|

Macar Türkolog Türk masalları anlatıyor

Kültürümüzün en önemli parçası masallar, Macar Türkolog Ignacz Kunos tarafından derlenerek 1913 yılında yayınlanmıştı. Kunos bu çalışmasıyla Türk kültürünün batıya tanıtımı konusunda öncülük etmişti. Tuti Kitap tarafından Türkçe’ye çevrilen “44 Türk Masalı” bu defa orijinal çizimleriyle Türk okurunun karşısına çıkıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/03/2016 الجمعة
Güncelleme: 19:38 - 3/03/2016 الخميس
Yeni Şafak
KERİM ARAL


Doğu ve batı arasında belirgin bir “rasyonalite” farkı vardır. Zira biri gönülle, diğeri seküler bir akılla bakar hayata. Gönlü inşa eden sözlü, aklı inşa eden ise görsel ve yazılı kültürdür. Değer algısına bağlı bu keskin ayrışmanın, siyasi ve konjonktürel etkenlerle birinin diğerine baskın çıkmasıyla sonuçlandığını görüyoruz.


Tüm ortaçağ boyunca ilim ve kültüre hâkim olan İslam coğrafyası, hem sözlü hem de yazılı kültür aktarımında zirveyi yakalamış durumdaydı. Hikâye ve masallar sözlü bir şekilde kuşaktan kuşağa aktarılırken, pozitif ve dini ilimler ise, bu sahada her biri alanında otorite haline gelen ilim adamları vasıtasıyla kayıt altına alınıyordu. Ne var ki, aydınlanma ve ardından dozu hayli aşırılmış rasyonalite ile birlikte İslam coğrafyasında belirgin bir gerileme gözlemlendi.



BİLGİNİN YEŞERDİĞİ HAVZA


Nasreddin Hoca, Keloğlan, Ortaoyunu, peri masalları gibi bütün hikâye ve masallarda çocukken başlayıp, hemen her yaşta dilden dile dolaşan bir zihnî inşa süreci vardı. Boldu kahramanlarımız, hayatın içindendi. Aynı zamanda sözlü olmasıyla da, bir tecrübî birikimi yansıtıyordu. Yani hikâye ve masallar Türk toplumunun yaşayan hafızasıydı. Kendine özgü, kendi kadar özgündü. Yaşadığı tecrübenin şiirimsi bir dille anlatımıydı. Sosyal ahlâkın, iyi ve erdemli olmanın ve milli değerlerin kuşaktan kuşağa aktarımıydı. Bütün bir Anadolu'da bilinen, tüm kimlik ve aidiyetler arası bir “ortak aklın” yansımasıydı.



Ardı ardına iki dünya savaşı ve sonrasında başlayan yeni bir kimlik süreciyle, bu “ortak akıl” tarihin milliyetçilik serüveninde ironik bir şekilde geri çekilmek zorunda kaldı. Dünyanın en zengin kültür ve medeniyet birikimine sahip bir coğrafyanın çocukları, kendi kahramanlarını birer birer unutur oldular. Adına modern paradigma denen şey, popüler bir hegemonya ile zihinleri idraksiz, aklı çırılçıplak bıraktı. Gözle gönül arasındaki köprüler yıkıldı. 3 kıtaya medeniyet öğretmiş Anadolu çocukları Örümcek Adam'ları, Batman'ları, Rambo'ları anlatmaya başladılar birbirlerine.



Hikâyeler ve masallar bir kültürün yaşam kodlarıdır, bilginin yeşerdiği havzadır… Bilgiyi “bilgelikle” öğreten paradigmadır. Ne yazık ki, Cumhuriyet dönemiyle başlayan süreç, bu süreci milliyetçilikle tasfiye edip batıya evirdi. Yani “milli damarla” batıyı yakalar olduk. Dil ve kültür değerlerimiz, içinde yaşadığı gelenek formundan çıkıp, varlığını kan ve gözyaşıyla oluşturan emperyal batı aklına entegre oldu. Bu sürece itirazı olan her çaba değerlidir. Bu süreç çocuklarımızı, ailemizi, kültür ve geleneğimizi yakından ilgilendiriyor. Tasfiye edici, yok edici bu süreç ne yazık ki sadece muhayyilesiz bırakmakla kalmıyor, kelimeleri de bu kelimelerin anlamlarını de birer birer yok ediyor.



HER YAŞA HİTAP EDİYOR


Yayıncılığa başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen Tuti Kitap da, sözünü ettiğimiz bu yabancılaşmayı tekrar mecrasına, yani yerliliğe dönüştürme çabasında bir yayınevi… Amâk-ı Hayal'i çizgi roman olarak yayınlayan yayınevi, yeni bir sürprize daha imza atmış son eserinde. “44 Türk Masalı” adıyla yayınlanan eser, yukarıda anlattıklarımızın kaygısıyla ortaya çıkmış bir eser... Macar Türkolog Ignacz Kunos Anadolu coğrafyasını karış karış gezip, dilden dile aktarılan masalları bir araya getirmiş, ortaya da böyle güzel bir eser çıkıvermiş. Büyük bir özenle hazırlanmış eserde ilk fark ettiğiniz şey, kitabın görsel ve teknik kalitesi… Willy Pogany'nin özgün çizimleriyle zenginleştirilen kitap, yediden yetmiş yediye her yaşa hitap ediyor.



Padişahın 3 oğlu, Kelile ve Dimne, Keloğlan, periler, Nasreddin hoca ve daha niceleri… Anadolu coğrafyasında yaşayan hemen herkesin bildiği bu hikâyeler, oryantalistlerin devreye girmesiyle “Binbir Gece Masalları”na dönüştü. Hatta bir sezon önce, Türkiye'de bu tarzda bir popüler televizyon dizisi bile yayınlandı ulusal bir televizyon kanalında. “Binbir gündüz masalları” denilebilecek masallar, oryantalistler aracılığıyla haz ve sürurun büyük bir iştahla sergilendiği agoraya dönüştü. Bir kültürden intikam alır gibi gelişen bu süreçte, ülkenin milli eğitim politikası adeta bu işleyişin uygulayıcısı oldu. Milli kahramanlar, yerini tamamen kurgusal batılı kahramanlara bıraktı. Halkın kendi çabalarıyla ayakta tutmaya çalıştığı bu süreçte, Müslümanların açıkçası bu alana dair kayda değer bir tutum takınamadıklarını da bir kenara not düşelim. Hatta diğerlerine bırakılan bu alan, yine halkın paralarıyla bir sömürge kültürüne dönüştürülmüş, yerli yapımlar hamasi birkaç yapım dışında nerdeyse durmuştur. Dilden dile dolaşan masalların yerini “kuru bir milliyetçilik efsanesi” alır olmuş, o masalları ortaya çıkarmak ise bir “Macar Türkolog”a kalmıştır. İlginçlikler ülkesiyiz vesselam.



Eseri güçlü kılan da, yazarın uzun uğraşlarla elde ettiği birikimi şiirsel bir anlatıma dönüştürmesi… “44 Türk Masalı”na muhayyilenin geri dönüşü de diyebiliriz. Bugün okullarda okutulan “100 Seçme Eserler” arasında kaçının bizim kültürümüze ait olduğunu sormakta fayda var. Rus, İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyan edebiyatının kuşatması altında büyüyen zihinlerin elde ettiği şeyin ne olduğunu bugün gençlerin gitmiş oldukları mekânlara bakarak da fark etmek zor değil. Geçmişle irtibatları koptuğu gibi, batıyı da öğrenmiyorlar. Çünkü batı edebiyatından devşirme kahramanların hepsi kurgusal. Bir coğrafyayı, iklimi anlatmıyorlar. İçinde yaşadığı toplumun geçmişinden hiç bahsetmediği gibi, olmayan bir “kültür hamâseti”ni de dikte ediyor. Amerikan film endüstrisinin de katkılarıyla, bu kahramanlar animasyona dönüştürülüp “batı efsanesi” diye pazarlanıyor. Giyimden sanata hemen her sahada hayatımızın tamamına kadar giriyor. Bize nasıl batılı olacağımızı değil, nasıl kapitalist olacağımızı, nasıl “harcayacağımızı” öğretiyor.



Sözün özü, masallarımıza ihtiyacımız var. Kendi kahramanlarımıza, kendi hafızamıza, idrak ve muhayyileye ihtiyacımız var. 44 Türk Masalı gibi daha nice Türk masallarına ihtiyacımız var. Günün birinde Milli Eğitim Bakanlığı da çocuklarımıza “100 Temel Eser” diye bizim masallarımızı okutturur mu bilmem ama, bir an evvel elini çabuk tutmazsa 44 değil, elimizde tek bir masal bile kalmayacak!







• • •


44 Türk Masalı


Ignacz Kunos


İllüstratör:


Willy Pogany


Çeviren:


Ozan Irmak


Tuti Kitap


Şubat 2016


472 sayfa




#Macar Türkolog
#Türk masalları
#Nasreddin Hoca
#Keloğlan
#Ortaoyunu
#peri masalları
٪d سنوات قبل