|

Kitaplar da yetim kalır

Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz klasik Türk cilt sanatının en önemli isimlerinden İslam Seçen, ömrünü kitapların yaşamasına, yani cilt sanatına adamıştı. Seçen, 1960’lı yıllardan itibaren sayısız önemli eserin restorasyonunu da gerçekleştirdi.

Merve Akbaş
04:00 - 8/12/2019 Pazar
Güncelleme: 21:54 - 7/12/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
İslam Seçen
İslam Seçen

Cilt sanatına yani kitaba, deriye, kağıda adanmış bir ömür... Geçtiğimiz hafta klasik Türk cilt sanatının usta ismi İslam Seçen hakkın rahmetine kavuştu. Seçen, ilminin zekatını fazlasıyla vermiş ve öğrenmekten, çabalamaktan asla vazgeçmemiş değerli bir sanatçıydı. 1960’lı yıllardan bugüne kadar cilt sanatı üzerine çalışan usta sanatçı, 1936 Kosova Priştine doğumlu. Güzel sanatlar eğitimine de orada başlamış. 1957’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne geçiş yapmış ve 1960 yılında da mezun olmuş. Emin Barın’dan, “Evladım sen cild yapsan çok iyi olur çünkü Türkiye’de çok eser var. Onları ayağa kaldırmak lazım” cümlesini duyunca da bu alanda ömrünü geçirmeye karar vermiş. Seçen o günleri, “Merakla başladım. Daha sonra da bırakmadım. Zamanla sevmeye başladım. Yaptıkça elim de daha yatkın olmaya başladı. Emin Barın Hocam bu işi bırakmamı istemedi” cümleleriyle anıyor.

‘BEŞİ BİR YERDELER’DEN BİRİ

Seçen genç bir sanatçı olarak o dönemde Prof. Dr. Sacit Okyay’dan klasik cilt dersleri, Prof. Dr. Emin Barın’dan modern cilt ve kaligrafi dersleri alıyor. Dönemin sanatçıları için önemli bir merkez olan, Barın Han’da çalışmalarına devam ediyor. Han’a gelen isimlerin içinde Necmettin Okyay, Sacid Okyay, Şevket Rado, Kemal Batanay, Rikkat Kunt, Muhsin Demironat, Sadi Berger, Mithat Sertoğlu, Ragıp Tuğtekin, Fuat Bayramoğlu var. Barın’ın son dönem talebe halkasından olan Seçen, aynı yıllarda Etem Çalışkan, İlhami Turan, Yılmaz Özbek ve Savaş Çevik’le beraber “Beşi Bir Yerdeler”den biri olarak anılıyor.

CİLT SERVİSİNİ KURDU

Akademi mezuniyetinden kısa süre sonra, 1961 yılında Süleymaniye Kütüphanesi’nde Cilt ve Patoloji Servisi’ni kuran sanatkâr, kütüphaneye 27 yıl hizmet ediyor. Usta isim, kütüphanede yüzlerce yıl önceden o günlere ulaşan eserlerin, ilgilenecek kimse olmadığı için adeta ölüme terk edildiğini görünce harekete geçiyor. Seçen, “Binlerce kitabı görünce şaşırdım. ‘Bunları nasıl ayağa kaldırırız?’ diye düşündüm. Kırık dökük malzemelerden masa yaptım. O masada önemli eserler üzerine çalışmaya başladım” diyerek anlatıyor aynı dönemi. Kütüphanenin durumu iyi olmadığı gibi, geleneksel sanatlara olan ilgi ve alaka da oldukça az. Bu nedenle yapılan çalışmaların çoğunu Seçen kişisel çabalarıyla sürdürüyor. Sanatçı yine Yeni Şafak Pazar’a verdiği bir röportajda şunları söylüyor: “Varlığımla yokluğumla hizmet verdim. Devletin verdiği para ancak malzemelerine gidiyordu, kalanıyla da peynir ekmek yiyebiliyorduk. Çünkü devletimiz o dönemlerde sanatlara hiç kol uzatmadı. Kütüphanedeki kitapları kurtlar alıp götürüyordu. Kurtaran, bakan yok. Paha biçilmez eserler vardı. O kadar ilgisizlerdi ki…”

GÜLBENKYAN ARŞİVİNİ RESTORE ETTİ

1969’da ise Emin Barın’la beraber Portekiz’in başkenti Lizbon’daki Kalust Gülbenkyan Müzesi’nde (Museu Calouste Gulbenkian) İslami el yazmalarının restorasyon çalışmaları için davet alır. Gerisini kendisinden dinleyelim: “1969 yılında Prof. Dr. Emin Barın hocamla eserleri görmek için davet edildik. Eserleri gördükten sonra bizlere dönüp sordular: “Bu eserler kurtarılır mı?” Biz de “Kurtarılır” dedik ve hocam geri döndü. Ben eserleri restore etmeye başladım. İlk gidişimde on buçuk ay kaldım. Serviste çalışanlarla beraber on kişi birlikte çalıştık. 1969 yılında çalışmaya başlayarak ve 2002 yılına kadar yaz aylarında gidip gelmek suretiyle tam otuz iki sene sürdü.”

ONLARCA YILLIK HOCALIK

Seçen 1977’de ise Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümü, Geleneksel Türk Sanatları Kürsüsü’nde Türk Ciltçiliği bölümünü kurdu. Öğrencileriyle usta- çırak ilişkisini sürdürmeyi asla ihmal etmedi. 2007 yılına kadar Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Cilt Ana Sanat Dalı’nda Klasik Ciltçilik dersleri vermeyi sürdürdü. 2014 yılından sonra da Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak genç nesile tecrübelerini paylaştı.

İLHAM VERİCİ BİR ÖMÜR

Türkiye’nin sahip olduğu cilt eserlerinin bu sanat adına yapılan en önemli çalışmalar olduğunu, bu konuda gösterilen çabaların çok değerli olduğunu her fırsatta söyleyen usta sanatçı, aramızdan ayrılırken geride bize ilham verici bir hikâye bıraktı. Onun çalışmalarını ise öğrencileri, yani çok değerli cilt sanatçıları sürdürecek.

Ben kimim ki imzalayayım

  • İslam Seçen, yaptığı cildlere de imza atmıyordu. Bunu ise şu cümlelerle anlatıyordu: “Çok zahmetli bir iştir bu. Bir haftada yapılmaz. Aylarca çalıştığındaysa belki bir iş çıkar. Pahalı bir sanattır. Ağır değildir ama Osmanlı ciltçiliği çok hassastır, incedir. Kitabı dikerken kitabı yok etme hakkımız yok. Kitaptan bir parça kesme hakkımız yok. Nasıl yapıldıysa öyle kalmalı. Kitaba imza atma hakkımız da yok. Bana, “Atın hocam imzanızı, kimin yaptığı bilinsin” diyorlar. Bunu sadece bir kul yapmış. Ben cilt yaptığım bir Kur’an-ı Kerim’e nasıl imza atayım? Ben kimim ki imzalayayım?”

#İslam Seçen
#Sacit Okyay
#Cilt
#Sanat
4 yıl önce