|

Korku insanı tutsak eder

Ufuk Koçak, 17 Ağustos depreminde iki bacağını kaybetti . Ancak asla yılmadı. Yeniden hayata döndü. CMAS Dünya Serbest Dalış rekortmeni. Koçak, “Hayatımda iki şeyden hep uzak durdum” diyor ve şöyle devam ediyor: “Birincisi korku, ikincisi ise umut. Korku insanı tutsak eder, onun yerine cesareti koymalı. Umut ise insanı köle eder, umut yerine sebat etmeli”

Hatice Saka
04:00 - 11/08/2019 Pazar
Güncelleme: 10:55 - 10/08/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Ufuk Koçak
Ufuk Koçak

17 Ağustos 1999 yılındaki büyük depreme Gölcük’te yakalanan Ufuk Koçak, üç gün kaldığı göçük altında iki ayağını bıraktı. Koçak, her şeye rağmen yaşama sımsıkı tutundu. Türkiye’nin ilk Engelli Dalış Eğitmeni oldu. 2014’te Dünya Engelliler Serbest Dalış Rekorunu kırdı. 2015 yılında ise dünyanın en uzun ve en zor 10 yolu arasında gösterilen 508 km’lik Antik Likya yolunu 75 günde yürümeyi başardı. Dağa tırmanıyor, su kayağı, rüzgar sörfü yapıyor, tenis ve basketbol ile ilgileniyor. Biz de Ufuk Koçak ile tüm hayat öyküsünü anlattığı “Sınırsız” adlı kitabını konuştuk. “17 Ağustos aslında dönüm noktası değil yaşama karşı felsefemin, inancımın ve tevekkülün ne olduğunu anladığım bir gün oldu.” şeklinde konuşan Koçak, engelli sporcular yetiştiyor. “Her dalış yaptığımda ayaklarımı yeniden buluyorum” diyen Koçak, kendine yeni hedefler belirlemiş bile. Yetenekli sporcu önümüzdeki yıllarda Ağrı Dağı ve ardından da Kilimanjaro Dağı'na tırmanmayı düşünüyor.


17 Ağustos sizin hayatınızın dönüm noktası oldu. O günleri yazmak zor oldu mu?

17 Ağustos aslında dönüm noktası değil, yaşama olan inancın ve tevekkülün ne olduğunu anladığım bir gün oldu. Kitabı yazabilmek için günler ve gecelerce oturup deprem videolarını seyrettim. O çığlıkları ve duaları defalarca dinledim. O günleri yeniden hatırlamam ve yeniden yaşamam gerekti. Elbette bunları tekrar yaşamak benim için çok zor oldu.

“Depremden , o enkazın altından sağ kurtulmuş olmam beni ölümden muaf kılmıyordu, yaşamak her şey değildi, kaliteli olmalıydı insan yaşantısı”kitapta bahsettiğiniz bu kalite yaşamı biraz daha açar mısınız?

İnsan biriciktir ve muhteşem yaratılmıştır. Kaliteden kastım marka, makam ve mevki değil. O kadar çok şey boyuyor ki insanın gözünü evler, arabalar ihtişamlı hayatlar... Halbuki insan tüm bunlardan ayrılsa, birazcık tabiata Yaradan’ın sanatına baksa kendi gerçeğini görecektir. İşte kaliteden kast ettiğim yaratıldığın gibi kalabilmek, özüne ve kendine dönmektir.

SPOR DEĞİL YAŞAM TARZI

Yeniden hayata bağlanmak için sizi en çok ne harekete geçirdi?

Hayatın ta kendisinin o kadar muhteşem bir dengesi ve ritmi var ki, harekete geçmemek ve o halaya katılmamak elde değil. Ciğerlerinize doldurup o size bahşedilmiş havaya şükür etmemek ve devam etmemek mümkün değil.

Türkiye’nin ilk engelli dalış eğitmenisiniz. Peki deniz ve dalgıçlığı neden seçtiniz ?

Ben dalışı annkarnındaki huzur olarak tanımlıyorum. Aynı zamanda benim için muhteşem bir terapi ve meditasyon. Şöyle diyebilirim, her dalış yaptığımda engelin, setin ya da duvarın olmadığı o muhteşem mavide ayaklarımı buluyorum. O maviilk dilediğim gibi takla attığım üç boyutlu uzay ortamı oluyor. Denizin derinliklerinde her şey yaratıldığı gibi, insan eliyle yapılmış hiçbir şey yok. O muhteşem duyguları anlatamaya kelimeler yetmez.


Sizin dalgıç yönünüzü biliyoruz ancak ilgilendiğiniz başka sporlar da var. Basketbol, tenis ve kaya tırmanışı gibi. Bu enerjiyi nasıl buluyorsunuz?

Ben bunların hepsine yaşam tarzı olarak bakıyorum. Çünkü spor ismi biraz basmakalıp gibi geliyor. Yelken yapmaya çıktığımda rüzgar içtim diyorum ve enerjim buradan geliyor. Her tırmanışta belki de ilk kez insan elinin değdiği o kayalardan alıyorum enerjimi, dağlarda yıldızlara bakarak alıyorum enerjimi, her dokunduğum ağaç, baktığım karınca, arı yol gösteriyor bana. Bu kadar güzel bir dünya da bu kadar güzel mucizeler varken enerji dolu olmamak mümkün mü?

İNANÇ VE KARARLIKLA HERŞEYİN ÜSTESİNDEN GELEBİLİRİZ

Antik Likya yolculuğundan bahsederken, “ Benim neyim eksik diye yola çıkacak, ne eksiğim olduğunu bu yolcuulkta insanlara sormak ve göstermek istiyordum” demişsiniz. Orada da büyük bir başarıya imza attınız. Başlarken korkularınız var mıydı?

Hayatım da iki şeyden uzak durdum. Birincisi korku, ikincisi ise umut. Korku insanı tutsak eder, onun yerine cesareti koymalı. Umut ise insanı köle eder, onun yerine de sebat etmeli insan. İşte tam bu açıdan bakacak olursak korkmadan yola çıkarız. Gittiğin yoldan emin isen engeller sadece durup dinlendiğin yerler olur. 75 gün dağlarda kalıp 508 km yol yürüdüm. Bu yolculuk boyunca asıl engelin yüreğinde sevgi taşımayan insanların olduğunu gördüm.

Bu yolculukta nasıl bir mesaj verdiniz ?

İnanç ve karalılıkla insanın her şeyin üstesinden geleceğini anlatmaya çalıştım. Örneğin görme engelli bir kardeşimle bisiklete bindim. Yolun bir kısmında o bana ayak, ben ona göz oldum. Tıpkı atalarımızın dediği gibi birbirimize göz kulak olduk. Tam da ihtiyacımız olan şey, birbirimize göz kulak olmak ve kültürümüze sahip çıkmak. Yürüdüm, rüzgar sörfü, su kayağı yaptım, tırmandım, ata bindim, daldım ve daha pek çok şeyi yaptım. Tüm bunları yapmama rağmen yaşamımdan bir şey eksilmedi.

Birçok insana örnek oldunuz.
Bu yola çıkarken böyle bir noktaya ulaşacağınızı hiç düşündünüz mü?

Bir tek insanın bile bakış açısını değiştirmişsem ne mutlu bana. Herkesin hayatta bir sınavı ve rolü vardır. Bunun da benim sınavım ve vazifem olduğuna inanıyorum. Bana göre şükür etmenin anlamı, başınıza ne gelirse gelsin yaşamaya devam etmek ve bunu insanlara göstermektir.

  • Kilimanjaro Dağı’na çıkacağım
  • Gelecek ile ilgili planlarınız neler?
  • Yetiştirdiğim engelsiz serbest dalgıçların benim kırdığım dünya rekorunu kırmalarını ve ülkemden dünyaya örnek olacak sporcular çıkartmayı istiyorum. Önümüzde ki yıllarda Ağrı Dağı ve ardından da yaklaşık 8000 km uzunluğunda ve 7400 km genişliğindeki kadim kıta Afrika’nın en yüksek dağı olan Kilimanjaro Dağı’nın zirvesine çıkmayı planlıyorum.
#Ufuk Koçak
#17 Ağustos 1999
5 yıl önce