2013 yılından bu yana boy gösterdiği uluslararası organizasyonlarda birçok önemli başarıya imza atan Mete Gazoz, Türkiye’nin gururu olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen Dünya Okçuluk Şampiyonası’nda erkekler klasik yay finalinde Kanadalı Eric Peters’i 6-4 yenen Gazoz, altın madalyaya uzandı. 24 yaşındaki milli sporcu, böylece dünya şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk okçu oldu. Pandemi nedeniyle bir yıl sonra yapılan 2021 Tokyo Olimpiyatları'nda altın madalya elde eden Gazoz, okçuluk branşında Türkiye'ye ilk olimpiyat madalyasını kazandırmıştı. Dünya şampiyonu olarak madalya koleksiyonundaki en önemli eksik parçayı da tamamlayan milli okçu, 2024 Paris Olimpiyatları’nda ise Türkiye’yi erkekler klasik yayda hem bireysel hem de takımlarda temsil edecek. Ayrıca Gazoz, Paris’e son olimpiyat ve dünya şampiyonu unvanıyla gidecek. Dünya şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk okçu olarak tarihe geçerek göğsümüzü kabartan Gazoz, bu haftanın en çok konuşulan ismi oldu. Yeni Şafak Pazar olarak Gazoz’u yakın çevresinden dinledik. Annesi Meral Gazoz, kız kardeşi Melisa Gazoz, çocukluk arkadaşı Yaren Köse, takım arkadaşları Toprak Türker ve Efe Karar, aile dostu Armağan Karagöz, komşuları Fatma Yıldız, beden eğitimi öğretmeni Sadık Özaydın ile İstanbul Okçuluk Gençlik ve Spor Kulübü Antrenörü İlker Erdoğan dünya şampiyonunu anlattılar. Yakın çevresi Mete Gazoz’u “Hayattan zevk almasını bilen, çalışmayı ilke edinmiş ve başarıyı erken yaşta yakalamış bir Türk genci” olarak tanımlıyor.
Güzel bir ailenin çocuğu
Mete’ye belli bir süre ben baktım. Ailesiyle 6-7 sene boyunca aynı binada oturduk. Aile dostuyuz aslında hâlâ bağımız kopmadı. Çocuklarımla beraber büyüdüler. Mete, çok hareketli bir çocuktu. Mete, akıllı ve sevimli bir çocuktu çocukluğunda. Bugün bir yerlere geleceğini tahmin ediyordum. Ama güzel bir aileye sahip olduğu için güzel de yönlendirildi.
Hareketli olduğu kadar biraz da yaramazdı
Mete ile doğduğu günden beri tanışan Yaren Köse, “Ailelerimiz ve özellikle teyzem vesilesi ile kardeş gibi beraber büyüdük” diyor. “Her günümüz beraber geçti” ifadelerini kullanan Köse, Gazoz ile ilkokulu da birlikte aynı okulda okumuşlar. “Mete, benden bir yaş büyüktü ve beni kardeşi gibi görüp okulda korurdu. Yanımda olurdu. Anaokuluna gittiğim vakit ben bahçeye çıkamazdım. Teneffüste cama gelirdi ve konuşur gülüşürdük. Sonrasında da aynı okul, aynı servis ve aynı evdeydik” şeklinde anlatıyor. “Mete çok hareketli biraz da yaramazdı” diyen Köse, “Sürekli düşer, koşuştururdu. O sırada da çok büyük spor programları vardı. Çok sevdiğim Metin abim, Mete’nin babası çok iyi bir öğretmendi. Beni de Mete’yle birçok kez çalıştırdı. Çok azimli ve disiplinli idiler. Mete’yle sonrada birlikte oynamaya birbirimizi kardeş görmeye ve insanlara bunu söylemeyi çok severdik” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: “Okul sonrasında ailesi bizden alırdı ve ağlayarak giderdi. Teyzemin evinde büyüdüğümüz sırada Mete evde eline geçen her şeyi camdan atmayı çok severdi ve bu bizi kızdırırdı. Sürekli süslenip gelin damat olup evdekilere maskotluk yapardık. Ve bu hâlâ aileler arasında eğlenceli bir anıdır, konuşulur. Sonrasında tabii farklı semtlere taşındık. Okullarımız farklı oldu ve Mete’nin eğitim ve okçuluk mücadelesi başladı. Ara ara yazlıklarında bir araya geliyorduk. Orada babasıyla yaptığı küçük ağaç evlerinde oynamayı çok severdik. ATV’ye binerdik. Birbirimizden ayrılırken çok üzülürdük. Beni ATV’den düşürdüğünü hiç unutmuyorum önce korkup sonra deli gibi gülmüştük bu aslında bir sırdı o zamanki yaşımızda. Şimdilerde büyüdük, ben hayallerimdeki gibi bir iç mimar oldum. O ise hepimizin gurur duyduğu kocaman bir şampiyon oldu.”
Mete kolayca insanlarla anlaşıp bağ kurar
İstanbul Okçuluk Kulübü başkanı ve Mete Gazoz’un annesi Meral Gazoz, oğlu Mete’nin küçüklüğünden beri hep ön planda olduğunu ve hareketli bir çocuk olduğunu söylüyor. Gazoz, “Sürekli yeni şeyler dener, yeni insanlarla tanışırdı. Mete kolayca insanlarla anlaşıp bağ kurabilir, bu özelliğini babasından almış” diyor ve oğlu Mete ile anısını paylaşıyor: “Mete ilkokuldayken ben bankada çalışıyordum. Okul çıkışı bir gün yanıma geldi. Gişedeki memurlarla sohbet ederken o sırada masanın altındaki alarm dikkatini çekmiş. Meraktan duramayıp alarma basmış, bir anda bankaya polisler hücum etti biz de ne olduğunu şaşırdık. Hemen Mete’ye döndüm bir baktım alarmın orada gülüyor.”
Öğrenmeyi seven biri
Okçuluk sporuyla ilgilenen kız kardeşi Melisa Gazoz ise abisini şu sözlerle anlatıyor: “Abim, bir şey yapacaksa tam ve en doğru şekilde doğru yapmayı seven biridir. Bu sadece okçuluk da değil hayatının her alanında geçerlidir. Aynı zamanda çok zekidir ve her konuda mutlaka bir bilgisi vardır. Bu yüzden de çoğu şeyi hemen kabul etmez mutlaka sorgular ve gerekirse karşı çıkar. Bu konuda da örnek aldığım birisidir. Bir keresinde yarışmaya hazırlanırken bir yandan da son okuduğu kitaplardan yola çıkarak bize 2. Dünya savaşını ve Kurtuluş Savaşı yıllarını uzun uzun anlattı. Öğrenmeyi seven birisidir. Bir konuda yardıma ihtiyaç duysam ilk soracağım kişi abimdir.”
Espritüel bakışına hayranım
Gazoz ailesinin aile dostu Armağan Karagöz, Mete Gazoz’un her kitleye hitap edebilen bir şampiyon olduğunu dile getiriyor. Karagöz, “Hayattan zevk almasını bilen, güzel bir ailede yetişmiş, çalışmayı ilke edinmiş ve bu özellikleri ile başarıyı yakalamış bir Türk genci” sözleriyle Mete’yi anlatıyor ve ekliyor: “Güler yüzlü sohbetleri beni hep rahatlatmış, gönlümde taht kurmuştur. Mete’nin kıvrak zekasına, espritüel bakışına hayranım. Bir sohbetimizde ‘Olimpiyat yarışmasında, 10 puan attığı son okunda ‘Ne düşündün?’ diye sorduğumda ‘Ben o oku kafamda milyon kere atmıştım’ dedi. Bu sözü ile tüylerim diken diken oldu. Bu ‘inanmışlık ve kendine güvenin’ ifadesiydi. Şampiyonluk sonrasında kızımla biraz sohbet edip, biraz da antrenman yapmışlardı. Kızım Mete abisinden almış olduğu taktik ve öneriler neticesinde daha inanmış ve öz güvenli olarak çalışmalarına devam etti.”
Kendisini yüksekte gören bir sporcu olmadı
İstanbul Okçuluk Gençlik ve Spor Kulübü Antrenörü İlker Erdoğan, Mete Gazoz’un her zaman okçuluğu zorunluluk olarak değil sevdiği, değer verdiği bir yaşam tarzı olarak benimsediğinden çizgiye her geçtiğinde ekranlara sempatik ve sevecen bir kişilik olarak geldiğini söylüyor. “Bu rahat davranışı aslında çizgide en büyük silahıdır” diyen Erdoğan, “Rakipleri onu bu kadar rahat bir halde görünce daha çok strese girmektedirler. Tabii ki sadece bu sayede rakiplerini eliyor anlamına gelmiyor. Perdenin arkasında çok büyük bir teknik ekip yer almaktadır. Mete’nin hiçbir zaman kendisini yükseklerde gören bir sporcu olmadığını çok net bir şekilde söyleyebilirim. Olimpiyat şampiyonu olduğunda sporcunun biraz kendini yükseklerde görmesini beklersiniz bizim sporcumuzda ise tam tersi İstanbul’a döndükten bir gün sonra kulübe gelir. Herkes Mete’yi kendi çocuğu gibi sevdiği için bir an önce ona tebriklerini ve sevgilerini tekrar belirtmek ister fakat Mete o sırada kulüpte antrenmanda olan 9 ve 10 yaş ekibi ile bahçede top oynamaya başlar” diye anlatıyor.
“Mete takım arkadaşlarına ve etrafındakilere sürekli motivasyon sağlayan bir yapıya sahip” diyen kulüp antrenörü Erdoğan, “Kimseyle tartışmaz. Hatta takım atışlarında eğer başka bir kulübün sporcularının suratları asıksa bile önce onları güldürmeye çalışır. Mete’nin bu hayatta önem verdiği en değerli şeylerden biri gülmektir. Onun için ‘ona gülen çocuk’ denmektedir” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: “Kendisi eğer atışını beğenmediyse hemen birazdan konuşalım mı? diyerek güler. Yani demek istediği ben bir tekniğimi gözden geçireceğim. O yüzden birçok sporcu Mete’yi örnek almaktadır. Sırada 2024 olimpiyatları var. Biz şimdiden altın madalyanın yerini hazırladık ve heyecanla o günü bekliyoruz.”
Beyefendi ve saygılı bir öğrencimdi
Gazoz’un lisedeki beden eğitimi öğretmeni Sadık Özaydın, Mete’yi beşinci sınıftan itibaren tanıdığını dile getiriyor. Özaydın, “Uzun yıllar sporun içinde yönetici ve antrenör olarak görev yaptığımdan, çocukluk ile gençlik yıllarımın sporcu olarak eğitim hayatımın, mağduriyetle geçmesinden dolayı verilen emeğe katkı sağlamak çok istedim” diyor. “Mete’nin hayatı kamplarda geçtiği için çok sık göremiyorduk” ifadelerini kullanan Özaydın, “Her kamp dönüşü okula gelerek arkadaşları ile vakit geçirmeyi çok seviyordu. Çok gençti gelip bana ‘Hocam ne olur basketbol, futbol oynayalım’ derdi. Ben de kıramazdım. Dersin konusunu hemen değiştirip onun isteğini yapardım” şeklinde Mete’yle geçirdiği zamanları anlatıyor. Birçok sporcu ile çalıştığını dile getiren Özaydın, “İyi öğretmen veya antrenörseniz öğrencilerinizde iyi oluyor ama Mete’de gördüğüm saygı, beyefendilik ve vefakârlık çok daha başkaydı. Türkiye şampiyonalarında mutlaka sahada yanımıza gelip hatırımızı sorması bizlere yetiyor” ifadelerini kullanıyor. Özaydın, Gazoz’la unutamadığı bir anısını da şu sözlerle paylaşıyor: “2016 Rio Olimpiyatları’nda yarışmaya hak kazanan en genç sporcuydu. Gitmeden önce ‘Acaba okuduğu okulun bayrağını orada kaldırır mı?’ diye hayal ediyordum. Okulumuzun bayrağını ona verdim ve kendisi ‘Hocam yasakmış, yapamazsam üzülmeyin’ demişti. Bir gece, sabaha karşı WhatsApp’dan görüntüler geldi. Bir baktım Mete okuduğu okulu unutmamış ve riske girerek sahada bayrağı açmış. Resimleri de bana göndermiş. Bir iki saat sonrada görüntülü beni arayarak ‘Hocam oldu mu ?’ diye sevincimi görmek istemiş.”
Kişiliği ve spor ahlakıyla büyük bir örnek
Efe Karar da Mete Gazoz’un takım arkadaşlarından ve baba Metin Gazoz’un öğrencilerinden. Olimpiyat şampiyonu Mete’nin azmi ve çalışkanlığıyla etkileyici bir insan olduğunu söyleyen Karar, “İlk buluşmamızda bile hedeflerine olan kararlılığı belli oluyordu. Bir kez kötü geçen bir yarışma sonrasında beni yanına çağırarak içtenlikle konuştu; sakin ve rahatlatıcı tavrı unutamadığım bir anı. Sahada liderlik yeteneği ve antrenörlerle iletişimi dikkat çekici. Aynı zamanda, küçük yaş grubundaki sporcular için harika bir örnek; herkesle iyi anlaşır, sahada ve saha dışında herkesin saygısını kazanır. Mete, sadece unvanının ötesinde, kişiliği ve spor ahlakıyla da büyük bir etki bıraktı” ifadelerini kullanıyor.
Motive edici pozitif bir tavrı var
Mete Gazoz’un takım arkadaşı Toprak Türker aynı zamanda baba Metin Gazoz’un da öğrencisi. Türker, “Mete ile kulübümüzde geçirdiğimiz anılar, onun dünya çapında çalışkan bir okçu olduğu döneme ait” ifadelerini kullanıyor ve takım arkadaşı Gazoz’u şu sözlerle dile getiriyor: “Mete’nin neşesi ve enerjisi, her antrenman ve yarışma gününe pozitif bir atmosfer getirirdi. O, okçuluk alanındaki deneyimini paylaşarak bana taktik ve teknik önerilerde bulunurdu. Bu değerli bilgiler, benim performansımı büyük ölçüde artırdı. Takım olarak Türkiye Şampiyonu olduğumuz unutulmaz anılarımız vardı. Mete’nin çalışkanlığı ve pozitif tavrı, hepimizi motive ederdi. Geçirdiğimiz zamanları her zaman gülümseyerek anımsayacağım. Onun sayesinde sporculuğumda ilerledim ve unutulmaz anılar biriktirdim.”
