Neoklasik besteci ve piyanist Joep Beving, yaklaşık on yıl boyunca Londra, New York, Berlin, Amsterdam, Los Angeles gibi kentlerde ofisleri bulunan MassiveMusic için reklam, oyun ve tasarım müzikleri yaptı. Artık global markaları değil kendi hislerini piyanonun tuşlarına aktarmak isteyen Beving, 'Solipsism' adını verdiği ilk albümünü 2015'e geldiğimizde yayınladı. Bir anda dijital müzik platformlarında besteleri dönmeye başladı. Bu albümün kendisine bu kadar ün getireceğini bilmiyordu. Geçtiğimiz yıl ikinci albümü 'Prehension'u yayınladı. Besteleri müzik ile kaçış arayanların vazgeçilmezi olan Beving, 25 ve 26 Eylül'de İKSV Salon›da vereceği iki konser için İstanbul'a geliyor. Konser öncesi sorularımızı yanıtlayan Beving, müziğinin çok kişisel olduğunu söylüyor.
Bunu açıklamakta zorlanıyorum. Müziğim çok kişisel aslında. Üzerine etiket yapıştırmaya başladığınız an, insanlarda beklentiler ve bunu nasıl dinleyeceğine dair önyargılar oluşuyor. Bence insanlar müziğimi istedikleri gibi yorumlayabilir. Ama aynı zamanda kategorize olmanın gerekliliğini anlıyorum çünkü çok fazla müzik var ve insanların ihtiyacı olan müziği seçmek ve dinlemek için çok az zamanı var. Dolayısıyla ben de buna 'düşünceye dalmış piyano müziği' diyebilirim veya geçmişte uydurduğum bir deyim var: karmaşık duygular için basit müzik.
HİÇBİR BEKLENTİM YOKTU
Evet, böyle söylemek mümkün. İç sesimin bütün bu müzik ve melodileri oluşturan ortamı sağladığını düşünüyorum. Bence iç seslerimiz hayatta nereye gideceğimizi söylüyor ve onu dinlemeyi seçtiğinizde bazı şeyler kendiliğinden size geliyor.
Gerçeklikle olan ilişkimizden ilham alıyorum. Sanat ve müziğin politika, din ve yerel kültürün ötesinde güzellik ve doğruluğa hitap ettiklerinde birleşebileceğine yürekten inanıyorum. Genellikle sevdiklerimin huzurunda bestelerimi yapıyorum, en azından en iyi eserlerim ailemle birlikte yazılmıştır. Sıklıkla sabahları veya gece geç saatlerde besteliyorum. Aslında ilhamın ne zaman geleceği belli olmuyor. İlhamın geldiğini hissettiğim an piyanomun başına koşuyorum.
Hiçbir beklentim yoktu. Ancak elbette müziğimin yayılmasını ve bütün dünyadaki insanlar arasında bir bağ kurmasını diledim. Ben çok şanslıydım. Çünkü müziğin online platformlarda hızla yayıldığı bir dönemde benim müziğim de kendine bir yer buldu. Tüm bunlardan sonra memnun muyum? Memnun olmanın da ötesinde hayatımda bu deneyimi yaşadığım için gerçekten ama gerçekten minnettarım.
Umarım çok fazla etkilemez. Tabi ki büyüyen bir hayran kitlesiyle beraber artan bir beklenti de var. Ama müziğin geldiği yerle temas halinde kalmak ve rasyonallikten uzak olmaması oldukça zor. Sürece güvenmek zorundasınız, fazla hesaplı ve ticari düşünmemelisiniz. Bu müziğinizin sihrini öldürecektir.
Eğitimli besteci değilim
Duruma göre değişiyor. Enstrümantal müzik yaptığımdan dolayı şarkı adlarını bir mesaj vermek için kullanıyorum. Çok tercih ettiğim bir şey değil ama bazen ne anlama geldiklerini açıklıyorum. Sözünü ettiğiniz iki başlığı açıklayayım. İlk şarkı özelde eşim için ama genel anlamda insanın içindeki kadınsı ve erkeksi duyguların dengesiyle alakalı. Sleeping Lotus kızım için yazdığım bir şarkı. Babalığın sizi ne kadar savunmasız kılmasıyla ilgili.
Anlamamı ve harekete geçmemi sağlayan şeyleri keşfetmek için daha çok klasik müzik dinlemeye başladım. Kendi bestelerimde bunu uygulamam için yeni yollar keşfediyorum. Ama ben eğitimli bir müzisyen ve besteci değilim. Bu, İtalya'ya tatile gidip döndüğünüzde İtalyan aksanıyla konuşmaya benziyor. Kendinizi başkalarının diline veya müziğine bıraktığınızda farkında olmadan birçok şey ortaya çıkabiliyor. Bu size yaratım sürecinde zenginlik katıyor.
Önümüzdeki yıl yayınlanacak üçüncü albümümü henüz kaydettim. Bir yandan bestelemeye devam ediyorum. Belki bu besteler de dördüncü albümümü oluşturacak. Klasik camianın kurallarından ve geleneklerinden uzak çok daha klasik bir sound. Duygularımı daha özgür ifade etme olanağı verdiği için sanırım caz repertuvarını giderek klasiğe dönüştürüyorum.
Ülkenizde güzel anılarım var
On yedi yaşındayken kız arkadaşımla birlikte altı haftalık bir Türkiye turu yaptık. Bu geziden çok güzel anılarla ayrılmıştım, hala hatırlıyorum. Marmaris›in Orhaniye ve Selimiye bölgelerinde kamp yaptık ve kamp yapan tek yabancı bizdik. Kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerinde sürekli birileri bizi evine davet etti ve biz yemeklerden kilo aldık. Bu söylediğim 25 yıl önceydi. Son birkaç yıldır sosyal medya aracılığıyla müziğimle alakalı Türk dinleyicilerden oldukça hoş mesajlar alıyorum ve müziğimin ülkenizde bir yer bulmasını umuyorum. Bunu doğrudan deneyimleyeceğim için gerçekten çok heyecanlıyım.