|

MAĞRİB ve sinemamız

Afrika’nın renkli, gizemli ve önemli ülkelerinden olan Fas’ta Yunus Emre Enstitüsü’nün düzenlediği Türk Filmleri Haftasını yerinde takip ettik. Türkiye ilgisi, sinemamızın duygusu, ülkenin potansiyeli ile tarihi ve doğal dokusuna dair söyleyeceklerimiz var.

Abdulhamit Güler
00:00 - 27/11/2021 Cumartesi
Güncelleme: 23:36 - 26/11/2021 Cuma
Yeni Şafak
Kapan filminden bir sahne.
Kapan filminden bir sahne.

Sinemanın sınırları aşan etkisini gözlemliyorum birkaç gündür. Memleketimden binlerce kilometre uzakta, ülkemde yapılan filmlerin insanlarla buluştuğuna ve akis bulduğuna şahitlik ediyorum. Farklı türlerde filmler Türkiye’yi merak eden ve seven izleyici ile buluşuyor.


Yunus Emre Enstitüsü’nün Rabat şubesi tarafından düzenlenen Türk Filmleri Haftası için birkaç gündür Fas’tayız. Rabat YEE Müdürü Ensar Fırat’ın misafiri olarak filmlerin yönetmenleri, oyuncuları ile birlikte sinema ve Mağrip dolu bir hafta geçiriyoruz. Seyid Çolak’ın Kapan’ı, Sinan Sertel’in İçimdeki Kahraman’ı, ’i, Cem Özay’ın Af’ı film ekiplerinin de katılımıyla gösterildi ve programlar sonrası söyleşiler yapıldı. Bu filmlerin yanı sıra Ekşi Elmalar, Rafadan Tayfa Dehliz Macerası ve Yedinci Koğuştaki Mucize filmleri de Faslı izleyicilerle buluştu.

Programın 1 haftaya yayılmış olması, Fas’ın Kasablanca, Rabat ve Tanca şehirlerinde ayrı gösterimler yapılması yerinde kararlar olmuş. Zira çeşitliliği ve hatta tezatlıkları barındıran Fas’ın farklı bölgelerindeki insanların Türk Sineması ile tanışması ve film ekipleri ile sohbet etme imkanı bulabilmesi önemli. Ayrıca Fas’ta misafir edilen sinemacılar açısından da ülkenin farklı güzelliklerine şahitlik etme fırsatı demek…


YEE’NİN ETKİNLİĞİ ÖNEMLİ

Yunus Emre Enstitüsü’nün daha önce de benzer organizasyonlarına katılıp çalışmaları yerinde gözlemleyebilmiştim. Fas’ta geçirdiğimiz bir haftada tekrar kanaat getirdim ki, YEE ülkemizin yurt dışı çalışmaları, kültürel tanıtımımızın yapılabilmesi ve ‘soft power’ denen gücün yerinde, doğru şekilde kullanılabilmesi açısından hayati derecede önem arz ediyor. Mağrib coğrafyasının, Arap bölgesinin, Asya’nın derinliklerinin, Balkanlar’ın ve Güney Amerika’nın Türklere karşı olumlu bakışı son 20 yılın neticesi. YEE’nin çalışmaları sayesinde sempati olan bu durum somut duyguya evriliyor. Türkiye’ye ve Türklere karşı ilgisi olanların doğrudan Türklerle muhatap olabilmesi, Türkçeyi öğrenebilmesi, Türk sanatkarlarla bir araya gelebilmesi gibi birçok başlık, gayret ve samimi emeklerin neticesi olarak olumlu sonuçlar veriyor. Merakla izledikleri ülkenin sinemacılarıyla muhatap olabilmek izleyicileri mutlu ediyor. Filmler sonrasında ekiplerle yapılan söyleşilerde ortaya çıkan net sonuç bu. Gösterim için seçilen filmlerin Fas insanının dokusuna uygun olması da güzel bir detay. Türk Filmleri Haftaları, YEE’nin özenle devam ettirdiği organizasyonlardan. Film haftaları kapsamında 4 yılda 33 ülkede 130 film, 300 seans ile 120 bin izleyiciye ulaştı.


HOLLYWOOD FİLMLERİNİN PLATOSU

Afrika’nın tarihi geçmişi bakımından önemli ülkelerinden olan Fas, coğrafi konumu itibariyle de hep ilgi odağı olmuş. 1942 yapımı Humphrey Bogart ile Ingmar Bergman’ın klasikleşen oyunculuğu ile bilinen Kasablanca filmi ile tanınan ülke, bunun çok ötesinde tarihe ve doğal güzelliğe sahip. Ayrıca yine Hollywood’un dev yapımlarının önemli mekan çekimleri de Fas’ta yapıldı, yapılıyor. Mumya, Cennetin Krallığı, Gladyatör, Babil gibi birçok film ve Game of Thrones gibi dizilerin bazı sahneleri Fas sınırları içerisindeki doğal plato niteliğindeki alanlarda çekildi. Çöl, dağlık alan, okyanus, deniz, akarsu, kar, orman gibi çok sayıda iklim ve doğa olayını sınırlarında barındıran ülke, popüler kültüre zemin olmasının ötesinde sürprizlere gebe. Türk dizilerinin tahmin edemeyeceğiniz kadar ilgi gördüğünü söylemek isterim. Bu potansiyel doğru kullanılmalı.


HOLLYWOOD’A ZEMİN OLMANIN ÇOK ÖTESİNDE

Tarihi geçmişi ve insan potansiyeli bakımından önemli bir merkez olan Fas’ın kendi sinemacılarını yetiştirmesi, yetişenlerin tanınmasının sağlanması, Türk filmlerinin bu ülkede ve çevre bölgelerde gösteriminin sağlanması, Fas merkezli üretimlerin de Türkiye başta olmak üzere kültürel yakınlığı bulunan ülkelerde ve dünyanın dört bir yanında kitlelere ulaşması gerekli.

Hollywood dışındaki her ülke sinemasının temel sorunu dağıtımdır. Yani üretilen filmin ülke dışındaki yerlerde izleyiciye ulaşabilmesi… Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye’nin dünya çapındaki etkinliğini kullanıp kendi özgün yaklaşımını geliştirerek bir alternatif oluşturabilir. Henüz 2009’dan beri faaliyet gösteren YEE’nin 50’den fazla ülkede 60’tan fazla merkezi bulunuyor. Bu çok ciddi bir potansiyel. Sinema faaliyetlerinin, gösterim merkezli çoğalması dağıtım sorununun kısmen de olsa aşılmasına yardımcı olacaktır. Kaldı ki, YEE gibi kuruluşların benzer ve destekleyici organizasyonları, orta ve uzun vadede tahmin edilmesi güç imkan kapılarının acıması için tohum atabilir.

KIZIL TOPRAĞIN ÇOK RENKLİ DUYGUSU

Fas’ta geçirdiğimiz bir hafta dolu dolu müşahadeye sahne oldu. Başta Ensar Fırat olmak üzere YEE görevlilerinin fedakarca çabasını özellikle vurgulamak isterim. Enstitüde dünyanın dört bir yanında bu güne kadar muhatap olduğum her görevlinin de aynı samimiyet ve gayretini gözlemledim. Bu samimi duygunun zemin oluşturduğu seyahatimizde ise Fas’ın kızıl topraklı, mavi okyanus ve göğünün eşlik ettiği kalıcı duygulara sahibim. Muhatap olduğumuz her Faslıdaki Türkiye sevgisinin de desteklediği bu duygu dağı, Marakeş’ten Kasablanka’ya, Rabat’tan Tanca’ya uzanan binlerce kilometrelik mesafeyle tarif edilemeyecek kadar derin. Duygu alışverişinin çoğalması için bölgeye dair faaliyetlerin artması gerekli. Sadece Fas ya da Afrika ile sınırlı olamayacak kadar çok renkgi, duyguyu, mesuliyeti ve sanatı barındırıyor, bu durum.

#​Afrika
#Fas
#Yunus Emre Enstitüsü
#Ensar Fırat
#Kasablanca
#Raba
#Tanca
2 yıl önce
default-profile-img