|

Mahir İz, Uğur Derman ve Mehmet Akif

Mahir İz isminin zihnimde bir “iz” bırakması Kubbealtı Akademi Mecmuası’nında çıkan bir sayısı sayesinde oldu. Uğur Derman, o sayıda, bir sunuş yazısıyla beraber, Mehmet Akif’in Mahir İz’e yazdığı mektupları yayımlamaya başlamıştı. O mektuplar, bir taraftan Âkif, diğer taraftan Mahir İz’e ait hususî bir alemin içine dahil ederek okuyucularını bu iki isme bağlıyordu.

Yeni Şafak
04:00 - 10/10/2018 Çarşamba
Güncelleme: 14:12 - 9/10/2018 Salı
Yeni Şafak
Mehmet Akif Ersoy, Mahir İz ve Uğur Derman
Mehmet Akif Ersoy, Mahir İz ve Uğur Derman
Âlim KAHRAMAN

1895 doğumlu olan Mahir İz, 9 Temmuz 1974’te İstanbul’da vefat etmiştir. Bu tarihten üç ay kadar sonradır benim, yüksek tahsilim için İstanbul’a gelişim. Henüz Mahir İz adından haberdar değildim o zamanlar. İlk olarak kimden duydum diye düşünüyorum fakat tam hatırlayamıyorum. İstanbul’da içine girdiğim bazı kültür ve edebiyat ortamlarında duymuş olmalıyım. Fakültede ilk dersi kendisiyle yaptığımız Mehmed Çavuşoğlu hocamız, Haydarpaşa Lise’sinden öğrencisiymiş. (Sonradan öğrenecektim bunu da). Acaba derslerinde Mahir İz adı geçmiş miydi? Hatırlamıyorum. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde okuyan tanıdıklarım vardı, okulun eski bir hocası olarak onlar mı söz etmişlerdi. Bilemiyorum. Büyük ihtimalle Mahir İz adı, o sıralar bizim için ikinci bir Fakülte, daha doğrusu “Akademi” olan Çarşıkapı’daki Kubbealtı Cemiyeti’nin izlemeye başladığımız seminerleri sırasında kulağıma çalınmıştı. Bu ismin zihnimde bir “iz” bırakması ise aynı cemiyetin çıkarmakta olduğu Kubbealtı Akademi Mecmuası’nın birkaç ay sonra (Ocak 1975) çıkan bir sayısı sayesinde oldu. Uğur Derman, o sayıda, bir sunuş yazısıyla beraber, Mehmet Akif’in Mahir İz’e yazdığı mektupları yayımlamaya başlamıştı. O mektuplar, bir taraftan Âkif, diğer taraftan Mahir İz’e ait hususî bir alemin içine dahil ederek okuyucularını bu iki isme bağlıyordu. Mehmet Çavuşoğlu gibi, Uğur Derman’da Hocayı Haydarpaşa Lisesinden tanıyordu. Mahir İz bu mektupları, ölümünden önce, bir zarf içinde, kendisine verilmek üzere, Uğur Derman’a bırakmıştı. Bunları mektupların başındaki sunuş yazısından öğrenmiştik. Uğur Derman adı bana yabancı değildi. Henüz İstanbul’a gelmeden elime geçen Hayat Tarih mecmuasının eski sayılarından birindeki bir yazısını görüp okumuştum. Yine hatırlıyorum, Fakültedeki derslerimizde bir hocamız “eczane” yazılışını eleştirerek, İstanbul’da bir tek “eczahâne” var, o da Taksim’deki Uğur Derman’ın eczahânesi demişti.

ÇİÇEĞİ BURNUNDA ÖĞRETMEN

Eşref Edip’in 1939’da çıkan Mehmet Akif kitabındaki bazı alıntıları saymazsak Mahir İz-Mehmet Âkif yakınlığının ortaya çıkmasında belirleyici ilk yayın bu olmuştur. Hemen onun ardından Mahir İz’in hatıraları İrfan Yayınevi’nce basıldı: Yılların İzi (1975). Bu kitapta Mehmet Akif’e bağımsız bölümler ayrılmıştır.

Mahir İz’in Mehmet Âkif’i tanıması Ankara yıllarındadır. Âkif’in Millî Mücadele’yi desteklemek üzere 24 Nisan 1920’de Ankara’ya geldiğinde, Mahir İz, Ankara Sultanisini bitirmiş çiçeği burnunda bir öğretmendir. Bir süre sonra Meclis’te Zabıt katipliği görevine getirilir. Mehmet Akif ise Burdur Mebusu olarak Birinci Meclis’e girer. Akif’in kaldığı Taceddin Dergâhı, evlerine uzak değildir. Komşuları Vilayet Evkaf Müdürü Hayri Bey tarafından Âkif’e tanıtılır. Ona öğrenci olur. Bu, eski usulde bazı klasik kitapların okunması şeklinde gerçekleşen bir öğrenciliktir. “Kıraatü’t-tâlibi ale’l-üstad” denilen usule göre, öğrenci belirlenen kitabın bir bölümünü önceden hazırlanıp gelerek hocasının huzurunda okur, gereken yerlerde hocası öğrenciye açıklamalarda bulunurdu. Âkif’in seçtiği eserler arasında Sadi’nin Bostan’ı, tasavvufî bir eser olan Şems-i Mağribî Divânı, Ziya Paşa’nın Harâbât’ının Farsça kısmı bulunmaktadır. Bir ara da Fransızcasını ilerletmek üzere Mahir İz’e Alphonse Daudet’nin Değirmenimden Mektuplar’ını okutur. Okumalar sabah saatlerinde talebenin evinde gerçekleşir.

Mehmet Âkif, 1923 yılı Mayıs’ında, Mahir İz ise 1924 yılı sonuna doğru ayrılır Ankara’dan. Böylece İstanbul’da tekrar buluşurlar. O sıralar Âkif Üsküdar’da, Mahir İz Beylerbeyi’nde oturmaktadır. Bu sefer de aynı usulle İkbal’in Peyâm-ı Maşrık’ını (Şarktan Haber) okurlar. Âkif kış aylarını Mısır’da geçirmeye başlamıştır. 1925 kışındaki gidişinden sonra ise uzun bir süre orada yaşar. Böylece ilişkileri mektuplar yoluyla devam eder. Yazımızın başında sözünü ettiğimiz mektuplar -on beş tanedir- Aralık 1925-Nisan 1932 tarihleri arasında Mısır’dan Mahir İz’e yazdığı mektuplardır. Yedi yıllık bir süreyi kapsar. Son dört yılda yazışma olmamış gibidir.

MISIR’DAN GELEN MEKTUPLAR

1936 yılının Haziran’ında hasta olarak İstanbul’a döndükten sonra, Âkif, altı ay kadar yaşar ve 27 Aralık 1936’da vefat eder. Bu sırada Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanında ziyaretine gelenlerden biri de Mahir İz’dir. Yazdıklarından bu ziyaretlerinin çok sık olmadığı anlaşılıyor. Son ziyareti şairin ölümünden yirmi beş gün kadar öncedir. Ölümünden ise bir gün sonra haberdar olabilir. Hemen Âkif dolayısıyla tanıdığı Fuad Şemsi Bey’e koşar. O, telaşımızdan sana haber veremedik, der. Mahir İz, şaire karşı son görevini yerine getiremediği için çok üzülür.

Mahir İz’le Mehmet Âkif’in görüşmeleri, Ankara’daki üç yıl içinde asıl yoğun dönemini yaşar. Öyle anlaşılıyor ki İstanbul’da sadece 1925 yazı boyunca bir araya gelebilmişlerdir. Bunlara, 1936 yılının son altı ayı içindeki birkaç görüşmeyi de ilave edebiliriz. Bir başka açıdan bakarsak, Mahir İz, herhalde Âkif’in Mısır’dan -ailesinden sonra- en fazla mektup yazdığı isimlerin başında gelmektedir. Bu mektuplardaki ifadeler içten ve sevgi doludur. Âkif, Mahir İz’i Ankara’da Ferid Kam, İstanbul’da Hüseyin Kazım Kadri gibi yakın dostlarıyla tanıştırmıştır. Şairin Mısır yıllarında, özellikle Ferid Kam’la Mahir İz arasındaki dostluk bir hayli ilerlemiştir. Onu Âkif’ten sonra kendine ikinci bir üstad olarak kabul eder.

Beraberlik yılları çok uzun olmasa da Mahir İz’in kişiliğinin şekillenmesinde rol oynamış birkaç isimden biridir Âkif. Mahir İz, şahsî olarak bir çevre içinde sürdürdüğü şairliği bakımından eski şiir dairesi içinde kalmayı seçmiştir. Bununla beraber Âkif ona entelektüel bir ufuk açmış, bu konuda bir rol-model olmuştur. İşin en önemli tarafı ise, onun, doğruluktan şaşmayan hür mizacı ve hayatı boyunca üstlendiği yetiştirici rolüyle Âkif’e çok benziyor olmasıdır.

Yazımı sonlandırmadan Mahir İz-Mehmet Âkif ilişkisini muhtasar hacmi içinde konu alan Mustafa İsmet Uzun’un Mehmet Âkif Ersoy’un Talebesi Abdullah Mahir İz Hocamız adlı eserini de burada anmak isterim.

#Yeni Şafak Kitap Eki
#Kitap Ei
#Mahir İz
#Uğur Derman
#Kubbealtı Akademi Mecmuası
6 yıl önce