|

Köy odaları akademi yuvamızdı

80 yaşındaki emekli köy öğretmeni Yusuf Karakaya, altı buçuk yılda on binlerce kilometre yol kat etti. 400'ün üzerinde köyü dolaşarak Köy Odaları kitabını yazdı. Köy odalarının Türkiye'nin akademi yuvaları olduğunu söyleyen Karakaya, odaları sağladığı fayda ve toplumdaki yeri bakımından Mescid-i Nebevi'ye benzetiyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 14/01/2018 Pazar
Güncelleme: 06:53 - 13/01/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Köy odalarının Türkiye'nin akademi yuvaları olduğunu söyleyen Karakaya, odaları sağladığı fayda ve toplumdaki yeri bakımından Mescid-i Nebevi'ye benzetiyor.
Köy odalarının Türkiye'nin akademi yuvaları olduğunu söyleyen Karakaya, odaları sağladığı fayda ve toplumdaki yeri bakımından Mescid-i Nebevi'ye benzetiyor.

Anadolu'da köylünün ortak malı köy odaları vardı, ahalinin sohbet ettiği, sosyalleştiği ve daha çok da ilim öğrendiği. Yıllar geçtikçe birçoğu tarihe karıştı. Yozgat'ta yaşayan 80 yaşındaki emekli öğretmen Yusuf Karakaya Köy Odaları kitabıyla yeniden hatırlattı. Köy odalarını "Türkiye'nin en büyük akademisi" olarak tanımlayan Karakaya, 340 sayfalık kitabında hem gördüklerini hem dinlediklerini anlatıyor.

ÇOK YÖNLÜ

Karakaya, çeyrek asır boyunca Yozgat'ın muhtelif köylerinde sınıf öğretmenliği yapmış. İmkanım yok deyip kenara çekilmemiş, zor yolları aşındırmış. Kendisini Yozgat kültürüne adadığını söyleyen Karakaya’nın Delisiyle Velisiyle Yozgat, Çörekli Dürüm ve Adem Öğretmen gibi kitapları da var. Köy Odaları'nı altı buçuk yılda on binlerce kilometre yol kat edip 400'ün üzerinde köyü dolaşarak hazırlayan Karakaya, "Köy odaları Türkiye'nin en büyük akademisidir. Türkiye'nin en güzel, en verimli ve en randımanlı eğitim fakülteleridir. Orada namaz kılınıyor, dini sohbetler yapılıyor, küsler barıştırılıyor, dünürlükler orada yapılıyor, aşıklar atışma yapıyor. Çok yönlü işlevleri olan bir yer" diye anlatıyor.

MESCİD-İ NEBEVİ GİBİ BİR YER

Bütün bu özellikleriyle köy odalarını Mescid-i Nebevi'ye benzeten Karakaya, bu benzetmenin gerekçelerini de “Mescitte sufiler Kur'an öğrenirdi. Eğitim öğretim görürlerdi. Orada yemek yenirdi. Harp karargahı kurulur, harbin gidişatı tartışılırdı. Hastane idi aynı zamanda. Namaz kılınırdı, dini sohbetler yapardı Peygamberimiz. Köydeki odaların hepsinde de bunlar vardı" sözleriyle açıklıyor.


TARİHÇESİNE İNDİM

Yusuf Karakaya'nın Köy Odaları kitabını çıkardığını önce Twitter'da sonra birkaç yerel gazetenin internet sitesinde görünce kendisine ulaşmaya çalışıyorum. Açıkçası biraz uğraştırıyor beni. Yozgat’taki yerel gazeteleri arıyorum. En nihayetinde sorup soruşturup telefonunu buluyorum. Telefonu gür sesiyle açıyor Karakaya, sesini en arka sıraya kadar duyurmaya çalışan öğretmen edasıyla. Köy odalarını gezip bunları kitap yapma hikayesinin çıkış noktasını ise şöyle anlatıyor: “Ben aslında köy odalarındaki şakalaşmaları, yarenlikleri araştırıyordum. Onunla ilgili yazacaktım ama köy odalarının tarihçesini araştırdıkça geniş çaplı bir kitap hazırlamaya karar verdim.”

400 KÖY GEZDİM 80 ODA BULDUM

Karakaya'nın köyü Yozgat'a on kilometre kuzeyde bulunan Kızıltepe Köyü. Orada da köy odası varmış. Hatta dedesinin köy odasında bulunmuşluğu var. Öğretmen olduğu için gittiği köylerde de odalara gidip köylüyle sohbet ettiğini söyleyen Karakaya konuya oldukça hakim. Kitabında köy odalarıyla ilgili her türlü bilgiyi veriyor. Kimlerin gelip gittiği, odaların şekli, neler konuşulduğu, içinde neler olduğu, bugüne kaç tanesi ulaştığı... Köy odalarının tarihçesinin Dede Korkut'a kadar uzandığını belirten Karakaya, "On binlerece kilometre yol yaptım. 400'den fazla köy gezdim topu topu seksen tane oda buldum" diyor.

YAYINEVLERİ TEPEDEN BAKIYOR

Kitap için yaz kış demeden yollara düşen 80 yaşındaki Karakaya zaman zaman sağlık sorunları da yaşamış. "Bu süreçte altı kere anjiyo oldum. Ama bir eser bırakayım diye gezmekten vazgeçmedim” diyen Karakaya, paha biçilemeyecek bir emek harcayarak kitabını bitirmiş. Daha önceki kitaplarını yayınevlerine bastıramayan Karakaya, Köy Odaları'nın basım hikayesini ise şöyle anlatıyor: "Yayınevleri bizim gibi taşrada araştırma yapanlara tepeden bakıyorlar. Gittiğinizde elinize seksen yüz kitap verip gönderiyorlar. Yozgat Valiliği'nden ve belediyesinden epey yardım gördüm. Bir arkadaş da basımını üstlendi."

DURUMLARI YÜREKLER ACISI

Kırk elli sene öncesine kadar Yozgat'ta köy odalarının yaygın olduğunu söyleyen Karakaya, "Her köyde hemen hemen 7-8 oda vardı. Şimdi gidiyorsunuz ya ahıra ya eve katılmış. Yozgat'ta ayakta kalan ve işlevini yerine getiren 10-12 oda kalmış. Onların da durumu yürekler acısı. Kültür Bakanlığı'nın odalara bir an önce el atması gerekiyor" diyor.


Piyeslerim var

Okuma yazmayı çok sevdiğini çokça da okuduğu için artık birikimlerini insanlarla paylaşmak istediğini söyleyen Karakaya'nın köşe yazıları ve bugüne dek oynanmış piyesleri de bulunuyor. Karakaya piyeslerinin ülkemizde ve yurt dışında nasıl oynandığını “Yazdığım piyesler ülkemizde, Almanya, Holanda ve Belçika'da sahnelendi. Tiyatrolarda değil de mahalli derneklerde çocuklar oynadılar. 1993 yılından 2000'e kadar Avrupa Türk İslam Birliği'nin (ATİB) davetiyle Almanya'ya beş altı kere gidip geldim. Türk kültürüyle ilgili Avrupa'daki gençlere konferanslar verdim” sözleriyle anlatıyor.


HARP HİKAYELERİ DİNLEDİK

Yusuf Karakaya köy odalarının önemiyle ilgili şöyle bir hatıratı da naklediyor: "İngilizler Çanakkale ve İstiklal Harbi'nden sonra Anadolu'ya 'biz bu savaşları neden kazanamadık' diye raportörler gönderiyor. Raportörler köylülerden 'Kardeşim biz bir defa ölümden korkmayız. Çünkü sizin öldürdükleriniz hep şehittir. Şehitliğe can atarız. Bizim büyüklerimiz harpten geldiği zaman oturup ocak başında harp hatıralarını, maceralarını anlatır. Biz de onu ağlaya ağlaya dinleriz. Onun için siz bizi cephede yenemezsiniz' diyor. İngilizler raporlarına 'Türkiye'de her köyde en az iki üç tane akademi olduğundan biz Türkleri yenemeyiz' diye yazıyor.

#Yusuf Karakaya
#Köy Odaları
#Akademi
6 yıl önce