|

Kılavuzunuz kedi, keyfiniz yerinde olsun

Kedi Kafası bir rehber olarak yazılmış sanki. Hayatta kedi gibi yaşamak lazım, diyor. Onlar gibi ne istediğini bilen, onlar gibi öz saygısı yüksek, onlar gibi şükran göstermeyi başaran, saygı uyandıran bir insan olmanın ipuçlarını veriyor. Hele bir de kediniz varsa o zaman bu rehber kitabı okumalara doyamayacaksınız. Bazen kedinizin fark etmediğiniz hareketlerine de anlam vereceksiniz.

Yeni Şafak
04:00 - 10/10/2018 Çarşamba
Güncelleme: 13:47 - 9/10/2018 Salı
Yeni Şafak
Bir kediniz varsa bu rehber kitabı okumalara doyamayacaksınız.
Bir kediniz varsa bu rehber kitabı okumalara doyamayacaksınız.
Birsen Ekim Özen

Hayatta çeşit çeşit korkular var ve övünmek gibi olmasın ben de o çeşitlerden bayağı mevcut. Bu korkuların kimi doğuştan kimi sonradan öğrenilerek kazanıldı sanırım. Mesela, yedi yaşında gittiğim sirkte, fil tökezleyince “Üzerimize düşecek!” diye kaçan babamdan fillerden korkmayı öğrendim. Yalnız babamı hafife almayın. Yan locada Cüneyt Arkın vardı ve o da oğullarını alıp kaçmıştı.

Köpeklerden korkmayı, kızdırdığı bir köpeği peşine takan kız kardeşimden öğrendim. Örümceklerden korkmayı her örümcek dendiğinde tiki tutan erkek kardeşimden… Kendimi de yabana atmayayım; ben de boş durmayıp kim bilir kimlere nelerden korkmayı öğretmişimdir.

Annem başka tür bir hikâye kahramanıdır. Ondan çakan şimşeklere gözlerini dört açarak bakmayı, gelen tıkırtıların kaynağını bulmak için eline fener alıp kilere inmeyi öğrendim. Kısacası bir yanım başıma gelecekler hakkında hemen bir dosya hazırlayıp filin altında ezilmiş bir Birsen görüntüsünü zihnime sunan hayal gücüm sayesinde çok korkak, diğer yanım mantığa sıkı sıkı tutunan bir cesurdu.

GÜZEL ANNE, ÇİRKİN YAVRU

Mecbur kalmadığım sürece korkularımı yenmek zorunda değildim. Fil korkum hala devam ediyordur sanırım. Ama derin suya girme korkumu, uçak korkumu, en sonunda da kedi korkumu yendim. Nasıl mı oldu? İşte şöyle…

İlk önce annesiyle tanıştım. Tabii o zaman onun bir anne olduğunu bilmiyordum. Öyle zarif ve güzeldi ki korkumu yenip ona bir parça beyaz peynir verdim. Verdim dediysem fırlatır gibi önüne bıraktım. Onun peyniri alırken elimi de ısıracak kadar akılsız olduğunu düşündüğüm için aslında benim ne kadar kafasız olduğumu ancak şu anda anlıyorum.

Ertesi gün yine geldi. Bu sefer daha cesur davrandım. Hatta korkularıma meydan okuyup bahçeyle mutfağı ayıran sinekliğin arkasından başını okşadım. İşte ne olduysa o an oldu. Onu okşamamdan inanılmaz bir zevk aldığını, hatta buna ihtiyacı olduğunu hissettim. Gözlerini kapatmış ürkekçe uzanan elime başını bastırıyordu. Elimi ısırmayacağına ikna oldum.

Birkaç günlük ilişkimiz minik bir yavruyla taçlandı. Bir sabah cılız bir ses duydum. Güzel kedi bu kez yanında çirkin yavrusuyla bahçedeydi. Yavru en azından birkaç haftalıktı ve değil oynamak, yürüyecek hali bile yoktu. Anne kedi bize hasta olan yavrusunu getirmişti.

SERÜVENİMİZ BÖYLE BAŞLADI

Korkumun üzerine koşmak zorunda kaldım. Annesinin gözü önünde onu avcuma alıp karnını doyurmaya çalıştım. Ne yazık ki ne yiyor ne de içiyordu. Serüvenimiz böyle başladı. Sonrası onu hayatta tutabilmek için gidilen veterinerler, geçirilen ameliyatlar ve bizi annesi sanan minik bir kedi yavrusuyla ilgili.

Biz onun hayatını kurtarıyoruz derken aslında o bizim hayatımıza bir hazine kattı. Artık arabayı park ettiğimiz anda garaja koşan, kapıyı çalana bizimle birlikte kapıyı açan, tüm isteğini çeşit çeşit miyavlamaları ve güzel bakışlarıyla anlatan bir küçük hanım vardı evimizde.

Onu tanıdıkça karakterine hayran kaldım. Ne istediğini bu kadar bilen, istemediği şeyi yapmayan, sizi sevdiği için birkaç dakika istemediği duruma katlansa da boşluğa diktiği gözleriyle rahatsızlığını net şekilde belli eden harika bir canlıydı.

Patisiyle yanağınızı okşarken tüm tırnaklarını içeri çekip canınız acımasın diye inanılmaz bir özen gösteren bir canlı.

Mırıldanıyorsa gerçekten sizi sevdiği içindi, size sırtını dönüyorsa gerçekten kızdığı için, kendisini bizden daha aşağı bir seviyede gördüğü filan yoktu. Sahip köle değil, hayatta aynı yöne giden iki dosttunuz. Fiziksel özelliklerini inceledikçe onun esnekliğini, zerafetini, temizlenmeye verdiği önemi seyretmelere doyamadık.

Son yıllarda tüm dünyayı saran kedi çılgınlığına kafa üstü düşüş yaptık. Şu dünyada ilk kez onlar anne baba olmuş gibi durmadan bebeklerini anlatan ebeveynlere döndük, kedimizi anlatmaya başladık. Muhabbetimize maruz kalanlar kusura bakmasınlar ama evde yaşadığımız güzelliği anlamaları için bir kedi sahibi olmaları gerekir.

Kedi Kafası tam da bu kafaya nasıl erişildiğini anlamak isteyenler için rehber olarak yazılmış sanki. Hayatta kedi gibi yaşamak lazım, diyor. Onlar gibi ne istediğini bilen, onlar gibi öz saygısı yüksek, onlar gibi şükran göstermeyi başaran, saygı uyandıran bir insan olmanın ipuçlarını veriyor. Hele bir de kediniz varsa o zaman bu rehber kitabı okumalara doyamayacaksınız. Bazen kedinizin fark etmediğiniz hareketlerine de anlam vereceksiniz.

Her şeye hakkını veren kedilerle birlikte onların kafaya erişmek için yaşasın Kedi Kafası.

Okuyun.

Kedi sahibiyseniz kaçırmayın, yüzünüzde bir gülümsemeyle okuyacaksınız.

Kedi sahibi değilseniz, muhakkak okuyun. Bu canlılara hayran kalacaksınız.

Kedi sahibi olun ya da onları besleyin.

Evcil hayvanlardan korkanlara da son bir sözüm var. Terapi mi olursunuz, kendi kendinize mi yenersiniz onu bilemem ama korkunuzu yenin. Çok güzel bir duyguyu yaşamadan öleceksiniz. Bunu size 48 yılı kedi korkusuyla geçen biri söylüyor.

Kediniz size ne mi öğretecek? Bana en azından göl kenarında hiçbir şey yapmadan ciddiyetle manzara seyretmeyi öğretti. Dinlenmek de ciddiyetle yapılması gereken bir işmiş, onu gördüm.

#Yeni Şafak Kitap Eki
#Kitap Eki
#Kedi Kafası
#Nell Somerville
6 yıl önce