|

Kitaplarla geleceği kurtardılar

Gazeteci Mike Thomson, haber için gittiği Suriye’de savaşın bambaşka bir yüzünü gördü ve “Suriye’nin Gizli Kütüphanesi”ni yazdı. Thomson, onların kuşatmanın acımasızlığından kaçıp kütüphaneye sığındıklarını ve hem geleceklerini hem de özgürlüklerini koruduklarını söylüyor.

Hatice Saka
04:00 - 6/10/2019 Pazar
Güncelleme: 11:01 - 6/10/2019 Pazar
Yeni Şafak
Daraya
Daraya

Kuşatma altında her gün ölüm tehlikesi ve açlık ile yüz yüze olan insanların kitaplarla nasıl ilgisi olur diye düşünebilirsiniz. Ancak Suriye’nin Darayya kentinde bir grup genç bombalanmış, yıkık binalardan kurtardıkları kitaplardan bir kütüphane kurdular. Onların hikayesini ise İngiliz savaş muhabiri Mike Thomson, Syria Secret Library kitabında toplandı. 2015 yılında haber yapmak için gittiği Suriye’de konuştuğu gençlerin birinden öğrendi kütüphanenin varlığını. Ardından bu hikayenin peşini bırakmadı. Kuşatma altındaki kente girip çıkamasa da üç yıl boyunca onlarla irtibat halinde kaldı ve tüm hikayelerini kitapta topladı. Biz de Mike Thomson ile kütüphanenin öyküsünü konuştuk. Thomson, “Şimdi bu kütaphane gitmiş olabilir. Ama bir gün hem kütüphanenin hem de Suriye’nin yeniden inşa edileceğine ve Abdulbasit ile arkadaşlarının onların deyimiyle bir kez daha ‘uçacaklarına’ şüphem yok.” dedi.

  • ***
Suriye’nin Gizli Kütüphanesi adlı bir kitap yazdınız. Bize gizli kütüphaneyi ilk nasıl duyduğunuzu anlatabilir misiniz?

2015’in sonlarında Suriye’de kuşatma altında yaşayan yüzbinlerce insan için yaşamın nasıl bir şey olduğu hakkında BBC News için bir haber derliyordum. Suriye’deki Darayya kasabası gittiğim ilk yerdi. Orada yaşayan bir kişiye, sürekli açlık ve bombalama ile psikolojik olarak nasıl başa çıktıklarını sordum. Onlara gerçekten yardımcı olan bir “gizli silah” olduğunu söyledi.

Nasıl bir silahtan bahsediyordu ?

İlk başta, ben de geliştirdikleri bir tür süper silahtan bahsettiğini düşünmüştüm. Ancak, yeni oluşturulan gizli kütüphanelerini kast ettiğini sonradan anladım. Yeraltındaki kütüphaneyi yukarıdaki kuşatmanın acımasızlığından uzaklaşmak için kurmuşlardı. Orada her şeyden zihinsel olarak kaçmalarının önemini anlattı. Edebi kutsallıklarında kendilerini hemen hemen her konuda bir kitap denizine çekebiliyorlardı.

Bu konuştuğunuz kişi kimdi ve sonra size neler söyledi?

Daha sonra hikayemde ana karakter haline gelen Enes Habib’e neden en temel ihtiyaçları olan yiyecek yerine kitap aramak için bu kadar zaman harcadıklarını sordum. Hiç düşünmeden, “Ruhun tıpkı vücudun yiyecek ihtiyacı gibi kitaplara ihtiyacı var” dedi. Söylediklerinden çok etkilendim ve gizli kütüphane fikrinden büyük ölçüde ilham aldım. Burada, acımasız bir savaşın ortasında, insanlar nefret ve umutsuzluğa kapılmak yerine okumayı ve ders çalışmayı seçiyorlardı. Şiirin, edebiyatın, bilimin ve tarihin için kayboluyorlardı. Bu olağanüstü hikaye hakkında daha fazla bilgi edinmeye karar verdim.

Peki daha sonra nasıl onlarla iletişime geçmeyi başardınız ?

Darayya’nın kuşatma altında olduğu göz önüne alındığında, herkesin kasabaya girmesi veya çıkması neredeyse imkansızdı. Bu yüzden diğer araçları kullanmak zorunda kaldım. Şaşırtıcı bir şekilde, tüm yıkımlara rağmen, internet hala çoğu zaman orada çalışıyordu.Bu yüzden genel olarak WhatsApp üzerinden insanlarla iletişim kurdum. Elbette bazen internetin günlerce kapalı kaldığı dönemler vardı ve onlara ulaşamadım.

Bu kütüphaneyi kurmayı ve kitapları kurtarmayı nasıl başarmışlar?

Kuşatmanın ortasında binlerce kitap toplamayı ve kütüphaneyi inşa etmeyi nasıl başardıklarına olan hayretim hiç geçmedi. Bu tür projeler normal zamanlarda bile çok fazla planlama ve sıkı çalışma gerektiriyor. Her gün bombalanıp aç bırakılmaya aldırmadan kütüphaneyi inşa etmek için en iyi yerin zaten büyük ölçüde tahrip olmuş bir Darayya bölgesinde olacağına karar verdiler. Bu şekilde bombardıman uçaklarının hedefi olma olasılığı daha düşük olacaktı. Üzerine çok fazla düşünecek vakitleri olmadığı için ön cepheden çok uzak olmayan, yıkık bir binanın geniş bir bodrum katını seçtiler.

Peki kitapları çoğunlukla nereden alıyorlardı?

Kitapları evler, işletmeler ve belediye ofislerinden toplamışlar. Onlar kurtarmasaydı kitaplar yıkık binalarda yağmurun ve güneşin altında yok olup gideceklerdi.

Yıkılmak üzere olan binalardan kitap kurtarmak kolay olmamıştır onlar için?

Evet, gerçekten çok tehlikeli bir iş. Binaların çoğunun kapısı ve penceresi yoktu. Kütüphane ekibinin moloz yığınlarının üzerinden tırmanmaları gerekiyordu. Bunun yeterince kötü olması yetmezmiş gibi rejimin keskin nişancıları tarafından görülmemek için çok dikkatli olmaları gerekiyordu. Kullanılabilecekleri bir merdiven olmadığından toplama ekipleri kitapları battaniyelere sarıp indiriyorlardı. Hepsini başardıklarında bile, kütüphaneye dönerken bombardımanda öldürülme riskleri vardı.


Tüm bunlara rağmen oradan ayrılmalarını engelleyen neydi sizce?

Darayya’nın etrafı çelik duvar ile kapanmadan önce nüfusun büyük bölümü kaçmıştı. Kalanların çoğu, kasabalarını terk etmemeye kararlı olan genç adamlardı. İçlerinden biri bana şöyle dedi: “Darayya’yı terk edersek, burası rejimin güçleri ve onları destekleyenler tarafından doldurulacak. O zaman memleketimiz muhtemelen tamamen sonsuza dek değişecek.”

Elbette terk etmek zorunda kaldılar değil mi?

Yaklaşık dört yıl boyunca orada kalmayı seçenler için bombardıman ve açlık dayanılmaz boyutlara ulaştı. Kasaba ağır silahlı Esad yanlısı askerler tarafından kuşatıldı.Artık fikirlerini değiştirmek için başka bir seçenekleri yoktu. Orada iken korkunç acıları birlikte çekmeleri ise aralarında büyük bir bağ kurulmasını sağladı. Gizli kütüphane bu dostluğun merkezi idi.

Kütüphaneyi kimler kullandı?

Eğitimine devam etmek, ders vermek ve daha iyi bir gelecek için planları yapmak isteyen herkes kullandı. Onlar, Darayya’da barış, demokrasi ve sivil hakların tadını çıkaran bir topluluktu.

O gençlerle aranızda nasıl bir bağ kuruldu ?

Üç yıldan fazla bir süre onlarla konuştuktan sonra, şimdi hepsi yakın arkadaşım oldu. Kuşatma nedeniyle yanlarında olamadım ve acılarını birlikte paylaşamadım. Ancak yine de onların hayatına girdiğim için kendimi müthiş ayrıcalıklı hissettim. Onları tanımak benim için onur. Üstelik bana olağanüstü bir ilham da verdiler.

Umudumu asla yitirmedim

Sizce Suriye’yi önümüzdeki dönemde neler bekliyor?

Suriye’nin savaş öncesi nüfusunun yarısından fazlası şu anda yerlerinden edildi. Bu paramparça olan ulusun yeniden inşa edilmesinin maliyetinin 250 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor ve kimse faturayı ödemeye istekli görünmüyor. Esed’ın müttefikleri Rusya ve İran’ın şu an bu kadar parası yok. Batılı milletler fonları bulabilirler. Ancak onlar da Suriye hükümetinin önce derin siyasi ve sivil haklar reformları yapması gerektiğinde ısrar ediyorlar. Esed’in ise böyle bir taviz vermeye hiç niyeti yok.

Umudunuz var mı?

Evet, hala umudum var. Abdul Basit El-Ahmar’ın şu sözlerini asla unutamam: “Duvarlarında bilim, edebiyat ve fikir aşkı havaya uçtu. Bu kitap senfonisi kalbimizi sakinleştirdi. Meleklerin buluştuğu bir yerdi. Ne zaman içeri girsem onlarla uçtum. “ Şimdi bu kütaphane gitmiş olabilir. Ama bir gün hem kütüphanenin hem de Suriye’nin yeniden inşa edileceğine ve Abdulbasit ile yöre halkının bir kez daha “uçacaklarına” şüphem yok.

Onların cesareti muhteşem


Bu hikaye size ne kattı?

Kitabımın sayfalarındaki hikaye bana hayatta her şeyin mümkün olduğunu öğretti. Her ne olursa olsun insan ruhu sadece hayatta kalmaz, aynı zamanda güçlenip büyüyebilir. Umarım kitabım bu mesajı geniş bir alana yayar ve Darayya halkının olağanüstü başarılarını hatırlatır.

#Kuşatma
#Mike Thomson
#Suriye
#Kitap
4 yıl önce