyoruz. Kapıda bizi karşılayan sivil görünümlü bekçiden öğreniyoruz ki; doktor, hastabakıcı ya da hizmetli hiçbir görevli yok hastanede, kaderlerine terkedilmiş çocuk annelerden başka.

Doktor yokluğundan bacağı kesildi

Bir başka dram ile Niamey'in 5. bölgesinde karşılaşıyoruz. 6 yaşındaki Anatu'nun babası Hüseyin İslamo, kızının kesik olan bacağına protez takılması için bir gece vakti kapımızı çalıyor. Diğer 5 çocuğu ve hamile olan eşi ile birlikte yaşadıkları çadıra konuk oluyoruz. İslamo ailesinin ne elektrikleri var ne de suları, hayatta kalmaya çalışıyorlar. Baba Hüseyin geçen sene kızı Anatu'nun oyun sırasında düşerek bacağını kırdığını, ancak doktor olmadığı için hastaneye götürmek yerine kırık olan bacağını sardıklarını söylüyor. Bacağın birkaç hafta içinde şiştiğini ve kangrene çevirdiği için kesildiğini belirten Hüseyin, kızının yakında okula başlayacağını ancak 15 kilometre uzaklıktaki okula kardeşleriyle hergün nasıl yüreyeceğini kara kara düşündüklerini dile getiriyor. Deniz Feneri Derneği, Anatu'nun elinden tutuyor. Dernek görevlisi Orhan Kılıç, Anatu'nun babasına söz veriyor ve kısa zaman içinde talihsiz kızın protez bacağına kavuşması için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor. Afrika'da çocuk olmanın ne demek olduğunu anlatmak için sayfalar yetmez. Ancak verdiğimiz bu 3 acı örnekte, çocuk olmadan yetişkin doğulduğunu, hayaller kurmak yerine, acılar içinde ölmeyi beklediklerini anlattık.

Ebubekir 2 defa et yiyebildi

ABD Nijer Büyükelçiliği'nin 2005 yılında açtığı, ancak kaderine terk ettiği fistül merkezinin kapısından adım atar atmaz ağır bir idrar kokusu karşılıyor bizi. Çocuk annelerin kimisini namaz kılarken, kimisini çamaşır yıkarken, kimisini ise yerleri silerken buluyoruz. 17 yaşındaki Hadiza Mahmudu ve oğlu Ebubekir ile tanışıyoruz.2 yaşındaki talihsiz çocuk, annesi koğuşun bir köşesinde namaz kılarken bizi görüp ağlamaya başlıyor. Onu daha fazla kokutmadan oradan uzaklaşıyoruz. Çok geçmeden yanımıza geliyor çocuk anne Hadiza. 2 yıl önce henüz 15 yaşındayken zengin bir adam ile evlendirildiğini oğlu Ebubekir'i evde yardımsız kendi imkanlarıyla dünyaya getirdiği sırada bu hastalığa yakalandığını ve idrarını tutamadğı için de eşi ve ailesi tarafından sokağa atıldığını anlatıyor. Kendisini bu hastanede kaldığı için şanslı gören Hadiza, "Bu Nijerli kadınların kaderi. Eğer burada olmasaydım şu an sokakta oğlum Ebubekir ile birlikte dileniyor olacaktım. İdrarımızı tutamadığımız için üstümüz başımız kokuyor, insanlar bizden kaçıyorlar. Kendi başımızın çaresine bakıyoruz. Bayram nedeniyle hayırseverlerln gönderdikleri etlerden yedik. Allah razı olsun, oğlum doğdu doğalı 2. defa et yiyebildi" diyor.


12 yıl önce