|

Kültür envanterimize bir katkı: Türk Şairleri

Büyüyenay Yayınları kültür dünyamızın kıyıda köşede kalan eserlerini okurlarla buluşturmaya devam ediyor. 1936 yılında Sadettin Nüzhet’in 10 yıl boyu büyük bir özveriyle hazırladığı Türk Şairleri fasikülleri ilk kez üç cilt kitap olarak okurla yeniden buluştu. Büyüyenay Yayınları sahibi Mustafa Kirenci, kültür dünyasında uğranan kesintilere dikkat çekerek bu eksikliği eserlerle gidermeye çalıştıklarını söylüyor.

Âlim Kahraman
04:00 - 15/03/2023 Çarşamba
Güncelleme: 23:06 - 14/03/2023 Salı
Yeni Şafak
Mustafa Kirenci.
Mustafa Kirenci.

Türk Şairleri 1936 yılında fasikül olarak yayımlanmış ancak 1946 yılında Sadetten Nüzhet’in vefatıyla da yarım kalmış bir çalışma. 98 fasikülden oluşan bu çalışma Büyüyenay Yayınları tarafından ilk kez düzenlenerek kitap olarak okurla buluştu. Son yıllarda bu tür önemli çalışmaları yeniden gün yüzüne çıkaran Büyüyenay Yayınları’nın sahibi Mustafa Kirenci sorularımızı cevaplandırdı.

Türk Şairleri büyük boy 1960 sayfalık muhalled bir eser. 600’er sayfayı aşan üç koca cilt. Önce şunu sorayım; bu tür eserleri nasıl seçiyor ve onları yayınlamaya nasıl karar veriyorsunuz? Yayın politikanız içinde nasıl bir yer tutuyor onlar?
Sadettin Nüzhet.

Öncelikle dikkat ettiğimiz şey yayımlayacağımız eserin kurmak istediğimiz kütüphane içinde bir yere sahip olabilir mi, o kütüphaneye dahil olabilir mi, çizmeye çalıştığımız perspektife bir katkısı olur mu ona bakıyoruz. Eser, açmak istediğimiz yolu ya genişletmeli ya uzatmalı ya da ona ulaştıracak tali bir yol açmalı. Seçimlerimiz, kültür ve medeniyet dünyamızı bütünlüğe kavuşturan ona asıl hüviyetini ve vasfını kazandıran eserler yönünde. Bu anlamda Büyüyenay kendi imkânları içerisinde devasa bir bütünün parçalarını bir araya getirip yayımlamaya çalışıyor. Eserlerimizin her birini büyük, geniş çok kardeşli bir aile gibi, nesiller boyu asli hüviyetini koruyup zenginleştirerek insanlığın kültür envanterini oluşturmuş, zihin ve ruh dünyasını beslemiş birer canlı varlıklar olarak düşünüyorum. Bu her hakiki aile gibi her ferdinin birbiriyle uyumlu olduğu kadar benzerliğe düşmeden çeşitlenen, farklılıklarını zıtlaşarak değil kelamın kudretiyle anlaşarak ortaya koydukları bir aile. Karar verme sürecimizi biraz da eserin kendisi belirliyor. Mesela toplam 2000 sayfaya yakın Türk Şairleri öncelik verdiğimiz ve epeydir yayımlamak istediğimiz bir eser olmasına rağmen eserin büyüklüğü, maddi anlamda bizi aştığı için sürekli erteledik. Ancak yeni çıkarabildik. Bazen de şöyle şeyler oluyor: Adeta hiç hesapta yokken, eser tamamen meçhulümüz iken karşımıza çıkıyor, kaynak bir eserde ya da öylesine satırlar arasında küçük bir bahse konu olarak bize kendisini duyuruyor. Araştırmalarımız sonunda o da Büyüyenay kitaplığındaki yerini alıyor.     

Türk Şairleri adlı bu kitabı değerli kılan belli başlı özellikler nelerdir sizce? Kitap ve yazarı Sadeddin Nüzhet Ergun hakkında bizi bilgilendirir misiniz biraz?

İki kişi için çok hayıflanırım. Biri Ömer Seyfettin. Diğeri Sadeddin Nüzhet. İsimler çoğaltılabilir de. Ömer Seyfeddin 36, Sadeddin Nüzhet 47 yaşında vefat ediyorlar. Her ikisinin de hayatta iken ortaya koyduklarına bakarak yaşasalardı daha neler neler yapabileceklerini düşünürüm. Sadeddin Nüzhet’in 2000 sayfaya yakın bu eseri ömrü vefa etseydi tekmil bir külliyat olacaktı. Maalesef bizde kültürel devamlılık fikri son 100 yıldır ortadan kalkmış durumda. Bu eseri tamamlayan da çıkmamış. Eskiden bu devamlılığı sağlayan güzel örnekler var. Örneğin yine bizim yayımladığımız ömrü vefa etmediği için yarım kalmış İmam Birgivi’nin Kırk Hadis Şerhi’ni Muhammed Akkirmani tamamlayıp devasa bir eser ortaya koymuş.

Bende öteden beri Sadeddin Nüzhet ismi çalışkanlık, vefa, hayıflanma –yukarıda bahsetmiştim– ve hürmetkarlık sıfatlarının meydana getirdiği bir portre olarak gözümde canlanır. Çalışkanlığının semeresi olan kısa ömrüne sığdırdığı eserleri bugün birer başvuru kaynağı. Vefakârlığı da ortaya koyduğu eserleriyle kendini aşikâr ediyor zaten. Halk Şairleri Antolojisi, Saz Şairleri Antolojisi, Bektaşi Şairleri Antolojisi, Türk Musikisi Antolojisi, Tanzimata Kadar Türk Edebiyatı Tarihi ve Nümuneleri, Hengami, Katibi, Karacaoğlan, Aşık Ömer, Gevheri, Pir Sultan Abdal, Şah İsmail, Şeyhülislam Bahayi, Şeyh Galib, Baki, Mevlana, Neşati, Namık Kemal’e… dair eserleri kültürel devamlılığı sağlamaya çalışan kıymetli eserler. Bu eserlerin her biri, onun adeta ideal haline gelmiş vefa hissinin birer aziz örneği. Bu çalışmalar köklü ve samimi bir hürmetkârlık hissi olmadan ortaya konamaz. Ondandır ki bu his ondan bize doğru sirayet ediyor. Bir de bu eserlerin ortaya konduğu devrin şartları var ki Hocası Ali Nihat Tarlan’ın kaleminden şu örnek bile her şeyi anlatmaya yetiyor:

“Eski tezkirelerden fişler çıkarıyor, bu fişleri karşılaştırarak her şair üzerinde esaslı çalışıyordu. Lüzumu kalmayan bazı atılmış fişleri, Üsküdar’daki evinin arkasındaki arsada bulan zabıta memurları, eski yazıyı okuyamadıkları için bunları siyasî birtakım yazılar sanmış, toplamışlar ve zavallı Sadeddin Nüzhet’i karakola götürmüşler. Hakikat anlaşılıncaya kadar onu üzüntü içinde bırakmışlardı.”

Türk Şairleri, Sadettin Nüzhet, Haz. Numan Aytaş, Büyüyenay Yayınları.

GENÇLER MORAL VERİYOR

Yaşadığınız sıkıntı ve mutluluklar neler oluyor bu tür yayınları yaparken?

Sıkıntılarımızın bir kısmı maddi. Birçok eser var ki maddi sebepler yüzünden yayımlamaya cesaret edemiyoruz. Yayımladığımız birçok eser uzun süreye yayılan hummalı bir süreçte ortaya çıkıyor. Örneğin Tahirü’l-Mevlevi’nin, Filibeli Ahmed Hilmi’nin, Tahir Harimi’nin, Ferid Kam’ın, Sermet Muhtar Alus’un külliyatları vaktiyle yayımlanmış eserler olmadıkları için yazma defterlerin okunması, eski gazete ve dergilerin taramalarıyla başlıyor. Belli konulara ayrılıp onlar dizdiriliyor sonra dizgi ile gazete-dergi nüshası mukabele ediliyor, sonrasında da dipnotlandırılıyor; ayrıca varsa resimler belli bir işlemden geçirilerek kitaba giriyor. Bu bazen az sayfalı eserde bile uzun bir zamanı alabiliyor. O yüzden hep bir ayağımız kütüphanelerde. Bütün bu süreçlerde biz de daima yeni şeyler öğreniyoruz. Bunlar bizi motive ediyor, heyecan veriyor. Ama belli bir mesafe aldıktan sonra sürüncemede kalan durumlar da oluyor.

Canımızı sıkan şeyler zaman zaman oluyor. İlki eser hazırlayan bilhassa -sayıları oldukça az olsa da - hakiki ilim adamlarından sarf-ı nazar ederek söyleyecek olursam akademik camianın yayıncıyı sırf akademik puan alma, terfi etme aracı olarak görmeleri. En önemlisi akademik bir zorunluluk olarak hazırladıkları eserin ruhundan habersiz, kitapla pragmatist bir ilişkiye sahip olmaları. Bu yüzden belli bir zamandan beri gençlerle çalışmayı tercih etmeye başladık. Mesela Türk Şairleri’ni yayına hazırlayan Numan Aytaş da bu gruptan. Bize daha önce iki kitap hazırlayarak başladı. Gençlerden öğrenmek isteyenler ve gösterdiğimiz birkaç örnekten sonra yapacaklarını kavrayan ve tatbik edenler gerçekten moral verici. İkincisi de yayıncıların birbirlerinin eserlerine musallat olmaları. Bir de şu husus var:Kitabın öğrenci dışında birçok okur, kurum nezdinde bir değeri yok. Büyük büyük kurumlar maille sıraladıkları listeyi “protokol listesinden!” gönderilmesini maalesef talep ediyorlar.

#Türk Şairleri
#Sadettin Nüzhet
#Mustafa Kirenci
1 yıl önce
default-profile-img