|

Masallar her anlatımda nefes almalı

Yıllardır büyüklere masal anlatan Judith Malika Liberman, bu kez çocuklar için anlatıyor: Önce Hayal. Binlerce yıldır anlatıla gelen hikayelerin esnek olduğuna değinen sanatçı, “Masallar her anlatımda yeniden nefes almalı. Örneğin Grimm Masalları, 200 yıl önce yazıya dökülmüş. Çok toz birikmiş üzerinde. Modern masalcının işi, eskiden yazıya dökülmüş metinleri tekrar sözlü geleneğe kazandırmaktır” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 16/02/2020 Pazar
Güncelleme: 21:55 - 15/02/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Judith Malika Liberman
Judith Malika Liberman

Masal Anlatıcısı Judith Malika Liberman çeyrek yüzyıldır büyüklere masal anlatıyor. 18 yılı Türkiye’de geçen Liberman okullarda, hastanelerde, kütüphanelerde, kitabevlerinde, radyolarda binlerce kişiye ulaştı. Bir yandan da atölyeler düzenleyip masalcılığın püf noktalarını paylaşan Liberman ilk kez çocuklar için yazdı. Redhouse Kidz, SEV Yayıncılık tarafından yayınlanan, Şarkılı Masallar serisinin ilk kitabı “Önce Hayal” yazarın kendi hayatından parçalar taşıyor. Sanatçının çocukluk döneminde tanıştığı masal macerasıyla başladığımız konuşmamızda dünya masalları ve kitaplar hakkında değerlendirmeler de dinledik.


Masallar ile nasıl tanıştınız?

Biraz farklı bir ortamda büyüdüm. 70’ler Avrupası’nda toprağa dönüş hareketi oldu. Endüstri geliştikçe bazı insanlar, acaba unuttuğumuz bir şeyler olabilir mi dediler. Bu hareketin parçası olan benim ailem gibi insanlar, şehirleri terkedip köye geri taşındılar.

ATÖLYELER KULAKTAN KULAĞA YAYILDI
Köyde neler yapıldı, nasıl bir ortam vardı?

Tarım ve el sanatlarıyla ilgilenmeye başladılar. Annem dokumacı oldu örneğin, kimileri sepet ördü, deri çalıştı, kök boya yaptı. Buradaki İSMEK programları gibi çalışmalar yapıldı. Yalın ve sade bir ortam vardı, ekran yoktu. Akşamları büyük bir ateş etrafında oturulurdu. Eğer ekransız bir şekilde bir araya gelebilirsek şarkılar ve hikayeler kendiliğinden gelir. Masal 70’lerde ölü bir sanattı. O dönemde şairler, tiyatrocular, kütüphaneciler tarafından yeniden keşfedildi. Annem ve bir arkadaşı profesyonel masalcıları çağırıp festival düzenlediler. Ben de böyle bir ortamda 8 yaşında sahnede masal anlattım. 19 yaşında da Paris’te konservatuarda eğitim aldım ve masal anlatmaya başladım.

Türkiye’ye gelişiniz de 2002 galiba?

Evet, Ankara’daki bir iş için buraya gelmiştim ve birkaç üniversitede ders verdim. Daha sonra arkadaşlarıma masal anlatırken benden atölye istediler. Önce 20 kişiye, sonra 200 kişiye ve şu an nerdeyse ayda 2 bin kişiye anlatır oldum. Masal nasıl ki kulaktan kulağa yayılırsa benim işlerim de böyle yayıldı.

Masal anlatırken nelere dikkat edersiniz?

Masallar yazıya dökülmek için değil, anlatılmak içindir. Her anlatan kişi de farklı anlatır. Eski bir kitaba baktığınız zaman, oradaki metin eskimiş olabiliyor. Bir anlatıcı aynı masalı kahvede, hamamda, meydanda anlatabilir ama sözler, espriler, yorumlar değişir. Yazıya döktüğümüzde masalın esnekliği kayboluyor. Oysa kişiye, ortama göre esnektir masallar. Her anlatımda yeniden nefes almalılar. Örneğin Grimm Masalları, 200 yıl önce yazıya dökülmüş. Çok toz birikmiş üzerinde. Modern masalcının işi, eskiden yazıya dökülmüş metinleri tekrar sözlü geleneğe kazandırmaktır. Bunu yaparken tabii ki değişen bakış açısını ve yorumları ekliyoruz.

Çocuklara yüksek sesle yazılır
Önce Hayal kitabınızın
hikayesi nedir?

Masal bir şey demiyor, masalcı kendisini ifade eder aslında. Örneğin bu kitapta anneannemin sandığı var. Onun kumaş parçaları, kızım, dedem masala eklendi. Kızıma büyükannesi ve dedesini anlatmalıydım. Onlar terziydi. Ben nasıl bir aileden geliyorum dediğinde okuduğu ilk masal, terzi masalı olsun istedim. Kızımın 1. yaş gününe armağan olarak bu kitabı yazdım. Bu da geleneksel bir masal. Her zaman yaptığım gibi, bu defa da geleneksel bir masalı yenileyerek anlattım. Bu kitapta hayal kurma,‘ileri’ dönüşüm, şarkılar var.

Büyük ve çocuk masallarını yazarken nasıl bir farkla çalıştınız?

Masal anlatırken korkak olmamalıyız ama çocuklara yazarken her kelimeyi her virgülü sorguluyorum. Biliyorum ki çocuklar bunu bir kere değil, 50 kere sesli okuyacaklar. Çocuklara yazmak, yüksek sesle yazmaktır.

Radyoda sadece okuma yapabiliyorum
  • Radyoda masal anlatmak nasıl bir duygu?
  • Çocukken radyo başında masal dinledim ve ben de anlatmak istedim. Ailemin evinde her katta radyo vardı. Bir programı katlar arası geçsek bile kaçırmadan dinleyebiliyorduk. Bazen de arabada radyo dinlerken eve gelsek bile arabada kalıyorduk. Altı yıldır radyodayım ama ben aslında masal anlatmıyorum, masal okuyorum. Karşımda dinleyici olmadığında anlatamadığımı fark ettim. Masal anlatmak reaksiyona, muhataba göre değişir. Metinleri yazıyorum daha çok ve sonrasında kitaplaştırmayı düşünüyorum. Toronto’daki etkinliğe gelen anne ise 8 saat yol gelip benimle tanıştı ve her hafta ailece masal çadırına girdiklerini ve beni dinlediklerini söylediler. Bir kişi, Van’dan İstanbul’a kadar seni dinledim ve şimdi de tanışmaya geldim dedi. Yani her şeye rağmen radyonun yeri farklı.
Masalların ulusu yok
  • Masalların benzerliği hakkında ne söylemek istersiniz?
  • Masallar çok geziyor. Masallar her girdiği topluma uyarlanıyor. Örneğin İpekyolu’nda nasıl baharatlar, kumaşlar kervanla taşınıyorsa masallar da yolculuk ediyordu. Aynı masalları İran’da, Yunanistan’da, Fransa’da duyarsınız. İran masalında 40 Haramiler’i okumuştum, Yunan masal kitabında 7 hırsız olmuştu. Türkiye’deki Nardaniye masalında ayın 14’üne soruluyor güzellik meselesi. Pamuk Prenses’te ise aynaya soruluyor. Hangisi orijinal bilemiyoruz, hepsi kuzen diyebiliriz. Masalların bir ulusa ait olduğunu söyleyemeyiz.

#Judith Malika Liberman
#Masal
#Grimm
#Atölye
4 yıl önce